Bütün duygularımız, doyurulmayı bekleyen aç bebekler gibi. Ama hepsi farklı zamanlarda acıkıyor. Şuan hüzün bebeği acıktı. Hadi yoktan sebepler çıkarıp, duygusal bir makamdan şarkılar dinleyip onu doyuralım, kucağımızda uyutalım. Siz de bana yardım edin, hüzne kedere pek alışkın değilim biliyorsunuz. Allahtan, hüzün bebeğimiz acıkınca onu doyurabilecek dertlerimiz var. Ya o dertlerimiz olmasaydı ne yapardık ? Neye üzülürdük ? Allah korusun kuzucuklarımız aç kalırdı doyuramazdık.
Yüreğim yanıyordu, içim sızlıyordu.. Çünkü öyle olması gerekiyordu. Hani vücudumuzun bütün vitaminlere ihtiyacı var ya işte bu da onun gibi bir şey; bütün duygulara da ihtiyacı vardı mesela acıya da , kederlenip, acımı yaşayıp; eksiksiz, tamamlanmış ayağa kalkmam gerekiyordu. Ama ayağa kalkmadan önce biraz yerlerde sürünmeliydim, yalpalamalıydım. Ulen bir yandan yazıyorum, bir yandan hüzünlüyüm bazen gözüm doluyor, bir yandan da arada gülesim geliyor. Böyle şeyleri benden duyacağınız hiç aklınıza gelmezmiş gibi hissediyorum. Genel de insanlar benden iyi şeyler duymaya alışkın oldukları için, bu tarz şeyler duyunca şaşırıyorlar, tuhaf karşılıyorlar. Tabi ben taşım, duvarım, odunum ne bileyim masa sandalye kanepe, çatal bıçağım zaten. Bu arada sizce cansız eşyaların duyguları var mı? Geçen bir misafirlikte söz konusu oldu da, bir de siz sorgulayın istedim. Bence göreceli bir kavram ama bana sorarsanız kesinlikle var. Bazen bir kitap veya bir müzik kutusu bize en yakın arkadaş olmuyor mu yalnızlığımızı paylaşmıyor muyuz onlarla ? Mesela ne bileyim sevdiğin kıyafeti giyince o kıyafette seni mutlu ediyor. Bazen bir ayakkabıyla dünyalara sahip oluyoruz, Hele o tam da bize göre olan çantayı vitrinde görünce; bu kesinlikle benim olmalı deyip kendimizden geçmiyor muyuz. Nota desenli yatak örtümde uyumak bana çok huzur veriyor mesela. Neler neler. Dünyayı saydım size hadi şimdi çıkın karşıma da eşyalar cansız deyin. Bak hala aklıma geliyor. En basitinden kulaklığınız bile sizin en daimi yoldaşınız değil mi mesela. Örneklerin ardı arkası kesilmezken şununla devam etmek istiyorum. Eşyaların duyguları var mı derken alın karşınıza onları, konuşun onlarla demiyorum ama yapsanız da fena olmaz hani. Anlam yüklemek hayatımızın önemli bi kısmıydı lütfen es geçmeyelim. Derken acıya ne oldu ya ? Kederliydim ben.
İşte tam olarak anlatmak istediğim buydu. Acınızdan kaçmayın onu yaşamaya çalışın, o zaten siz farkında olmadan kendiliğinden uçup gidecek buharlaşacak, siz bile nasıl kaybolduğunu anlamayacaksınız. Ama acınızı yaşamazsanız, içinize atarsanız ömür boyu mutsuz olursunuz. Duygularınızı esirgemeyin, ihtiyacınız olan duygulara soyunun, o duygularla sevişin ki olur olmadık yerler de karşınıza çıkıp "ta daaa" deyip huzurunuzu bozamasınlar. Hadi afiyetler olsun. Kendinizi tatlıyla ödüllendirmeyi unutmayın.