Bu kitap telif hakkına sahiptir. Aksi takdirde yasal işlem uygulanır.
Kendi hayatımı griye benzetiyorum bazen. Açığı beyaz kadar saf, Koyusu siyah kadar alçak. Bazen acı, bazen tatlı... Ben ise siyah. Kendi karanlığını dindirmek için gökkuşağının ardına saklanan bir siyah... Üstelik bu siyah artık kendi üstünlüğünü kurdu ve kendine gök kuşağının arada kalan rengini yakıştırdı.
O BİR EFLATUN...
" Alyaa Alya"
" Offff ne var ne oldu?"
" Kızım uykuya dalmışsın ders bitti."
"Allah kahretsin yine okulda uyumuşum be!!"
"Tamam, neyse gidelim haydi okul boşaldı."
"İyi gidelim haydi."
Ben Alya ve yanımdaki de en yakın arkadaşım ve aynı zamanda ev arkadaşım Ezgi. 18 yaşındayım 12. sınıf öğrencisiyim. Okuduğum okuldan nefret ediyorum... Bulunduğum sınıftan da nefret ediyorum...Bulunduğum sınıftaki şahıslardan da nefret ediyorum... Çünkü bu okulda ve bu sınıftayken hayatımda adrenaline, entrikaya, aksiyona yer veremiyorum! Gerçekten bu okula gitmek zorunda mıyım? Bu kadar ezik tipin içindeyken nasıl mutlu olabilirim ki?
Tabi bende bu kadar eziğin ve anormalin arasında tek aklı başında olunca epeyce bir popüler oluyorum. Ama popüler olmak Beni mutlu etmiyor ve benim burada olmamam gerekiyor. Hatta oldukça popüler olmama rağmen kendimi tuvalet kapılarının üzerine asılmış "Lütfen tuvaletleri temiz kullanalım" yazısı kadar işe yaramaz hissediyorum. Ama benim olmam gereken yer burası değilse ben de burada olmam! Birkaç gündür düşünüyorum da bu serseri, bu havalı, bu fiziki gücümden yararlanıp birkaç kişiyi döverek kendimi okuldan attırabilirim ve bu sayede daha az kuş beyinlinin arasında bol bol entrika yaşayabilirim sanırım. Sizce de çok zeki değil miyim?" Ezgi'ciğim sana yeni ve dahiyanece olan fikrimi beyan edebilir miyim?" dedim ukala bir tavırla. Tabi o da bu tavrıma karşılık şöyle bir gözlerini devirdi ve "Edemezsin desem etmeyecek misin?" dedi. "Tabiki edeceğim. Hazır mısın?" dedim. Sanki içinden "Hazır değilim desem susacak mısın?" dermişçesine baktı ve "Ha-zı-rım! " dedi. İşte sırada Ezgi'nin de seve seve destekleyeceğine emin olduğum fikrimi açıklama zamanı gelmişti ve sonunda" Adam döveceğiz!" dedim."Pardon da neden?" dedi şaşkın şaşkın. Eee tabi o benim kadar pratik zekalı olmadığı için beni anlamaması ve şaşırması normal. "Okuldan atılmak için tabiki?" dedim. "Akşam ne içtin kızım sen? Hem ya biz değilde onlar döverse ne olacak?" dedi sanki bu işlerin hiç taraftarı değilmiş gibi. Sanırım öyle tahmin ettiğim kadar desteklemeyecekti beni. Ama ben Ezgi'siz bir okul düşünemiyordum çünkü kendimi tenceredeyken fazla kızarmış ve beğenilmeyip yalnız bırakılmış bir patates gibi hissetmek istemiyordum. Onu bir şekilde ikna etmeliydim. Sonra son kez şansımı deneyip " Hiç bir şey fark etmez, ikisi de bizim okuldan atılmamız için yeterli. Artık sana kim yamuk yaparsa yapsın hiç çekinmeden kavga başlat. Ama işin sonu hep müdürün odasında bitsin." dedim. Sonra dediklerime onunla dalga geçiyormuşum gibi kocaman bir iç çekti ve sonrada kafasını sağa sola sallayarak " Olmaz Alya lütfen ısrar etme" dedi. Konuşmayla ikna olmayacaktı bu kız. Artık B planına geçmem gerekecekti. Kafamı solumda duran Ezgi'ye çevirdim sonrada kafamı sağa çevirdim. Uzuun uzun gözlerimi kırpmadan ve hareket ettirmeden yürüdüm. Artık ağlıyormuş kıvamına gelmişti gözlerim. Sonra bir an Ezgi'ye döndüm ve gözlerimi bir yavru köpekçik gibi kocaman açtım. Sonra hafif bir tebessüm ve birazda göz süzmeler başlayınca Ezgi'nin kaşlarının düştüğünü ve ufacıkta bir yutkunduğunu gördüm. " Lütfen Ezgiii lüüütfeeenn..." dedim. O da boynunu büküp "Bakma öyle! İkna olacağım diye korkuyorum." dedi. Sanırım bu sahne olmaması gerektiği kadar dramatik oldu ve eğer bu sahneyi ben yarattıysam ben öldürürüm. " Eeeh sende ikna olacaksan ol olmayacaksan da biricik arkadaşını yalnızlığa terk et." dedim. " Alya ama..." deyip beni ret edecek iken lafını kestim ve "Anladım ben seni Ezgi. Yani sen diyorsun ki sen bensiz yapamazsın ama ben sensiz çoook güzel yaparım diyorsun değil mi?" dedim ve onu asla kurtulamayacağı şekilde sıkıştırdım. Sonra bana dönüp " Alya olur mu hiç öyle şey! Sen benim gözaltı morluklarıma sürdüğüm beyazlatıcım gibisin yani sen olmazsan olmaz bebişim" dedi. Bende ona sevimli bir tavır takınarak " O zaman dediğimi yap "dedim. Eee o da böylesine zeki bir kız tarafından sıkıştırılmış olmanın verdiği çaresizlikle " Of iyi tamam! " demek zorunda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLATUN
RomanceBen de deryalar gibiyim... Kendi bağımsızlıklarını kuramazlar ve kendilerine gökyüzünün rengi yakıştırılar. Kendi kararlarını vermek isterler ama bu imkansızdır çünkü onlar şeffaflardır. Bazen mavinin verdiği huzurla bazen de grinin verdiği korkuyla...