1

8 2 0
                                    

Sınıfa giren ayı yüzünden tatlı uykumdan uyanmak zorunda kaldım. "Gençler piyango biz vurdu bizee. Sırık Hüseyin hoca söyledi. Buyaz bizi antalyaya 3 ay tatile götürüyorlarmış. 5 yıldızlı otelmiş. Şampiyonayı kazandık diye baya ucuz olacakmış ama yan tarafda geliyormuş."

Haber güzeldi. Bu yaz boş boş oturmayacaktık en azından ama haberin güzel olması beni uykumu bölmediği anlamına gelmiyor. Bu yüzden içimdeki cazgır kızı çalıştırıp Cem'in üzerine içinde bin beşyüz kalem olan kalemliğimi fırlattım. Daha sonra kalemliğime acıyıp koşarak yanına gittim kalemliğimi elime alıp onu öpüp okşamaya başladım. Cem "İyiymiş yaa iz burda Usain Bolt gibi koşup haber verelim kafamıza kelmlik fırlatılsın. Hadi özür dilesen neyse ama onu da yapmıyorsun ki zalım. Hata bende bidaha düşünmeyeceğim seni." Kendini acındırmaya devam eden Cem'i yerinden kaldırıp sıraya otturtup ee gidiyoz muyuz?" diye sordum. Çok bilmiş Cem bey "ilk olarak o gidiyor muyuz olacaktı cahil varlık. İkinci olarak evet gidiyoruz ama yan taraf da gelecelk. Anlarsın ya 12ler ve 11'ler çok iyi anlaşmıyoruz." dedi. "Amaan boşver. Ne zaman yola çıkıyoruz?" ahh sorularım hiç bitmeyecek. " Bu akşam 11'de. Ben Duyguyla seni almaya gelirim. Siz hazırlanınca beni araryın. "Tamam... Zaten en fazla ne kadar süre birbirimizi göreceğiz ki? 3 ayda belki bir belki 2 kere görürüz birbirimizi."

SAAT 11:30 OKULUN ÖNÜ

"Lanet olsun bu hayat yaa. Az görüşürüz diyen ağzımı öpeyim ben. Bu ne saçma iş ya. Nasıl 11 ve 12. Sınıflar aynı yerde kalacak? 10 ve 9. Sınıflar rahaat her birinin farklı yerleri var. Hayat çok zor Duygu... Çok zor" bu kadar şeye boka benzeyen bir suratla ve oscar'ınn kötü oyunculuk ödülü vermeyeceği bir ağlamayla söylemiştim. Otobüse bindiğimizde direk uyumuştum zaten. Uyandığımızda saat 6ydı. Yerimden uykulu bir şekilde kalkıp otobüsün çıkışına doğru yürürken arkadan bana biri sesleniyordu ama arkam dönüp bakmaya üşendiğimden bakmıyordum. En son bana "Duyma körü" diye bağrınca dayanamayıp dönüp ona baktım. Gülerek bana "Telefonunu unuttun" dediği anda tüm o uykuyu unutup koşmaya başladım ama zaten kıç kadar yer olunca birini yere attığı poşete takıldım. Her şey ağır çekim ilerlerken birisi belimden kavrayarak tuttu. Kafamı kaldırıp baktığımda Allah'ın yarattığı biz insanlardan en yakışıklısını gördüm. "Dikkatli ol küçük şey." Diyerek beni bıraktı ve otobüsten indi. Ben hala o yakışıklının etkisindeyken kız telefonumu yanıma bırakıp gitmişti. Bu sefer yavaş olmaya dikkat ederek bizimkilerin yanına gidip kalacağımız küçük kulübelerin yerini öğrendim. Duygu ve ben kalıyorduk. Bize eşyaları bırakıp saat 4'de yemekhanede olmamız söylendiği için biraz hızlı davranmıştık ama sonuç olarak yetişmiştik. Cem bizi deniz kenarında oturan arkadaşlarıyla tanıştıracağını söylediğinde şaşırmıştım ama şu an ona içimden küfürler ediyorum. Beni nasıl olur da buraya getirirdi? Gökhan buradaydı. Gökhan benim aptalların önde bayrak taşıyanı olan eski erkek arkadaşımdı.

Biraz zaman geçmişti. Herkes oturmuş bir şeyler konuşuyordu bense sessizce oturuyordum. Cem desen Göktuğ ile konuşuyor. Ha bir de şu var, Gökhan ve Göktuğ kardeşmiş. Bu günün en şok edici olayıydı.

Aşırı sıkılmaya devam ettiğim bir 10 dakika sonra ergenusun biri şişe çevirme oynayalım diyince siğer ergenuslar onu onaylayıp daire oluşturdular. Ben de onların arasındaydım. Çünkü yaşım gereği ben de ergenustum. Birileri soru sordu değerleri cevap verdi derken soru sorma kısmı Cem'e gelmişti ve cevabı da Göktuğ verecekti. Cem biraz düşündükten sonra her oyunda sorduğu klasik soruyu sordu. "İlk aşkın kimdi?" Göktuğ biraz durdu, bana ve Gökhan'a baktı ve elini içkilere uzatacakken diğer taraftaki kız "Tek bir şansın var." Diye bağırdı. Herkes merak içindeydi. Ben bile."ilk aşkım... artık değil zor olacak.Elvin."

Sadece yeni arkadaşlar edinmek istiyordum ben. İskelede ayaklarımı sarkıtmış oturuyordum. Topladığım taşları denize atmaktan gına gelse de yapmaya devam ediyordum. Arkadan çalan Teoman şarkısı, dalga sesleri ve az önce yaşadıklarım beni ağlatmaya yetmişti. Zaten bu yüzden buradayım. Zaten karışık olan hayatım bu defa dolaşmış kulaklığa dönmüştü. Feci. Ben sessiz sessiz ağlarken arkamda olan hareketlilik yüzünden aniden göz yaşlarımı silmek için kaldırdım. Biri yanıma oturdu, gözlerimdeki ellerimi aşağı indirdi.

"Seni saklayacağım inan,

Yazdıklarımda, çizdiklerimde

Şarkılarımda, sözlerimde."

Ellerimi avuçlarının içine alıp devam etti şiirine.

"sen kalacaksın kimse bilmeyecek.

Ve kimseler görmeyecek seni,

Yaşayacaksın Gözlerimde."

Durduk. Ne ben ne de o hareket etti. Şarkılar devam ediyordu. Biz de dinliyorduk. Saat gece yarısını henüz geçiyorken telefonum çaldı. O zaman ikimiz de telefona bakmak için kafamızı kaldırdık. Neyse ki Cem arıyordu.

Sadece nerde olduğumu merak etmişler. Ona bol tiripli bir cevap verip kapattım telefonu.

Uykum gelmişti. Yerden eşyalarımı alıp ayağa kalktım. Ben bunları yaparken Göktuğ beni izlemişti.

Ben ayağa kalkınca o da ayağa kalktım . Ne diyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ben konuşmaya başlamadan o başladı.

"Elvin. Bu son. Biraz daha burada kal." Aslında bakışları yüzünden ona acımaya başlamıştım.

"uykum var ama." Harikasın evlin. O kadar düşünüp bir tek bunumu söylemek geldi elinden?

"burada uyu. Lütfen." Onu kıramamıştım. Kalktığım yere bir daha oturdum. O da yine yanıma oturdu ve hırkasını çıkartıp omuzlarıma koydu. Tatlı bil gülümsemeyle yüzüme bakıp "hasta olmanı istemeyiz değil mi?" diye sordu. Ben sadece küçük bir tebessüm edip kafamı onun omzuna yasladım ve gözlerimi kapadım.

Göktuğ genç kıza döndüğünde uyumuş olduğunu gördü. Yüzüne biraz yaklaşıp kulağına eğildi ve "görmezdim seni

Zaman yıl yıl geçerdi.

Uzaktan çok uzaklardan,

Seni seyrederdim"

[l1]

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 18, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yardım 'Yaz Tatili'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin