Çizim defterime bir şeyler karalıyordum ki telefonumdan bildirim sesi geldi. Bir müddet daha, sonra bakarım, diyerek kendimi şartlandırdım. Biraz daha çizmeye devam ediyordum ki bir kez daha melodisine alışık olduğum bildirim sesi geldi. Bu sefer dayanamayıp telefonu elime aldım ve ekran kilidini açtım.
Bilinmeyen Numara: Merhaba.
Ada : Merhaba? Tanışıyor muyuz?
Bilinmeyen Numara: Eh ben seni tanıyorum ama sen beni tanıyor musun bilmiyorum. Ama beni her gün görüyorsun.
Ada:Eğer bu kötü bir telefon şakasıysa cidden kötü olur. Bana kim olduğunu söyler misin?
Bilinmeyen Numara: sakin ol güzelim benim. Bu bir telefon şakası değil. Adım Özgür.
Ada : Adını sormadım, kim olduğunu sordum. Ve senin nereden "güzelin" oluyorum ben ?
Bilinmeyen numara : Lafın gelişi söylemiştim :/ Kim olduğuma gelirsek, Bunu öğrenmek için bir müddet beklemen gerekiyor.
Ada: Her neyse.
Bilinmeyen numara: İyi geceler Aylis'im.
Ada: Sana da iyi geceler Özgür.
Kim olduğunu bilmiyordum ama kaçığın teki olduğu kesindi. Ha bu arada size kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Ada, Ada Aylis Yılmaz. Tipik İzmirliyim. İzmirde bir anadolu lisesinde okuyorum. Ve 16 yaşındayım.
Sabah olduğunda kalkmak istemedim. Yatakta bir müddet daha yuvarlandıktan sonra yataktan kalktım ve rutin işlerimi hallettim. Dolabın karşısında dikilip ne giyeceğim diyerek kafa yordum okulda bu hafta müdürün saçmalığı "özgür ergenler" diye bir proje vardı o yüzden serbest gidebiliyorduk . En sonunda uzun,siyah, deri eteğimin üstüne açık renk bir kazakta karar kıldım. Beline siyah ve kazağımın renginde detayları olan kemeri bağladım. En son olarak uzun ve kısa kolyelerimden 2-3 tanesini ve küpe olarak siyah halka şeklinde olanları sağ kulağımdaki 3 deliğe taktım. Saatimi zaten çıkarmıyordum. Ve sıra geldi saçıma. Aynanın karşısında taradım,bugün saçlarımı boş bırakmak istiyordum. hafif bir makyajla tüm işlerimi halletmiş oldum.
Çantamı alıp, Evden çıktım ve okula doğru yürümeye başladım. Okul evimden on dakika uzaklıktaydı eğer hızlı hızlı yürürsem
bu süre beş dakikaya kadar inebiliyordu.Okula geldiğimde dolabıma gidip, ihtiyacım olan şeyleri aldım ve sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Bir anda telefonumdan bildirim sesleri ardı ardına gelmeye başladı. Kilit ekranını açıp gelen mesajı açtım.
Özgür: bismillâhirrâhmanirrâhim , bu güzellik karşısında ne yapabileceğimi bilmiyorum.
Özgür: AYLİSS NEDEN BU KADAR GÜZELSİN?
Özgür: SANA BAKAN GÖZLERİ OYMAK İSTİYORUM.
Özgür: pekala fazla güzel olmuşsun.
Mesajları okuduğumda gülmeye başladım. Neden bilmiyorum ama Özgür komik birine benziyordu.
Özgür : Lütfen bir kez daha güler misin?
Ada: Demek aynı okuldayız, bunu öğrendiğim güzel oldu.
Özgür: Tanrım yanlışlıkla ağzımdan kaçtı.
Ada: Sorun değil.
Zil çaldığı için sınıfa girdim. Ders kitaplarımı çıkartıp beklemeye başladım. Tam Yan sıramda oturan ve aynı zamanda 4 yaşından beri pencere komşum olan Sinan her gün olduğu gibi yine sınıfa geç gelmişti. Yanımdan geçerken yanağımı sıkmayı ihmal etmedi.
"Günaydın küçük Adaaa, bugün nasılsın?" olması gerektiğinden daha fazla neşe saçıyordu.
"İyiyim Sinan da , bugün özel bir şey mi var? Unuttuğum özel bir gün?"şaşkın bir ifadeyle sordum.
"Aslında hayır, sadece bilmiyorum. Kendimi öbür günlere göre daha iyi hissediyorum. Bu arada bugün çok hoş olmuşsun." Dedi ve göz kırptı.
"Teşekkür ederim." Dedim.
"Bugün okul çıkışı Şu 10/D ve 11/A'nın basketbol maçı var, izlemeye gelecek misin?" Dedi heyecanla.
"10/D deki Mustafaoynuyor mu? Eğer o oynuyorsa harika oynuyor,izlemek isterim." Dedim şaşkınlıkla.
"evet o oynuyor." Dedi gülerek.
Neden güldüğünü idrak edememiştim arkamı döndüğüm anda karşımda Mustafa duruyordu. Nöbetçi yaka kartı ve elinde bir düzine sınıf defteriyle. Büyük ihtimalle söylediklerimi duymuştu. Utancımdan kıpkırmızı olduğuma eminim.
"İltifatların için teşekkür ederim Ada, bende izlemeni isterim." Dedi ve gülerek çıktı.
Dirseğimi Sinan'a geçirdim.
"Neden burada olduğunu söylemedin ki?" Dedim sinirle.
"Duymaz sanmıştım, ama anında duydu."
Derken içeri matematik öğretmeni olan Pakizesucuğumuz girdi.