Kanlı dolu testere öylece yerde bana bakıp duruyordu. Hayatımda hiç bu kadar çok korkmamıştım. Testerenin nereden geldiğini bilmiyordum. Onu yerden kaldırdım. Ve kanlı testereyi yaladım. Tadı beklemediğim kadar kötü değildi. Testereyi alıp ormana doğru yola çıktım. İçimde takip ediliyormuşçasına bir his vardı. Birkaç adım attıktan sonra garip ses duymaya başladım. " Sana zararım olmaz". Orada öylece durdum. Etrafıma baktım. Çalılıktan gelen bir ses duydum. Oraya doğru yürümeye başladım. Çalılıkların arkasında biri vardı... Baya yakışıklı biriydi. Elimdeki kanlı testereden korkmuş olmalıydı. Ona "merak etme şu ilerideki eski evden buldum. Cinayet falan işlemedim yani :) " dedim. Bana "adın ne "diye sordu. Ben de "kristen" dedim. Onun adı da Joshmış. Birkaç saat konuştuktan sonra, bana "çok tatlısın" dedi. Josh'un karşısında donakaldım. "Saol. Sen de öylesin" diyiverdim. Güneş batmaya başlamıştı.Daha yatıcak bir yerimiz bile yoktu. Ona "gece oluyor,biz nerde yatıcaz" diye sordum. "Senin gittiğin, o eski eve gidebiliriz?"dedi. Ben de olur dedim.