Derler ki: bir şeyden korkuyorsan, onun üzerine gitmelisin. O senin üzerine gelmeden önce...
Konya/çağlayan kasabası
Güneşin kendini göstermediği her zamanki günlerden yalnızca biriydi.
Köylüler güne erkenden başlamış,günlük işlerini yapıyorlardı. Yılmaz ailesinin küçük oğlu merih, hergün olduğu gibi yapacak iş bulmak için babasının arkasında geziniyordu. "Bende avlanmak istiyorum." Bay yılmaz diz çöküp oğlunun kollarını sıkıca kavradı ve "henüz çok küçüksün merih sana göz kulak olamayabilirim.bugün de oyuncaklarınla oynamaya ne dersin?" Küçük kalbi kırılan merih öfkeyle kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü. Ve birşey söylemeden eve doğru koştu. Kapının önüne bağdaş kurup yüzünü avuçlarının arasına alarak,alarak öylece oturdu. Bay yılmaz oğlunu bu tehlikeli ormana götüremezdi zaten yeterince korkunç bir ormandı. Sürekli tuhaf olaylar yaşanıyordu bunu göze alamazdı. Nasıl olsa o bir çocuk bir süre mızmızlanır sonra unutup oyuncaklarıyla oynamaya başlar diye düşündü oğlunun en sevdiği oyuncağı atlı karıncalı müzik kutusunun kilidini çevirdi. Müziğin ritmi ortama yayılmaya başlarken, oğlunun saçlarına öpücük kondurup, yanından uzaklaştı ve ormana doğru ilerledi. Merih müzik kutusunu kucağına alıp,ona sıkıca sarıldı. Babasının gözden kaybolduğunu farkettiğinde, içeri doğru koşarak anne ve babasının çekmeceden babasının tabancısını aldı. Babasının tabancayı gardrobunun en arka bölümüne koyduğunu önceki akşam kapının aralığından görmüştü. Annesi mutfakta ilgilenirken o koşarak odadan çıktı. Terliklerini çıkarıp, ayakkabılarını giydi. Bir elinde tabanca diğer elinde oyuncağı ile ormana doğru yürumeye başladı. Henüz 7 yaşında olan merih birkac hayvan avlayıp babasına ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamak istiyordu. Eğer bunu başarırsa babası bir sonraki avlara onuda götüreceğine inaniyordu. Böylece artık bu ıssız kasabada hiç canı sıkılmazdı. Ormana vardığında kuş sesleri daha da yoğunlaştı. Yeşilin her rengi hakimdi . Ağaçların diğer ormanlara göre daha sık olan bu ormanın içinden heran hayvan çıkabilirdi. Merih çok dikkatli olmalıydı. En ufak bi hareketlilik sezdiğinde ateş etmesi gerekiyordu. Silahı kullanmayı babası öğretmişti. Bu yüzden ateş etmeyi biliyordu.Tam iki saat geçmişti. Ve merih artık hem acıkmış hemde yorulmuştu. İki saattir vurabileceği bir hayvanda bulamamıştı. Artık bu orman ona çok ürkütücü gelmeye başlıyordu. Burası konya'nın kuzeyi olduğu için güneş buraya altı ay boyunca hiç uğramaz,kasaba dağların gölgesinin altında kalırdı.
Merih, buraya geldiği için pişmanlık duymaya pişmanlık duymaya başladı. Ve artık babasina hak veriyordu. Geri dönmek istiyordu. Eve gidip, bir bardak sıcak süt içip, annesinin yaptığı enfes kurabiyelerden yemek istiyordu. Hızla geldigi yönden geri dönmeye başladı. Kalbi olabilecek en şiddetli halde çarpmaya başlarken, adımlarını hızlandırdı. Artik koşmaya başlayan john bir an evvel eve varmak istiyordu. Burada çok uzun vakit geçirmişti. Ve pek çok yoldan geçmişti. Nasıl geri dönecegini bilmiyordu. Yine de ayaklarının onun şans eseri buradan çıkarmasını umarak, koşmaya devam etti. Babasının ormanda avlanabileceğini hatırladı. Ona seslenmeli miydi? Eğer ina seslenirse be babası onu ormanda tek başına yakalarsa çok kızacaktı. Belki onu dövecekti belkide ceza verevekti. Bunu göze almak istemiyordu. Artık nefesi kesilmek üzereydi. Ciğeri hava almak için çırpınırken ayağı sarmaşıklardan birine takıldı ve merih kendini yerde, çamurun içinde buldu. Ayağı yeniden kalkmak için direnirken, ayak bileğinin çok acıdıgını fark etti. Onu burkmuştu. Acıyla inleyerek doğruldu ve oturdu. Merih annesinin kendini bu halde görünce kendini öldüreceğini düşünüyordu. Artık çaresizce ağlamaya başladı. Sessiz iç çekişler ve gözyaşları... bir anda karşından gelen cıtırtılar onu susturdu . Orada biri vardı. Yerdeki dallara bastığı için ses çıkıyordu. Onun bir hayvan olabileceğini düşünerek tetigi çekti. Ve sesin geldiği yöne doğrulttu. Avı çalıların arasından kendini gösterdiğinde gözlerini kapatıp tetige bastı. Çıkan tek şey küçük bir çıt sesiydi. Bir patlama sesi duymamıştı. Silah boştu. Babası evde dolu silah bulundurmayacak kadar zeki bir adamdı. Merih daha çok korkarak yavaşca açti gözlerini bu bir hayvan mıydı yoksa bir insan mı? Karşısında bulunan siyah silüete baktı. Ağladığı için gözyaşları onun bulanık görmesini sağlıyordu. Karşısındaki şey ona doğru ani bir hamle yaparken merih'in acı çığlıği yankılandı...