Bundan yaklaşık 17 yıl önce bir kız çocuğu dünyaya geldi. Doğumu beklenenden erken gerçekleşmişti. Anne ve bebek doğum esnasında komaya girdi, koma 5 gün sürdü, sonuç ise bebeğin kurtulmasıyla annenin ölmesi oldu, aynı anda... Kızın babası, annenin ölümünden sonra çocuğun hangi yetimhaneye gideceğinin ve banka hesabına yatırdığı paranın belirtildiği birkaç belgeyle bir mektubu doktorun masasına bırakıp ortadan kayboldu. Bu artık küçük bir kız çocuğunun hayata karşı tek başına mücadele vermesi demek oluyordu, adı ise ironik bir şekilde Hayat koyulmuştu.
Bebek birtakım tetkiklerden ve sağlık taramasından sonra enteresan bir şekilde sağlıklıydı, erken doğum ve doğum esnasındaki nefessizlik bebekte bir sorun yaratmamıştı, yine de ayda bir kontrole gelmesi şartıyla yetimhane yetkilisine teslim edilecekti. Yetimhanenin o zaman ki sahibi ve müdürü tüm çocuklar tarafından sevilen, bütün personellerin iyi anlaştıkları, saygı duydukları bir kadın olan Suzan'dı. Aslında gerçek adı Susan olan bir İngiliz'di, yıllar öncesinde kız kardeşinin peşinden Türkiye'ye gelip yerleşerek bir hayat kurmuş, eşini kaybettikten sonra da bir yetimhane açıp işletmeye başlamıştı. Hiç çocuğu olmamış olan bu kadın içindeki evlat sevgisi boşluğunu kimsesiz çocuklarla doldurmuştu. O gün yeni doğmuş bir bebeğin daha yetimhanedeki ailesinin arasına katılacağını öğrendiğinde bebeği almaya kendisi gitmek istedi. Hastane basamaklarını çıkarken bir yandan çocuğun bu kadar erkenden kimsesiz kalmasına üzülüyor bir yandan da başka bir yetimhanede, soğuk bir ortamda değil kendi kurulunda, sıcacık aile havası içerisinde büyüyecek olmasına seviniyordu.
Susan kapıyı tıklatıp doktorun odasına girerken içeride onu bir sürprizin beklediğinden habersizdi. Kısa bir tanışma ve bebeğin durumu hakkındaki konuşmadan sonra doktor üzerinde "Susan'a" yazan bir mektup uzattı Susan'a. Büyük bir merakla mektubu açan Susan okumayı bitirdiğinde gözyaşlarını tutamamıştı. Mektup kız kardeşindendi:
Sevgili Susan,
Öncelikle geçmiş için özür dilemek isterim. Peşimden seni buralara kadar sürüklemiş sonra da ortadan kaybolmuştum. Nedenini hiçbir zaman açıklayamadım, hala da açıklayamam.
Gittiğim gün sana tehlike de olmadığımı bir gün geri geleceğimi, o ana kadar da beni aramanın bir fayda etmeyeceğini, bundan dolayı çok üzgün olduğumu belirten bir mektup bırakmıştım. Abla, ben geri döndüm, ama canlı olarak değil. Belki bana çok kızgınsın, çok kırgınsın, ama biliyorum sen beni ne olursa olsun hep affedersin, işte buna güvenerek yazıyorum bu mektubu. Hep bir kızım olsun istemiştim, aynı senin gibi.. Şimdi bir kızım var ama onun kokusunu alamadan gidiyorum ben, benim yerime sen kokla onu, sen bak ona, sen güldür hatta gerekiyorsa sen ağlat ama hiç bırakma onu olur mu? Şeref'le onun adına bir hesap açtık, içine de tüm birikimimizi koyduk, Hayat'ı sana emanet ediyor olsam da her şeyiyle sana yıkamazdım bu sorumluluğu o yüzden böyle bir tedbir aldık. Şimdi soracaksın "Sen öleceğini nereden biliyordun?" diye ne yazık ki buna verecek bir cevabım yok, soracaksın "Sen öldün tamam ama babası nerede bu çocuğun?" diye ne yazık ki buna da bir cevap veremem, bu konudaki tek isteğim ona babasını kötü anlatmaman.. Ben de Şeref de elimizde olsaydı onu bir prenses olarak büyütürdük. Ne olur onu kendi kızın gibi yetiştir, İngilizceyi de Türkçeyi de anadili olarak bilsin, İncil oku her gece başında, tüm kötülüklerden koru, hikayeler, masallar anlat ona, bizi anlat, anılarımızdan bahset. Çok sevsin seni, sen de onu çok sev.
Vasiyetim budur abla: Ona kızın gibi bak.
Sağlıcakla kal!
...Kardeşin Helen...
Gözyaşları mektubu ıslatırken doktorun uzattığı peçeteyi nezaketen aldı Susan, bir teşekkür savururken dudakları içinden yeminler ederek katladı mektubu. "Onu hayatım pahasına koruyacağım, ona kendi kızım gibi değil kendi kızım olarak bakacağım, seni de babasını da hiç unutturmayacak tüm kötülüklerden koruyacağım! Sevdiklerim üzerine yemin ederim bunu yapacağım!"
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Susan'ın kardeşinden gelen mektubu okumasının üzerinden 1 hafta geçmişti. Bu süreçte Helen'i defnetmiş, Hayat'ı da vaftiz ettirmişti. Artık tüm zamanını ona verilmiş olan bu hediyeyle, bir bebekle, geçiriyor, Helen'in vasiyetini yerine getiriyordu. Her gece Hayat'ı kucağında uyutuyor bir yandan da ona Latinceden İncil, İngilizceden masal okuyor, Türkçeden ninniler söylüyordu. Kokusunu içine çeke çeke uyanıyor, Hayat'ın tek bir gülümseyişiyle bütün gününü mutlu geçiriyordu.
Hayat 1 yaşına geldiğinde çoktan dengeli bir şekilde yürümeye başlamıştı; 2 yaşına geldiğinde ise 2 dilde de akıcı bir şekilde konuşabiliyordu: Türkçe, İngilizce. Bir deha doğuyordu bu kimsesizler yurdunda. Hayat, umut olmuştu, gurur olmuştu onlara, en çok da Susan'a. Ne yazık ki bu çok uzun sürmedi, Hayat, henüz 3 yaşını doldururken bir trafik kazasında teyzesini de kaybetti. O günden sonra da onu uyanık gören pek kişi olmadı çünkü neredeyse bütün gününü uykuda geçiriyordu. Onun adına endişe ederek hastaneleri kapı kapı gezdi bakıcıları. Eğer bir "Güzellik Uykusu" rahatsızlığı varsa da bunu düzeltmek için ellerinden bir şey gelemeyeceğini söyleyen doktorlarla karşılaştılar ve kalan umutları da yok oldu. Tek tesellileri en azından geceleri bir-iki kez tuvalet ve yiyecek ihtiyacı için uyanıyor, birazcık bahçede geziniyor olmasıydı. Aradan 2 yıl kadar bir süre geçtikten sonra bir sabah yemekhanede bir sandalye çekildi. Sandalyenin üzerindeki boşluk dolduğunda masadakilerin gözleri büyülenmiş bir şekilde o boşluğu dolduran figüre bakıyordu. Hayat, neredeyse dizlerine kadar gelen sarı renkte, dolgun ve hafif dalgalı saçlarıyla, merakla parlayan masmavi gözleri ve küçük pembe dudaklarıyla masum bir Afrodit'i andırarak karşılarında duruyordu. "Merhaba!" dedi "Benim adım Hayat. Ya sizlerinki ne?".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altera Vita
FantasyNefes nefeseydim ve bu duygudan keyif alıyordum.Rüzgarı tenimde hissediyor dört ayak üstünde gidebileceğim son hızda ilerleyerek bir ağacın yanından daha geçiyordum.Koruya vardığımda saat 00.23'tü, bir ağaca tırmanıp diğerlerinin gelmesini bekledim...