Bu kapının arkası hareme açılıyor

6.7K 551 232
                                    

Benim bağırışım aramızdaki konuşmanın sonu oldu zira karşımdaki adam bana cevap verme zahmetinde bulunmamıştı. Aklımda sorular dört dönerken uzun ağaçlık yolda ilerledik. Bahar rüzgarı hafif hafif eserken devasa saraya yaklaştık. Yakından çok daha ihtişamlı görünüyordu. Saraya bakmak bana her şeyin alt üst olduğu geceden önceki hayatımı özletiyordu. Annecim ve babacım, neden sizinle ölmedim?

"Burası Park hanedanın en büyük sarayı."

 Konuştuğunda artık çoktan saraya varmıştık. At arabası sarayın özenle biçilmiş çalılarının arasındaki yolda ilerledi ancak kapısının önünde durmak yerine devam etti. Binanın arkasına doğru ilerliyorduk. Köşeyi döndüğümüz vakit çalılardan oluşan bir geçitten geçtik ve sonunda arka bahçeye ulaştık. Arabanın tekerleri durdu ve kapımız açıldı. İlk hamleyi karşımdaki adam yaptı. Arabadan indikten sonra inmem için bana elini uzattı. Bu nazik davranışı karşısında şaşırmadığımı söyleyemezdim. Uzattığı elinden destek alarak arabadan indim. Teninin sıcaklığı o anlık dokunuşla benimkine geçmişti. Dağılan dikkatimi yine kendi onun konuşması ile toparladım. 

"Yolculuğumuz burada sonlanıyor. Bu kapının arkası hareme açıyor, benim bu kapıdan içeri girmeme izin yok ancak siz bundan sonra hayatınıza burada devam edeceksiniz."

Tam ona aklımda dolanan onlarca soruyu soracağım sırada önünde durduğumuz kapı açıldı ve içeriden benim boylarımda bir adam çıktı. Başı önde yanımıza doğru ilerledi, açık kahve saçları yüzünü saklıyordu. Bir şey demeden elinde tuttuğu parlak kumaşı adını hala öğrenemediğim adama uzattı.

"Bu Junmyeon." dedi yabancı, az önce saraydan çıkan adamı işaret ederek. "Kendisi haremin baş sorumlusu, bundan sonra onun gözetimi altında olacaksın." Eline aldığı kumaşı bana doğru uzattı, bu bir pelerindi. 

"Üzerinizdekini atıp bunu giyin." 

Neden bilmiyorum ama sanki bedenim emirlerini benden değil de karşımdaki bu adamdan alıyor gibiydi. Üzerimdeki pis örtüyü yere atıp uzattığı pelerini aldım. Üzerimde hala o gece giydiğim geceliklerim vardı ancak ipek kumaş bir soylunun göstergesi olmaktan çıkmış ve sararıp solmuştu. Pelerinin iplerini bağlayana kadar sessizlik devam etti.

"Size burada veda ediyorum ama merak etmeyin çok yakında tekrar görüşeceğiz." 

Yabancı bana hafifçe gülümsedi. Arkasını dönüp arabaya bineceği zaman kendimi toparlayıp konuştum. "Bana kim olduğunuzu söylemediniz." 

Hareket etmeyi kesti, başı yavaşça arkaya doğru döndü. 

"Adım Kim Jongin. " Tek söylediği şey buydu. Omzunun üzerinden bana son kez baktı ve arabaya bindi. At arabası uzaklaşırken tek yapabildiğim arkasından bakakalmak oldu. Sonunda adını öğrenmiştim. 

Arabanın gözden kaybolması ile beni bekleyen harem sorumlusuna döndüm. Kim Jongin deden adamın ortadan kaybolması ile harem sorumlusunun da yüzü artık yere eğik değildi. Hiç çekinmeden beni baştan aşağı süzdü, bu kendimi rahatsız hissetmeme ve olduğum yerde kıpırdanmama neden oldu.

"Hoş geldiniz Prens Baekhyun."  Adamın yumuşak sesi karşısında irkildim. O da benim kim olduğumu biliyordu. 

"Benim kim olduğumu nereden biliyorsun? Az önceki adam kimdi?"

İlk sorumu tamamen görmezden geldi anca şansıma ikincisine cevap verme tenezzülünde bulundu. Bu adamda içimin ürpermesine neden olan bir şeyler vardı. 

"Kendisi naip, yani kralımızın sağ koludur. "

Esmer adam hakkında duyduğum şeyle kaşlarım havalandı. Bir naipin hareme cariye almaktan daha önemli işleri olmalıydı, mesela devlet işleri gibi. Sanırım köle pazarından prens toplamak da görev tanımı içerisindeydi. 

"Madem kim olduğumu biliyorsun, neden burada olduğumu da biliyor musun?"

Junmyeon başını iki yana salladı. 

"Maalesef sorunuzun cevabı bende değil. Şimdi beni takip edin." Arkasını dönüp iki yanında askerlerin beklediği kapıya doğru ilerledi. Bulunduğumuz bahçeye son bir kez dönüp baktım. Tek çıkışının az önce içinden geçtiğimiz çalılıklar olduğu bu arka bahçe, sarayın ön yüzüne nazaran çok daha sönük kalıyordu. Harem sorumlusunu takip etmeye başladım. İçeri girmemizin hemen ardından kapı arkamızdan kapandı. İki yanı meşalelerle aydınlatılan koridordan yürümeye başladık. 

"Şu an Park hanedanına ait olan büyük saraydasınız. Bundan sonra kralımızın hareminde cariye olarak yaşayacaksınız."

Junmyeon konuşarak ilerlerken bense geçtiğimiz koridorları ve döndüğümüz her köşeyi aklıma kazımaya çalılıyordum. Çünkü aklımda olan tek şey buradan çıkmam gerektiği idi. Ben Byun Baekhyun, bir prens olarak doğdum ve köle olarak ölmeye hiç niyetim yok. 

"Ben bir cariye olamam." diye araya girdim. 

Junmyeon bana kısa bir bakış attı. O kısa anda dahi gözlerindeki anlık acıma duygusunu görmüştüm. Hayatı soylulara hizmet etmekle geçen birisi bile bana acıyordu. 

"Bir prens olarak doğdunuz doğru ancak şimdi bu saraydasınız ve bunu ne kadar çabuk kabullenirseniz sizin için o kadar iyi olur. Aklınızdaki soru işaretlerinin farkındayım fakat bunları cevaplayacak kişi ben değilim, şimdilik size söyleyebileceklerim kısıtlı. Size cevap verebilecek ve neden burada olduğunuzu açıklayacak olan kişi naipten başkası değil." 

Her kelimesi ile karnımda kasılmalar oluyordu. Dediği şey doğruydu. Ben artık bir prens değildim, ülkesi ve halkı olmadan bir prens ne işe yarardı ki zaten?

"Madem sorularımı yanıtlayabilecek kişi naip, ne zaman onunla konuşabilirim?" 

Harem sorumlusunun adımları bir anda durdu. Uzun bir koridorun ortasındaydık. Kahve gözlerine duvardaki ateşin dans edişi yansıyordu. Tıpkı naip gibi bakışları netti. 

"Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinleyin." Uyarısı ile beraber kafamdaki düşünceleri susturup ona odaklanmaya başladım. 

"Burada olmanız tesadüf değil bu sarayda olmanızın bir sebebi var. Neler yaşadığınızı tahmin bile edemem ancak şimdiye kadar hayatta kaldınız bundan sonra da size yaşamak için bir neden bulacağınıza şüpheniz olmasın.  Size yaşatılanların intikamını almak için bir şansınız olacak. "

İntikam kelimesini duymamla birlikte kaşlarım çatıldı.

"İntikam almak için şansım olacak da ne demek?" 

Sorumla birlikte koridorun iki yanını kolaçan etti, sanki birinin konuştuklarımızı duymasından çekiniyor gibiydi.

"Bundan fazlasını söylemek için iznim yok. Naip sizinle konuşana kadar sabredin sonra her şeyi öğreneceksiniz. Şimdi beni takip edin, meşakkatli bir yoldan geldiniz önce sizi temizleyip, yedirelim." 

Cevap vermeme fırsat bırakmadan arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. Bana da arkasından onu takip etmekten başka bir seçenek kalmadı. 

Bana ve aileme yaşatılanların intikamını almam için bir şansım olduğunu söylemişti. Aklım allak bullak olmuştu. Bir saniye öncesine kadar köle olarak getirildiğim bu sarayda yaşamaya dair herhangi bir umudum yoktu. Şimdi ise yarını görmeme yetecek ve sabırsızca beklememe neden olacak bir kelimeye tutunmuştum. 

İntikam. 

******


Bu bölümü tamamen değiştirdim düzenlerken, ilk yazdığımda kurgusuz ilerliyor olmamın etkisiyle biraz karışık yazmışım. Okuduğunuz için teşekkür ederim. 

05.04.24

-Melodi 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Harem  (CHANBAEK) #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin