Dedesinin vefatı ile birden bire büyüyen bir çocuk Mehmet. Artık atacağı her adımda biraz daha tedbirli biraz daha düşünceli olacaktır. Özellikle İstanbul gibi bir şehirde yani tamamıyla yabancı olduğu bir şehirde yaşayacak bu şehre alışacak hatta bu şehri sevecekti.
İstanbul'daki ilk senesinde mutlu olacak haber abisi Lütfü ve kardeşi Zeynep ile birlikte okuyacaktı. Ama o günlerde anlamıştı İstanbul'un büyük ve tehlikeli bir şehir olduğunu. Okula gittikleri ilk hafta abisi ve kardeşini bulamamış ve daha evin yolunu dahi tam bilmezken yalnız başına eve girmek zorunda kalmıştır. O gün korkmuş ve ilk dersini çıkartmıştı. Neyse ki biraz şansla evi bulmuştu.
İkinci dersini ise yine İstanbul'a taşınmanın ilk günlerinde babaannesi, annesi ve kardeşi ile birlikte amcalarına gitmeye karar verdikleri gündü. Fakat o günlerde o yolu gitmeye cesareti olan tek kişi babaannemdi. Birlikte yola çıktıklarında annesinin korkusunu babaannesinin kararlığını görmüştü. O gün amcalarına gitmeyi başarmışlardı.
O gün tek ders çıkaran ise Mehmet değildi. Annesi de en az Mehmet kadar ders çıkartmıştı. O günden sonra okumayı da yazmayı da hiç bilmediği halde İstanbul'dan korkmamaya ve cesurca hareket ettiğinde başarıya ulaşacağına inandı. O günden sonra hiç durmadı. İşe de tek gitti eve de tek döndü. Yetmezmiş gibi sadece bir telefonla hiç görmediği yerlere de gitti. Tabi ki bu Mehmet'in üzerinde de etkili oldu.
İstanbul'dan daha ilk anda bu kadar ders alan Mehmet adımlarını atarken daha çok düşünmeye başladı.Öyle ki okuldaki tüm sınıf arkadaşlarının kitap fuarına gittiği gün ailesinden izin alamamıştı. İzin almadan gitmemesi gerektiğini daha o yaşında biliyordu.O gün fuara gitmek için okuldan bir veli ile eve gelip annesini ikna etmiş ve bu şekilde kitap fuarına gidebilmişti.
Artık galiba İstanbul'u da çözmeye başlamıştı. Sadece adım atarken daha dikkatli olursa hiç bir sorun olmadan yaşanabileceğini öğrendi. O günlerde tanımadığı kişilerden aldığı yiyecekleri yememeyi hatta tanımadığı kişileri kapı dahi açmamayı öğrenmişti.Bunlar köyde yaşarken en ufak bir sorun olmazken İstanbul'da en büyük problemlerdi.
İlk yıllarda zorlansa da arkadaş edinmeyi de başardı. Fakat bu konuda dahi alması gereken dersler vardı. O günlerde arkadaşları ile denge kurması gerektiğini anlamış ve insanlara vereceği değerin önemini o yıllarda fark etmişti. Köyde herkese istediği gibi davranırdı. Kendince bunun içinde bir yol buldu. Etrafında insanları ikiye ayırmış bunlardan biri çok sevdiği ve önemsediği insanlar diğeri ise konuştuğu ama söylediklerini çok önemsemediği insanlardı.
Teknoloji denilen şeyle bu yıllarda tanıştı. Televizyona sahip olmaları üç ay sürdü. Teknolojiye o kadar uzaktılar. Senelerce hayalini kurduğu bir telefon değil ablasının telefonundan bir oyun oynamak için bulunabilecek bir fırsattı. Bilgisayarı duyduğunda ise kulaklarına inanamamıştı.Çünkü köyde sadece televizyon vardı. O ise her evde değildi. Bazen film izlemek için komşuya oturmaya giderlerdi. Fakat buna da alışması gerektiğini biliyordu.
Sadece teknoloji değil sağlık konusunda da hiç görmediği şeyleri görmüştü. Gözleri bozulduğu halde köyde doktora gidememişti. İstanbul'da bu fırsatı yakalamıştı. Ama malesef uzun zamandır doktora gitmediği için gözleri daha kötü olmuştu bile.Bu kadar imkan olduğu halde sağlık yine de yeterli değildi.
Artık hem yaşadıkları yere alışmış her şey güzel gidiyor derken üç yıl geçmişti ki yine taşınma kararı alındı. Yani yine herşey değişecekti. DEVAM EDECEK!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yollar Ve Hayatlar
Short StoryYollar sadece yaşadığınız yeri değil bazen hayatları da değiştirir.