Not: Yıldızlardan sonra kişi değişikliği oluyor.
Zihnimin içinde yankılanan "Bunu bana yapma, yalvarırım dur!" çığlığıyla yatağımın içinde daha çok büzüldüm ve yorganı üzerime daha çok çektim. İç sesim bir aptaldı. Son zamanlarda böyle saçma şeyler söylemeye başlamıştı. Doktora gittiğimde bunun fizyolojik bir hastalık olmadığını, psikolojik bir sorun olduğunu söylemişti. Psikolojik bir sorun da bir hastalık sayılmaz mıydı? Bana bir ton ilaç vermişti ancak ben hiçbirini almamıştım. Bu psikolojik bir şey değildi, sadece iç sesim biraz anormaldi. Ben hasta değilim ve bunu biliyorum. Ben... O ilaçları asla almayacağım. Ve, ya iç sesimi susturmayı öğreneceğim, ya da ona alışacağım. Başka çaremin olduğunu sanmıyorum...
☆
Durun bir saniye, ne? Ben az önce en üst katta değil miydim? Öyleydim. E ne ara dışarı çıktım... Bu şey, bu hafta içinde üçüncü kez olmuştu. Garip bir durumdu, bir anda kendinizi olmak istediğiniz yerde bulmanız olayı. İlkinde banyoya, ikincisinde kafeye, üçüncüsünde, yani şimdi, okul bahçesine gitmek isterken olmuştu.
Etrafıma bakınıp omuz silktim. Önemli olan burada olmamdı ve bu havalıydı. Bu şey ışınlanmaya benziyordu, bunu sevmiştim. Birine söylemeliydim.
Başka bir gün...
Kuzenime söyledim. Bana inanmadı. Ona göstermeye çalıştım ancak hiçbir şey olmadı. Neden olmadı ki? İşe yarar bir şeydi.
Ah hadi ama, ben daha yeni mutfaktaydım. Arkadaşımla buluşmak için aşağı inecektim ancak biz dördüncü katta oturuyorduk. Bu kadar kısa sürede nasıl indim? Of! Kuzenime göstermeye çalışırken nerdeydi bu... Bu şey. Her neyse kimseye söylemeyeceğim bir daha. Olduğunda da önemsemeyeceğim. En doğrusu bu...
☆
Dişlerimi birbirine bastırıp daha hızlı koşmaya çalıştım. Bacak kaslarımın yandığını hissediyordum. Yetişemeyeceğimi biliyordum ancak yine de çabalıyordum işte.
Okul kapısından içeri girip merdivenlere koşturdum. 8/B yazan sınıfın kapısını çalıp cevap beklemeden hızla açtım. Öğretmen yoktu. Durun bir saniye, ne? Ne demek öğretmen yok? Dersimiz matematikti ve matematik hocası asla geç kalmazdı. Sınıf başkanı sırama geçmemi söyleyince hızla sırama ilerleyip oturdum. Nefes nefese sıra arkadaşıma başımla selam verdim ve saatime bir bakış attığım. Gördüğüm şeyle gözlerim büyüdü. 1 dakika erken mi gelmiştim? Bu nasıl mümkün olabilirdi? Ben evden çıkarken zaten 2 dakika kalmıştı ve evim 3 sokak arkadaydı. Ne yani ben okula 1 dakikada mı gelmiştim? Bu mümkün değildi ki! Sanırım saatim bozulmuştu. Ama bu benim en sevdiğim saatimdi! Eve gidince annemle konuşup tamir etmesi için saatçiye vermesini söyleyecektim.
Sınıf duvarında asılı saate gözüm takıldığında, gözlerim tekrardan kocaman açıldı. Benim... Benim saatim bozuksa bu saat de bozuk olmalıydı çünkü o da bir dakika kaldığını gösteriyordu. Ama bu... Bu mümkün değildi ki. Bir insan nasıl 3 sokağı 1 dakikada koşardı? Öğretmen sınıfa girince kafamı iki yana sallayıp boş verdim. Bugün olanlar bugünde kalacaktı.
☆
Yatağımda uzanırken basketbol topunu tekrar yukarı attım ve tuttum. Ardından bunu tekrarladım. Beden öğretmenim benim iyi bir basketbolcu olduğumu söylediğinden beri bunu yapıyordum. "Disney Channel" adında bir kanal vardı televizyonumuzda. O kanalda oynanan bir filmde görmüştüm bu hareketi. Ve yapa yapa alışmıştım artık.
Telefonumun şiddetle titremesiyle dikkatim dağıldı. Yüzüme inen basketbol topunu hatırlayınca gözlerim refleksle sımsıkı kapandılar. Ancak top benim yüzüme çarpması gerekirken başımın altındaki yastığa çarpıp yere düştü. Gözlerim kocaman açılırken neler olduğunu anlayamadım. Yastığa değil, yüzüme düşmesi gerekirdi. Başımın altına düştüğünü biliyorum çünkü altımdaki yastık daha da çökmüştü. Ayrıca yüzüme çarpsa acı hissederdim. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Kafamı iki yana sallayıp boşvermeye çalıştım. Yastığın üstünde kafamı oynatmış olmalıydım. Yine de nasıl kafamın altının daha fazla çöktüğünü anlayamıyordum. İçeriden yemeğe çağıran anneme cevap vermeden kalkıp kapıya ilerledim. Boşverecektim.
Başka bir gün...
WhatsApp'taki erkek grubuna gönderilen linke tıklayıp açılmasını bekledim. Bir yandan da müstehcen bir şey çıkmasın diye dua ediyordum. Ailem evdeydi, yanlış anlamalarını ve rezil olmayı istemezdim. Video bir şarkı videosuydu. Rahat bir nefes alıp dikkatimi videoya verdim. Müzik iyiydi, klipte öyle. Sonlara gelmişti. Çıkmak için geri tuşuna bakacaktım ki bir anda jump scare çıkınca yerimde sıçrayıp telefonu yere attım. Elim kalbime giderken içimden okkalı bir küfür ettim. Neden sonuna kadar dinlemiştim ki? Dişlerimi sıkıp yarın gönderen kişiyle uzun bir konuşma yapmam gerektiğini zihnimin bir kenarına yazdım. Kapım tıklatılınca o tarafa döndüm. Cevap veremeden açıldı. Annem girip "Oğlum?" diye seslendi.
Odama bir göz atarken gözleri telefonuma takıldı. Dudak büzüp "Kendi kendine düştü herhalde." dedi ve odama girip telefonumu yerden aldı. Komidine bırakıp bir kez daha odama baktı ve odadan çıktı. Ama... Annem beni neden görmemişti? Gözleri bana hiç takılmamıştı. Yatağımdan kalkıp mutfağa gittim. Annem beni görünce gülümseyip "Tuvaletten çıktın mı oğluşum? Gel yemek hazır, hadi yiyelim." dedi.
Kaşlarım çatıldı. Tuvalet? Tuvalet ne alakaydı?
"Ne tuvaleti anne?"
" Odana baktığımda yoktun, bende tuvalete gittiğini düşündüm. Telefonun da yere düşmüştü bende gittim komodinin üstüne koydum. Hadi masaya geç, en sevdiğin yemeklerden yaptım."
Masaya geçerken neler olduğunu anlamamıştım. Annem neden beni görmemişti? Nasıl görmezdi ki? Ben hemen gözünün önündeydim, oysa orda görmediğini söylemişti. Derin bir nefes alıp kafamı iki yana salladım. Bugün olanların açıklaması yoktu, düşünmek saçma olurdu. Düşünmeyecektim.
Merhabalar! Nasılsınız?
Çok fena bir kurgu ve karakterlerle geldim. Her zaman yeni bir kitaba başlarken içimi bir heyecan kaplar, yine kıpır kıpır hissediyorum. Umarım hiçbir aksilik çıkmaz. Bu kitapta geçen bazı diyaloglar gerçektir ehehem. Ve karakterlerden biri de gerçek.
Bir de kitabın adı olan fevkalbeşer, "İnsanüstü" anlamına geliyor. Dilimize Arapça'dan girme. Gördüğüm gibi "Bu olmalı!" demiştim.
İlk düşüncelerinizi alabilir miyim buraya,
Okumaya başladığınız tarihi de buraya alayım,
Seviliyorsunuz. 💐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fevkalbeşer
Science FictionSusun. Susun artık. Kesin sesinizi. Bırakın zihnimi. Yeter. Yeter artık. Acıyor. Ağrıyor. Bıktım. Bıktım sizden. Yoruldum. Dayanamıyorum. Gidin. Nolur gidin. Zihnimi rahat bırakın. ☆ Neler oluyor? Nerdeyim ben? Neden buradayım? Burası neresi? Kahret...