o n e

1K 98 46
                                    

Jack geçirdiği yorucu ve stresli günün ardından sonunda başını yumuşak ve serin yastığa yerleştirebilmişti.

Gözleri kendiliğinden kapanırken, kendini uykunun kollarına bıraktı.

Bir süre sonra düzene giren nefes sesleri Finn'in kulağına ilişince, uzun örtüyü yukarı kaldırıp bedenini o soğuk ortamdan dışarı çıkardı. Sıcacık yatağın altı, bu kadar soğuk ve ıssız olmamalıydı.

Sıcak havanın tenine değmesi ile ürperdi. Gözleri, altından çıktığı yatakta yatan bedeni süzerken yüzüne, az öncekinin aksine gayet mutlu bir ifade yerleşmişti.

Son zamanlarda geçirdiği günlerin en sevdiği kısmı, Jack'i izlediği bu güzel anlardı.

Yavaşça ısınan ellerini çocuğun yüzüne götürecekken durdu. Eğer hâlâ soğuklarsa, -ki ellerinin narince titremesinden henüz ısınmadıkları anlaşılıyordu.- bu ufak olanın üşümesine, hatta uyanmasına sebep olabilirdi.

Titreyen ellerini birleştirip ağzının hizasına getirerek yavaşça üflemeye başladı. Aynı zamanda da, birbirine sürterek ısınmalarını sağlamaya çalışıyordu.

Sonunda yeterince ısındığını hissettiğinde, eli yumuşak yanakları zarifçe okşamaya başladı. Boşta kalan eliyse, göğüs kafesini patlatacak gibi atan kalbinin sesinin dışarıdan duyulmasını engellemeye çalışıyordu.

Bu sefer kararlıydı; karşısındakinin aralanmış dudaklarından özgürlüğünü koparacak, güneş kalbini çürütür diye korkmadan o küçük yatağın altı ile kısıtlı kalmayacaktı.

En önemlisi ise; Jack'in karşısına çıkabilecek, onu öpüp, özgürce koklayabilecekti.

Çok az kalmıştı. Neden bu kadar korkuyordu? İçinde anlam veremediği türden kötü bir his vardı.
Bu his midesini bulandırıyor, başını döndürüyordu. Aşk değildi. Korkuyordu.

Biraz daha yaklaştı ve nefesini usulca küçüğün dudaklarına üfledi.

"Korkuyorum."

Daha da yaklaşacakken dudağına çarpan o sıcak kelime ile duraksadı. Bunu kesinlikle Finn söylememişti.

Sleep // FackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin