Bir bahar günü, yıllardır uğramadığı, herkesin onu ölü olarak bildiği, doğup büyüdüğü ancak kara bir gece sonra kaçtığı şehre, Ferele'ye geri dönüyordu artık Deniz. Bu şehirden, Uğur Aksoy olarak ayrılmıştı, ancak şimdi avukat Deniz Kaya olarak, yaşadıklarının intikamını almak için geliyordu.
9 yıldır uğramış, hatta yakınından bile geçmemişti.Herkesi silmişti, ama neden? İşte, ilk cevaplanması gereken soru buydu... Ailesi acaba ne haldeydi? Çok üzülmüşler miydi, yoksa hayatlarına mutlu bir şekilde hiçbir şey olmamış gibi devam mı ediyorlardı? Peki ya, en az kardeşi kadar sevdiği arkadaşları,Mert, Tarık, Orkun... Neredeyse ailesinden çok merak ediyordu onları, acaba iyiler miydi? Ah o sevgilisi, Ezgi, elini tuttuğunda,kalbini yerinden çıkacakmışcasına çarpıtan kız ne yapıyordu?Gerçi, Simge Karagöz'ün tüm karşı çıkışlarına rağmen, bir tek Ezgi'ye ulaşmaya çalışmıştı, kara gecenin yaşanmasından 3 yıl sonra. Ama Ezgi'nin onu çoktan unutup, evlendiğini öğrendiğinde, geri adım atmış ve daha fazla yüreğinin ne olduğunu öğrenmeyi kaldıramayacağını düşündüğünden, Ezgi'yi araştırmayı bırakmıştı. Kiminle evlenmişti peki Ezgi, her şeyden öte bu kadar hızlı bir şekilde, nasıl unutabilmişti Uğur'u yani yeni Deniz'i... Asıl büyük soru ise buydu, o kara gece yabancı biri tarafından mı gerçekleştirilmişti, yoksa canı, ciğeri saydığı yakınlarından biri tarafından mı? İşte bu sorunun cevabına göre, intikam planı şekillenecekti...
Banka hesabında, tam tamına 14 milyon dolar vardı. Bu para ile, Ferele gibi bir şehirde uzun bir süre çalışmasa dahi çok rahat yaşardı. Üstelik fazlasıyla lüks bir şekilde. Gerçi, cebinde 1 kuruş dahi olmasa arkasında koskoca Karagöz Holding'in sahibi Simge Karagöz vardı... Ancak çalışmak zorundaydı, kendine büro açacaktı. Bir nevi paravan olacaktı bu büro, eski hayatındaki kişilerle rahatça iletişime geçebilsin diye.
İşte o büyük gün gelmişti artık... Baştan aşağı siyah giyinmişti, dikkat çekmek istemiyordu. Montundan, pantolonuna, gözlüğünden, boğazlı kazağına kadar... Sonuçta herhangi bir estetik müdahale geçirmemişti, aradan geçen sadece 9 yıldı. Ve öyle büyük değişimler yoktu yüzünde, mutlaka onu gören eski tanıdıkları onu tanırdı ve büyük bir şok yaşardı. Çünkü Deniz, yani eski hayatındakilerin bildiği üzere Uğur'u onlar ölü olarak biliyordu, hatta bir mezarı dahi vardı... Dönmesindeki asıl amacı zaten, insanlara büyük şoklar yaşatmaktı ama bu Deniz için hazırlıksız bir şekilde olmamalıydı. Kimsenin ruhu duymadan, haberi olmadan hayatlarına girmenin bir yolunu mutlaka bulması gerekiyordu. Ama nasıl?
Ferele'den yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bir otele yerleşti. Odasını süresiz olarak tuttu, çünkü bu ön hazırlık süreci ne kadar sürecekti bilmiyordu. Gelirken yanına birkaç günlük kıyafet, bilgisayarı, tableti, telefonu ve kabarık bir banka hesabı vardı sadece... Sonuçta yeni bir hayat kuracaktı, en azından kurmuş gibi yapacaktı. Derin bir araştırma yapması gerekiyordu, bu yüzden ilk olarak aile üyelerinin facebook hesaplarına girdi. Annesinin de babasının da, hesabı gizli değil, açıktı. Beklediği gibi bir sonuç çıkmadı karşısına, o onun ardından ailesinin harap olmasını bekliyordu. Çünkü tek evlatları vardı, o da onların bildiğine göre 18 yaşında ölmüştü. Peki hayatlarına böylesine, iyi ve güçlü nasıl devam etmişlerdi? Tatilde havuz başında, yılbaşı eğlencelerinde dansözle oynarken, Yunanistan'da tavernalarda tabak kırarken... Daha birçok fotoğraf vardı. Sayfada daha eskilere giderken, daha çok şaşırıyor, içi cız ediyordu. Ona öylesine bağlı olan bir aile nasıl böyle unutabilmişti, 18 yaşında kara toprağa giren evladını?
Hayatlarına hala Ferele'de devam ediyorlardı, hatta fotoğraflarda küçük bir kız çocuğu da vardı. Muhtemelen bu kız da, Deniz'in ölümünden sonra doğan kardeşinden başkası değildi. Babası hala otomobil satıcısıydı, annesi ise hala ev hanımıydı zaten lise mezunuydu ve Deniz'in bildiği kadarıyla kadın hayatında daha önce hiç çalışmamıştı.
Bir bir not aldı, ne gördüyse... Saat, 02.00'ye geliyordu, ancak araştırması gereken birçok kişi daha vardı. Peki muhteşem 4'lünün üçü, şu an ne yapıyordu... Sıra onlara gelmişti. Arama kısmına Orkun Güven, yazdı, muhteşem 4'lünün içinde diğerlerini de çok seviyordu ama nedense Orkun biraz daha ağır basıyordu. En azından onunla daha bir kademe bile olsa daha iyi anlaşıyordu. Ancak hesabı neredeyse tamamen gizliydi. Bir tek profil fotoğrafı vardı ve yaşadığı şehir yazıyordu, Ferele... En azından nerede olduğunu öğrenmişti. Şimdilik tek istediği, hayatında daha önce var olan herkesin hala Ferele'de yaşamalarıydı. Tarık Güven'e baktı, grubun içinde en saf ve iyi niyetli olan oydu, hatta biraz da gerizekalı gibiydi ama hayatın tuzu biberi gibiydi. Hesabı açıktı, o da Ferele'de yaşıyordu ve kendine ait bir butik işletiyordu. Sayfasının çoğu kısmını, Tarık'ın paylaştığı kadın kıyafetleri kaplamıştı ve büyük olay! Tarık evlenmişti. Bir fotoğraf vardı, bir erkek çocuğunun doğum gününden. Yanında da Tarık ve Deniz'in yüzüne aşina olduğu bir kadın yüzü vardı, ancak ismini ya da kim olduğunu hatırlayamıyordu. Asıl olay ise, doğum günü pastasının üstünde 8 yazıyordu, Tarık da altına canım oğlumun doğum günü yazmıştı. Deniz'in kaybından hemen sonra olmuştu çocuk, ama nasıl... Tarık'ın o dönem bir sevgilisi bile yoktu.
Uykusu bastırıyordu, ama o inatla uyumak istemiyordu. Çalınan hayatını geri alabilmek için 9 yıl uğraşmış, beklemişti. Birkaç saat daha uyumamak, elde edeceği şeylerin karşılığında solda sıfır olarak kalıyordu. Direnecekti uykuya, zaten pek de sevmezdi uyumayı. Ama yol yorgunluğu onu uykuya iteliyordu.