Sabah 07.48. Otobüs durağındayım.Sabahları medeni, akşam eve dönüşte kurnaz,ittirgen insanların arkasında sıraya geçiyorum.Yanımdaki abi sigaradan son fırtını çekmekte,her günkü gibi Memur Barbaros Bey otobüsün gelmesine otuz saniye kala, sıraya geçmekte.
Otobüs geldi.
-Selamün aleyküm abi.
-Aleyküm selam.
Kalın duygusuz bir ses:-Öğrenci.Otuz beş yaşında başkasının kartını kullanan adama da -ÖĞRENCİ..
Kartı okuttuktan sonra içeriyi tarıyorum.Kapı kenarını sevmediğim için oraya yeltenmiyorum. Köşede sarı demirlerin L yaptığı yeri seçiyorum.İndikten sonra belinizi ağrıtır.Hah orası işte.
Sabah namazından sonra uyuyamamış,ekmek almaya Ulusa giden yaşlı dedemiz önlerde oturmakta.Elleri ozon kokan fedakar bulaşıkçı abla ayakta.Liseli ergenimiz Berksancan telefondan müzik dinlemekte.Dünya umrunda olmayan uykucu bir abi, cama kafasını dayamış uyumakta.Son sınıf öğrencisi Itır bu gün yer bulmuş ,test çözmekte. Berksancan otobüsten inene kadar Itır ile platonik aşk yaşamakta.Masa başı işte çalıştığını düşündüğüm kadın önümde. Öhü Öhü.Üç gün kalıcı parfüm kokusu.Otobüs tam kalkacak,ıslık sesi.Oto tamircide çalışan,geceleri nişanlısıyla konuşmaktan geç yatan,sabahları uyanamayan abimiz bu. Otobüs onu da aldıktan sonra semtten çıkmaya hazırız. Anayola çıktıktan on dakika sonra suratlar düşmekte.Birbiri ile yeni tanışan kırk yaşlarındaki abilerimiz sövüp saydıkları,oy vermekten vazgeçmedikleri belediyeye sevgilerini(!) göndermekte.
Trafik artmaya başlıyor.Aydınlık trafiğine yakalanıyoruz.Oflamalar puflamalar başlıyor.Otobüsün kaptanı:
-Arkaya doğru bi adım atalım.
-Daha nereye gitcez ya?
Cevap yok.
Yoldaki tabelaları okumaktan sıkılmış,sıcaktan bunalmış,sarı demirler beline batmış,burnunun direği kokudan kırılmış,tanımadığı birisi ayakkabısına basmış,üstteki sapı tutmaktan eli terlemiş,yirmi beş santimetre olan mahrem alanına girilmiş ben, daha fazla dayanamayıp düğmeye basıyorum.Kapı açılmıyor.
- ''İnecek var Orta Kapı kaptan.''