Hareket halindeki bir trende uyandığınızı düşünün. Tren çok hızlı bi' şekilde ilerliyor ve gittikçe sürati artıyor sanki. Ve duracağı da yok. Trenden inmek mümkün değil. Pencereden kafanızı uzatıp dışarı baktığınıza orada tek gördüğünüz koyu bir sis bulutudur. Raylar sisin içine dalıp kayboluyor. Yanınızdan geçen görevliye "Nereye gidiyoruz?" diye sorduğunuza, "Bilmiyorum," cevabını alıyorsunuz. " Ne zaman varacağız?" diye sorduğunuzda "Belli değil," diye karşılık veriyor. İşte böyle bir durumda ne yaparsınız?
Aslında bizim hayatımız bu trenin durumuna birebir benzemektedir. Doğduğumuz andan itibaren her daim ilerleyen ve gittikçe hızlanan zamanın akıntısıyla sürükleniyoruz. Zamanı durduramıyoruz. Bu seyahatte ben yokum diyemiyoruz. Ve sürüklenmeye devam ediyoruz. İleriye baktığımıza olacakları hiç kestiremiyoruz. Önümüz kapkaranlık . Her an her şey olabilir. Kesin olarak tek bildiğimiz bu seyahat aniden ölümle sonuçlanacaktır. Fakat ölümden sonra ne var, tam bilmiyoruz. Çevremizdeki insanlara nereye gittiğimizi sorduğumuzda net bir cevap alamıyoruz. Hatta bu duruma hiç aldırış etmemeleri, bizi daha da çıldırtıyor. Seyahatleri hiç bitmiyecekmiş gibi davranıyorlar. Ancak böyle olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu durumda ne yapabiliriz?