Bazen sadece OHA dersin

-Marea uyan okul var!

Ah annemin sesi. Ve evet içinde okul olan berbat bir gün daha Yatağımı seviyorum o da beni seviyor. Fakat bizi ayırmak isteyen okul var.Kara kedi nolacak. Ben bunları düşünürken annemin sesini duydum. Kahvaltıya çağırıyor. Ben kahvaltı yapmayı sevmem ki. Ama söz konusu annem ise kahvaltı yapmadan gondermez . Neymiş günün en önemli öğunu kahvaltiymis. Umrumda sanki. Kahvaltıya indigimde manzara berbattı bir kase, süt ve mısır gevreği. Öğğğ.

-Anne ben kahvaltı yapmayacağım.

-Neden

-Çünkü tokum.

-Tamam ne yaparsan yap.

Ne! Annem  bana izin mi verdi!  Şaşırtıcı.Neler oluyor acaba. Neyse, yukarı çıkıp kıyafet seciyim . Yukarı çıktım , gardrobuma hızlı bir bakış attıktan sonra  açık renkli kotumu , Thé Beatles tisortumu ve siyah convereselerimi giydim. Hazır olduğumu düşünerek aşağı indim ve Çağla'yı beklemeye başladım.Bir süre sonra  Çağla gelmişti .Çağla benim en yakın arkadaşım. Her gün beni alıp okula bırakan (kendi arabam da var ama kullanmaya üşeniyorum. ) herşeyimde yanımda olan kişi. Herşeyi beraber yaparız.  Berber yemek yer , beraber alışverişe gider , aynı kişiden nefret ederiz. Çağla güzelliğine önem veren bi tip. Zaten çok güzel biri. Kızıl sarı saçları , yeşile kaçan ela gözleri var. Ben ise daha farklıyım. Esmerim çünkü  İspanyol'um. Ailem ben küçükken işleri nedeniyle buraya yani İstanbul'a tasinmislar. Şahsen ben Panama'liyim. Panama güneş alan bir bölge olduğu için bronz bir tenim var. Kumral saçlarım ve yeşil renk kocaman gözlerim var. Güzel olduğumu söylüyorlar ama inanmıyorum. Her neyse zaten okula geldik. Kolejde  okuyorum . Çağla ile sınıflarımız aynı ve sıra arkadasiyiz. Bir günde tam sekiz ders görüyoruz ve beynimiz viciyor. Sınıf arkadaşlarımı ikiye ayiriyorum . Bizim grup ve  diğer akraba evliliği insanlar. Sınıfımdaki  diğer insanlara bir göz gezdirirken müdür yardımcısı içeri  girdi. Bağırarak :

-Ssst sessiz olun bakayım. Evet arkadaşlar sınıfımıza yeni biri geliyor. Adı Pest.  Aklınızdan geçeni biliyorum.  Pest yabancı.Amerikan. Babası büyük bir şirketin sahibi . Lütfen ona iyi davranın. Okulumuzu begenmesini istiyorum.

Ne kadar paragoz bir adam bu. Sırf para için çocuğu bizim okula getirdi. Biliyorum ben. Neyse çocuk kim acaba? ismi de bir garip .Pest . Bela demek değil mi bu ingilizcede ? Bakayım valla öyle. İnsan çocuğuna böyle isim mi koyar ? Ben  bunları düşünürken  Çağla beni dürttü ve kapıyı işaret etti. OMG. Bu ne yaa. Hayır bu insansa biz neyiz? Kapıdan giren çocuk tam bir taştı. (Türkleşmeye mi basliyom ne  ?) Siyah uzun ve yana yatık saçları siyah gözleri vardı. Amerikan olduğunu belli ediyor yani. Taş varlık etrafına bakınıp sıra  arıyordu. Bize doğru ilerlemeye başlayınca kalbim de teklemeye başladı. Çocuk geldi ve arkama oturdu benim arkama . Müdür Yardımcısı ne demişti ? Ona iyi davranın.  Hayatımda ilk defa işime gelen bir şey söylemişti işte.