1. bölüm / güven.

1.9K 471 0
                                    


sular altında kalmış ya da örselenmiş bir duygu benim için güven. yani ne için veya hangi alanlarda bize lazım olacağını çoğu insan bilmiyor gibi. sence de öyle değil mi? kimseye soramadık da biz bu güveni gerçek hayatta nerede kullanacağız diye.

güven vermek veya güvenilir bir insan olmak çok mu zor? birisi sana elini havaya kaldır dese? elini havaya kaldıramayacak mısın? bir insana güven vermek işte bu kadar basit aslında. bizler neden saçma sapan matematik problemi gibi bir türlü sonuca varamıyoruz? formülü de belli, farklı kombinasyon işlemleri de belli. açık çek gibi, türkçe yazılmış bir elektronik cihazın kullanım kılavuzu gibi. önümüzde kitabı açılmış bir sınav gibi belki de. biz neden beceremiyoruz bu sınavdan tam not almayı? isim soy isim yazınca bile on puan veriliyor, on değil de beş puan bile almak varken biz neden hep sıfır çekiyoruz? bu güven dedikleri çalışmadığımız bir dersin konusu da bizim mi haberimiz yok? ah ulan! yine çalışmadığımız yerden sınava tabi tutulduk desene.

ya da illa tecrübe mi olması gerekiyor güvenin ne demek kanısına varmak için? hazır tecrübe etmiş olanlar varken biz neden onların dediklerini hep kulak arkası sigarası gibi değer vermiyoruz? bir de bu güven öyle bir şey ki, bir sigara paketinin içindeki tütünlenmiş kağıt sargıları gibiler. bir tane keyif sigarası yakıyorsun, sonra ateşle birlikte güzel gidiyor. sonra çektikçe çekiyorsun, dumanın ciğerine değdiğini hissediyorsun. "iyi geldi be" diyorsun. sonra filtreye dayandığını gördüğün an o acı tat var ya? onu sana anlatamam. olsun deyip, bir tane daha yakıyorsun. kaldı on sekiz tane daha. sonra o da bitiyor anlamsız bir şekilde. sonra diğerini körüklüyorsun hemen. kaldı on yedi tane. ama o kadar güzel yanıyordu ki.

aslında biliyor musun, sen bir insana güven veremezsin. sen kendin olursun, gerisi karşındaki insana kalmış. "bak, ben bunu yaptım. ve o yüzden bana güveneceksin" gibi bir replik atacak sahne yaşamak çok zor. ki öyle bir senaryo da film de yok dünyada. o yüzden bu gibi rolleri kesmek için fırsat kolluyorsanız değersiz bir figüran olarak devam edersin hayatına.

bir insana ne zaman, nasıl güvenebilirsin mesela? onun bir tavrını mı süzersin? ya da ettiği kelamlardan yola çıkarak mı güvenebilirsin? sana bir tavsiye o zaman, insanların sözlerine bakarak güvenme sakın. ben çok kendimi anlatmaya çalıştım. hem de olduğum gibi, olduğu gibi anlattım. güvenmedi.

sonra ben de bazı insanların sözlerine güvenerek, inanarak güvendim. çünkü çok güzel konuşuyorlardı ve dediklerinde bir sorun hiç sezmedim. ve dedim ki; "bu dediklerine güvenmeyeyim de ne yapayım?". dilden çıkan önce yüreğe gark eder, oradan beyne ulaşır, süzülür ondan sonra dile vurur diye biliyordum ben. en azından ben kendim öyle olduğumu sandığım için diğer insanları da aynı şekilde sandım. güvenmemek o insanlara yapacağım en büyük yanlış olur dedim. güvendim. ve o kadar güzel konuşuyorlardı ki.

bir mıknatısın artı ve eksi çekim alanları gibiydik. ben artıdayım ona karşı, o da bana karşı ekside. bunu bilmek beni o insanlara çekti. çünkü zıt kutuplar birbirini çeker diye fizik kurallarını benimsetmişlerdi okulda. ona güvendik. bilime ve verdiği, gösterdiği örneklere alenen güvendim. dedim ki belki de bizi çekici kılan buydu. daha doğrusu beni, o insanlara çekici kılan şey bu artı, eksi muhabbeti olabilir. hep öyle olmayacak ya, illa ki beni tanımak istediği zaman güvenebilir. diretmekten yana hiç olmadım zaten. sonra bir daha güvendim. çünkü o kadar güzel konuşuyordu ki.

bir gün diye beklerken o günlerden bir tanesiyle karşı karşıya geldim. güven vermek için kendini kasmayan insan, güven vermek için kendini yırtan insana "gözlerinde, söylediklerini bulamıyorum." dedi. insan bir süre sonra kendi söylediklerine de güvenmemeye başlıyor. sonra o insanların samimiyetsizlikleriyle karşı karşıya gelince, vedalaşıp yolunuza bakıyorsunuz. giderken bile o kadar güzel bakıyorlardı ki, şaka yapıyorlar sanmıştım.

hep böyle sürmez, bir gün illa ki güvenen bir insana denk gelirim diye yoluma devam etmeye çalıştım. sonra dönüp baktığımda paketimdeki bütün sigaralar bitmiş. içinde sadece tütün pislikleri kalmış. bu kalan tütünleri tekrar sarıp bir sigara yakabilir misin? değer mi? ciğerlerine? değmeyeceğini bildiğin için elinde boş paketle kala kalıyorsun öylece.

yeni bir insana güvenmek, o kalan tütün parçalarından bir daha onu tüttürmek gibi. ya bu da çabuk biterse kaygısı insanı sigaradan daha beter şekilde tüketir. keşke sigara dumanı değse de o eritse ciğerlerimi dersin ama olmayışı seni daha da fazla bitirir, farkında olmazsın.

şimdi artık o tütünlerle baş başa, göz gözeyim. onlar kutunun dibinde, benim gözlerim onların üzerinde. bir ara cesaret ediyorum, sonra yine bitecek ne de olsa diyorum. dumanın harlanması tütüyor gözlerimde... ama dolmuyor onlar ciğerlerime. akla zararlı gelen, kalbe her zaman iyi gelmiyor. ben de elime çakmağı almaya bile çekiniyorum şimdilerde.

tüm çekilen dumanların ardından başka bir insana güvenmeyi denemedim mi? denedim. ama bu da senaryosunu ezberlediğin bir filmi sürekli izlemek gibi. aynı tabaktaki yemeği, ısıtıp ısıtıp masaya koymak gibi. haftalarca dinlediğin şarkıyı tekrar dinlemekle de eş değer. o günden sonra bir insana ne zaman güvendim ya da güvenini kazanmak için bir şeyler yaptın diye sorsanız... güvendiğim dağlardan fırtına, kış eksik olmadığından beri güvendiğimi inanın... hatırlamıyorum.

hatırlamıyorum.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin