HUZUR APARTMANI

1 1 0
                                    

          İstanbul'da çalışıp, yalnız yaşadığım bir dönemdi. Kadıköy Yeldeğirmeni mahallesinde, dört katlı bir binanın giriş katında oturuyordum: Huzur Apartmanı. Kader bu ya, apartmanda sadece kadınlar oturuyordu; bir başına yaşam mücadelesi veren, mutsuz, huzursuz, hayata bir yerinden tutunmaya çalışan, yaşlı, yalnız kadınlar.

En üst katta Nihal Teyze yaşardı. Hemen alt katında oturan Fatma Teyzeyle arası hiç iyi değildi Nihal'in. Şıkır şıkır giyinip kuşanan, ha bire saçının rengini değiştiren, dostu hiç eksik olmayan, formunu korumak için yürüyüşler yapan, sürekli gezip- tozan kısacası kendiyle barışık Nihal'e illet olurdu Fatma Teyze. Açık açık söylemezdi ama kötü bellerdi Nihal'i, kedi-köpek gibi sürekli kavga ederlerdi. Nihal kahvaltıya çağırırdı ara sıra beni, maviyi uzaktan gören, geniş teraslı, güzel bir evi vardı. Duvarla çevrili terasına, denizden kopup gelen aç martılar konardı. Mahallece bayat ekmekleri toplardık, o martılar için. Başımızda alıcı kuşlar gibi dönüp durmasınlar diye, önce onları beslerdik, kahvaltıya oturmadan.

Ahşap boyama, resim, oymacılık, dikiş-nakış kurslarına gitmiş hatta sertifikasını da alarak eğitmen olmuştu Nihal. Evindeki her şey kendi el emeğiydi. Müzeye girmiş hissi yaratıyordu ev her seferinde bende. Muhteşem tablolar, el işlemesi sandıklar, masalar, sehpalar, gazetelik, şemsiyelik, camlar, perdeler, örtüler, biblolar... Akla gelebilecek her şeyi kendi elleriyle yapmıştı.

Deniz manzaralı terası olan, dubleks, muhteşem bir evi vardı Nihal'in ama alt komşusu yüzünden huzuru yoktu, haliyle Huzur Apartmanında aradığı huzuru bulamadı. Gönlü elvermese de o çok sevdiği evini satıp, başka bir mahalleye taşındı. Komşusuyla didişerek geçirmek istememişti kalan ömrünü. "Eh ev alma, komşu al diye boşuna dememiş atalarımız. Komşunla didişip dururken sarayda yaşasan da huzuru olmuyor insanın." demişti gidişine istinaden. Giderken çok sevdiğim ve hala sakladığım birkaç eşyasını bana bıraktı "Kullandıkça beni hatırla." dedi.

Üçüncü katta Fatma Teyze yaşıyordu; Nihal taşınınca sevinir sanıyordum ama hiç de öyle olmadı. Sanki onu hayata bağlayan şey, Nihal'le olan kavgalarıydı. Onun gitmesi Fatma'ya çok koydu, boynu büküldü, mahzunlaştı, yüzüne kara bulutlar çöktü. Mutsuz, ters, huysuz, aksi bir kadındı, söylenir dururdu olur olmaz her şeye. Nihal'in gidişinden sonra hiç kimseye bulaşmaz oldu, hayata küstü. Merdivende ayak sesi duydu mu hemen kapıyı açıp bakardı. Tedirgin olurdum her kapıyı açışımda, onun tepede duran bakışına yakalanmaktan. Gittikçe kabuğuna çekildi, merdivenden gelen ayak tıkırtılarına bile duyarsız kaldı. Huzur Apartmanı ona da huzur veremedi.

İkinci katta Pamuk Nine yaşıyordu, bembeyaz saçlarından dolayı Pamuk Nine diyorduk ona, seksenin içindeydi. Sokağa çıkamıyordu, çok yaşlıydı, evinin içinde bile zor yürüyordu. Oturur evinde gün boyu kitap okurdu. Ne dersi verir bilmezdim ama bir kaç öğrencisi vardı, haftada bir gelip- giden, okumuş- görmüş kadındı. Alış-verişini yapmak için çocuklarından biri geliyordu dönüşümlü. Sadece haftada bir? Acil bir ihtiyacı olsa ne yapacaktı Pamuk Nine? Alt katımda oturan Sevim Ninenin alış-verişini yapıyordum. Dışarı çıkarken onun da kapısını çalmaya başladım, bir ihtiyacı olup olmadığını sormak için. Gözleri mutlulukla ışıldadı. İşim olmasa da ihtiyacı olup olmadığını sormak için her gün uğrardım Pamuk Nineye. Benim alış-verişini yaptığımı öğrenen çocukları ayda bir uğrar oldu yanına.

Birkaç gündür hastaydı Pamuk Nine, öksürüyordu, yanına çıktım;

"Önemli bir şey yok evladım, üşütmüşüm sadece, kuru öksürük." dedi.

Gece boyunca öksürdü Pamuk Nine. O öyle öksürüp durdukça ben de uyuyamadım. Salep vardı evimde, öksürüğe iyi gelir demişlerdi. Gecenin üçüydü, kalktım, Pamuk Nineye salep yaptım. Yukarı çıkıp kapısını çaldım;

"Salep yaptım sana, boğazını yumuşatır." dedim. Küçük, yorgun, sıcacık bir tebessümle aldı salebi, teşekkür etti.

Bir süre sonra gerçekten kesildi Pamuk Ninenin öksürüğü. Sabah da öksürmüyordu, kapısını çaldım, açmadı. "Uykusuz kaldı ya uyuyor olmalı hala." diye düşündüm.

Akşama doğru kızı geldi, nasıl öğrenmişti ki annesinin öldüğünü? Nerden duydu? Kim haber verdi? Zatürreymiş zavallıcık, yaşlı bünyesi kaldıramadı. Altı çocuğu vardı Pamuk Ninenin, son zamanlarında hepsini bir arada göremediği, beş tane de evi. Huzur apartmanı ona da huzur verememişti, hiç söylemezdi ama kırgındı çocuklarına. Ölmeden önce bütün mal varlığını Türk Eğitim Vakfına bağışlamış. Küplere bindi bunu öğrenen çocukları, vakıf evlere el koyunca. Mahkemelere koştular, annelerinin akıl sağlığının yerinde olmadığını ispatlayabilmek için. Hiçbir şey yapamadılar, Pamuk Ninenin vasiyeti gerçekleşti, evler vakfa bağışlandı. Görünen o ki, Huzur Apartmanında bulamadığı içsel huzura böyle kavuşmuştu Pamuk Nine.

Zemin katta ise Sevim Nine yaşardı. O da çok zorlanıyordu dışarı çıkmaya. Havalanmak için dış kapı merdivenlerine oturur, oradaki çiçeklerini sular evine girerdi yeniden. Market alış-verişlerini ben yapıyordum Sevim Ninenin. Acil bir ihtiyacı olunca bastonuyla tavana tıklar, benden yardım isterdi.

Pamuk Nine'nin ölmesi çok sarstı Sevim Nineyi. Sıranın kendine geldiğini düşünmeye başladı zahir. Sevim Nine Ankaralıydı, orada yaşamış yıllarca. Yedi yıl önce kaybetmiş eşini, iyice yaşlanıp, elden-ayaktan kesilince, oğlu alıp getirmiş onu İstanbul'a.

Bir tane oğlu vardı Sevim Nine'nin, vefalı adamdı vesselam. Her gün telefonla arar, hafta içi en az bir defa da yanına gelirdi. Hafta sonları da alıp evine götürürdü, torunlarıyla vakit geçirebilsin diye.

Onun bütün derdi Ankara'dan uzak olmasıydı. Oğluna yakındı yakın olmasına ama Ankara'yı çok özlüyordu, her konuşması Ankara'ya dairdi. Ah ne güzel günler geçirmişti o, Ankara'da.

Çiçekleri vardı bir de Sevim Ninenin. Pencere önü, kapı önü, salonu, mutfağı, apartman merdivenleri, kısacası çiçek koyabileceği her köşede saksılar dolusu çiçekleri. "Bana bir şey olursa çiçeklerim sana emanet, aman ihmal etme onları, suyunu ver yeter." derdi. Oğlu gözünün içine baksa da Huzur Apartmanında o da huzurlu değildi, seksen iki yılını geçirdiği memleketini özlüyordu. Sevim Nine de hastalandı bir gün, oğlu koştu geldi yanına. Çok yaşamaz dedi doktorlar. Vefalı adamdı vesselam aldı annesini memleketine götürdü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HUZUR APARTMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin