Kötü Oyun

411 16 11
                                    

Yaz tatilinin son haftasında şu lanet olası çalar saatimin zırıltısıyla uyandım. Kardeşim Toby'nin alt katta ki ''Anneee anneee! '' diye bağırışını duyabiliyordum. Telefonuma baktığımda 4 tane mesaj vardı, hemen bu mesajları kimin attığına baktım. Bu Hanna'dı ve mesajlarında şunlar yazıyordu:

-TATLI BELAM-

Emily uyan artık uykucu kız!

-TATLI BELAM-

Hey! Seni uyuyan güzel artık kalkmalısın, geç kalacağız!

-TATLI BELAM-

Emily saatin kaç olduğundan haberin var mı?

-TATLI BELAM-

Senin uyanacağın yok 10 dakikaya geliyorum, hazır ol lütfen !

Hey, Hanna neden bu kadar acele ediyordu? Saat kaç olabilirdi ki ? Hemen saat acaba kaç deyip telefonumun sağ üst köşesine baktım. Aman Tanrım! Saat 14:00 okul açılmadan önceki arkadaşlarla olan son partiye sadece 4 saat vardı ve ben hala yatakta saçım porsuk ve üstümde pijamalarımla duruyordum. Hanna gelmeden önce birşeyler giymem gerekti, bende bu yüzden dolabımdan mavi kot şortumu ve üzerime ''LOVE YOU'' yazan tişörtümü geçirdim. Aşağıda birileri konuşuyordu. Hanna gelmiş olmalıydı. Aceleyle o yukarı çıkmadan önce saçımı topladım ve birden kapı açıldı. Hanna içeriye girer girmez hemen bana kızmaya başladı:

''Hey Emily partiye sadece 4 saat var hazırlanmamız gerek bir daha bu kadar geç yatmayacaksın! '' dedi. Ben ise:

'' Özür dilerim Hanna saat 14:00 ama hala hazırlanmak için 4 saatimiz var ve konuşmak yerine hemen çıkalım.'' dedim o da kızgın bir şekilde hemen deyip odadan çıktık.

Aşağıda annemi görmüştüm, ona bu partiden daha önce bahsederek izin almıştım fakat kahvaltı yapmam için beni zorladı ama kahvaltsız kalabilceğimi söyleyerek Hanna'nın elinden tutup dışarı çıktık. Daha sonra arabama bindik ve alışveriş yapmak için bir yer bulana kadar sessizce öylece kaldık. Hanna için 4 saat yeterli olmayabilirdi ama kısa sürede bitirmek için elimden geleni yapacaktım. Hanna sessizliği bozarak  parti için nasıl birşey alacağımı sordu. Ben ise abartılı birşey almayacağımı söyledim o da bana şöyle karşılık verdi :

''Emily hadi ama, bu sefer senin kıyafetlerini ben seçebilirim. Vücudun çok güzel  hem partide yakışıklı erkeklere kötü gözükmek istemezsin.''

-EMİLY'NİN AĞZINDAN:

''Bunu sabah geç kalkışımdan dolayı ceza olarak algılıyorum diyerek kafamı tamam demiş gibi salladım.''

Daha sonra Starbucks'ın yakınlarındaki bir AVM'ye girdik. Karnım deli gibi acıkmıştı bu yüzden girişte tost yapılan yerden bir tane tost aldım ve Hanna'nın yanına döndüm. Hanna'nın keyfi yerindeydi ve beni yukarı kata doğru çıkardı. Kumral olduğum için koyu renkli birşey tercih etmesini istedim. Tostumu bitirdikten sonra uykumun gelmemesi için Hanna ve bana kahve almaya çıktım. Hem böylece Hanna oyalanırdı. Kahve almak için sıraya girdim. Kahvelerin parasını ödedikten sonra kıyafet baktığımız yere doğru hızlıca ilerledim. Karşıdan kahvesiyle hızla koşan çocuk bana çarptı ve o an işte AVM'de bir çığlık patlattım.

-EMİLY'NİN AĞZINDAN

''Hey sen ne yaptığını sanıyorsun bütün kahveleri üzerime döktün ve her yerim şuan yanıyor biraz dikkat etsene ukala! ''

Üzerime bir baktığımda ıslaklık yüzünden iç çamaşırlarım belli oluyordu. Çocuk ise haklıymış gibi bağırarak:

''Asıl sen dikkat et küçük cadı üzerime doğru koşan sendin bela olma başıma!'' dedi ve beni baştan aşağı bir kere süzdü. Bende haklı olduğumu göstermek için onu ittirerek, ve ayrıca olan gücümle bağırarak: ''Koşan ben değilim yaramaz çocuk suçunu bana atmayı kes ve defol git! '' dedim. Bunu o kadar bağırarak söyledim ki etraftaki herkes bize bakıyordu bir an Hanna'nın bile gelebileceğini düşündüm ama gelmemişti, iyiki yanılmıştım. Çocuk çok sinirlenmişti, sanki gözlerinden ateş çıkacakmış gibi bakıyordu. Sonra kulağıma doğru eğilerek:

''Tamam seni sürtük tamam, bu sefer sen kazandın ama bir daha karşıma çıkarsan olacaklardan ben sorumlu değilim!'' Hiç tınlamadan çocuğu yerle bir etmek için kafamdan uydurarak ''Tamam dostum haklısın, anladım o küçük fahişe seni bekliyor daha hızlı koşmalısın! '' dedim, bağırarak. Sonra kıkırdayarak yürüdüm. Arkamı döndüğümde çocuk acayip bir şekilde dona kalmıştı ve yumruğunu sıkarak merdiven korkuluklarına vuruyordu. Benim ise yaptığım kötü bir oyundu ama kendime şaşırmamıştım. Hanna'nın yanına doğru geldim. Elimde kahvelerin olmadığını görünce şaşırarak sordu, ben de şu baş belası çocuğu anlatmadan açıkladım. O da derin bir nefes alarak ışıltılı gözleriyle bana döndü ve :

''Emily aman Tanrım şu elbiseye de bak eminim sana çok yakışacak! Hemen denemelsin.''

Elbiseye baktığımda hiç te fena değildi küçük, kısa ve yarı transparandı, benimde hoşuma gitmişti ama Hanna'ya denemeyeceğimi hemen alıp gitmek istediğimi söyledim. O da beni kırmadı fakat altına ayakkabı ve çanta almama ısrar etti ben onlara bakarken sivri burun siyah bir ayakkabı ve onun takımı olan çantasını aldım. Onun elbisesi kırmızıydı ve ona yorum olarak şöyle dedim: ''Hanna elbisen çok hoş, bugün partinin ateşli kızları olacağız.'' dedim ve kahkaha attım o da karşılık olarak güldü.  Kıyafetlerin parasını ödeyerek bizim eve gitmek için arabaya döndük. Hanna benim getiremediğim kahveleri o almak istediğini söyledi ve AVM'nin yanındaki Starbucks'a gitti. O gelene kadar bugünün özetini beynimden geçirdim. Tanrım birden bana çarpan çocuk aklıma geldi! Ona çok sinirli olmama rağmen çocuk hiç te fena değildi. Sarışın uzun saçları vardı ayrıca gözleri çok tatlıydı derken Hanna geldi ve arabayı çalıştırdım. Tam gaza basacakken o çocuk karşımda belirdi bende korkudan ani fren yapmıştım ve çocuk:

''İyi oyundu küçük fahişe ama istesem korkudan canını alabilirdim, unutma! ''

GİDİYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin