Tuna: Mesajların yeni geldi kusura bakma
Tuna: Ben gelemezdim
Tuna: Aranızın bozulmasının nedeni benken bir de senden nefret etmesini sağlayamazdım
Tuna: Sevdiğinin sevgisi
Tuna: Seni sevenin şefkatinden daha iyi gelir
Tuğsem: Artık onu sevmek istemiyorum
Tuğsem: Seni de onu da hayatımda istemiyorum
Tuğsem: Tek istediğim eski sıradan hayatım
Tuğsem: Bir salın beni artık ya
Tuğsem: Yektanın yalanlarından da
Tuğsem: Senin şu salak davranışlarından da
Tuğsem: Bıktım
Tuna: Hoşça kal
Tuğsem kişisini engellediniz. Artık size mesaj atamaz.
__
Elimdeki rakı bardağının dibini görünce karşımdaki adamın ısrarlarına rağmen daha fazla içmeyi reddedip ayağa kalktım."Ben gidiyorum. Hadi eyvallah." dedim masadaki tanımadığım insanlara. Gece saat üç gibiydi ve sahilde rakı masası kurmuş bir grup beni aralarına almıştı. İki bardak içip, onları dinler gibi yaparken düşündüm.
Abartıyordum.
Duygularımı abartarak yaşıyordum.
Sevince, onsuz olmayacağını düşünüyordum.
Her şey bana bağlıydı.
Hayattan zevk almak ya da almamak.
Buna ben karar veriyordum.
Kimse benim yerime şunu ölümüne sev demiyordu.
Veya kimse ondan vazgeç demiyordu.
Mutluluk kavramını sıkıştığı yerden kurtarmak benim ellerimdeydi.
Benim isteyerek yaptığım her şey, bu ne olursa olsun, beni mutlu etmeliydi ki ediyordu da.
Mutluluk sadece heyecan ve neşe gerektirmiyordu ki. Beni çok üzen bir karar alırken bile mutlu olmalıydım.
Çünkü kararı ben alıyordum, bir başkası değil.
Başımı iki yana salladım sahil yolunun evime doğru giden kısmını hızla adımlarken.
"Mine beni merak etmiş olmalı..." diye mırıldandım adımlarına biraz daha hız katarak. Gözlerimin çevresinde birikmiş yaşları umursamadım.
Mutluydum ben.
Bizzat ondan uzak durma kararını ben almıştım.
Ağlamamalıydım.
__