Hikayenin soundtrackı
Ağlıyorum.
Bu karanlık, toz ve ıslak ağaç kokan evin kuytu bir köşesindeki odamda, tek başıma ağlıyorum. Bir aptal gibi ağlıyorum. Kendim için, onun için, bizim için... Bir tatili berbat etmek için en güzel yol ağlamak.
Yatağımda uzanmış örümcek ağları kaplamış tavana bakarken evin alt katındaki neşeli kahkahaları duyabiliyorum. Savaşa rağmen, kayıplara rağmen, özlemlere rağmen hala gülebiliyorlar. Hala eğlenebiliyor ve yaşamlarından zevk alabiliyorlar. Oysa ben kendimi buraya kilitlemiş ağlıyorum. Zaten bu durumdayken onlarla birlikte olmam onların da moralini bozardı. Aslında beni özlemeyeceklerinden neredeyse eminim. Onları eğlenceleriyle baş başa bırakmak en doğrusu. En azından birileri yeni bir yılı karşılamanın iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Savaşın sonu hala belirsiz de olsa inanacakları bir şeylere ihtiyaçları var ve ben umutlarını baltalamak istemiyorum. Özellikle de bahsi geçen umut benken.
" Ne oldu? "
Ah işte... Bu o... Sonunda geldi. Her zaman geliyor. " Uhm... Bir şey yok. " Masum rolü oynuyorum ama yemediğinin farkındayım. Ağır adımlarla yatağıma yaklaşıyor. Ayağından birinin sektiğini ayaklarının tahta zeminde çıkardığı seslerden anlayabiliyorum. Yaralanmış olmalı... Bu kaçıncı bilmiyorum. Onun yaraları... Benim yaralarım... İkimizin yaraları... Yatağın dibine kadar geliyor, sanki odadaki oksijeni çekip varlığıyla doldurmamış gibi kişisel alanımı da işgal ederek bana yaklaşıyor. Daha şimdiden varlığıyla büyülenmiş haldeyken o sanki beni onu daha çok sevmem için zorluyor. Belki çok fazla konuşmazsam ağladığımı fark etmez. Ne de olsa oda karanlık ve dışarıda karın ağırlaştırdığı hava yüzünden dolunayın zayıf ışığından bile yoksunuz.
" Neden aşağıya inip diğerlerine katılmadın? "
Kahretsin! Neden cevabı sadece evet veya hayır olan basit sorular sormuyorsun ki!? Burada otokontrolümü sağlamaya çalışıyorum lanet olası! Ama onun yanındayken bunu başarabilmem için şanstan ve dileklerden çok daha fazlasına ihtiyacım var. " Uykum vardı. " Hah! Basit iki kelime ama cevap verdim işte! Yalanımı yakalamasından korkarak yatakta öbür yana döndüm. Onda bir şey var. Sanki o bir yalan makinesi ve benim ağzımdan çıkan her sözcüğü kolayca analiz edebiliyor. Neyse ki Karanlık Lord bunu bilmiyor eğer bilseydi bu kadar direnemez ve kazanma şansımızı kaybederdik. Aslında ben de arkadaşlarımla, birlikte çarpıştığım insanlarla birlikte olmak istiyorum ama o yanımda olmayınca... Olmuyor işte.
" Neden ağlıyorsun? "
İkinci kez kahretsin! Biliyordum! " Ben... B-Ben sadece... " Burnumu çektim ve hafifçe hıçkırdım. Harika. Ağladığımı artık kamufle etmem imkansız. Boğazımdaki yumru konuşmama engel oluyor. " Çünkü bugün kar yağdı. " Kaşlarını kaldırdığını görmem için bakmama gerek yok. " Ağlıyorsun çünkü... Kar yağdı? " Battaniyeyi üzerime sertçe çekerek cevap vermeyi ret ettim. Kısa, kararsız bir duraksamadan sonra şefkatli ve anlayışlı bir ses tonuyla " Gitmemi ister misin? " diye sordu. Kalbim bir anlığına tekledi. Bunu bana nasıl sorabilir? Ona ne kadar ihtiyacım olduğunu bilmiyor mu? " Ya da... Kalabilirim. " Kalbim bir kere daha tekledi. Ama bu kez sevinçten, sevgiden... Bunun gerçek olamayacağını bilmeme rağmen umuttan...
![](https://img.wattpad.com/cover/133815055-288-k787603.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cry... Cry... Darry (Draco/Harry)
FanfictionBir tatili berbat etmek için en güzel yol, ağlamak...