Alarmın çalmasıyla lanetler okuyup alarmı karşı duvara fırlattım. Dün geceki içkilerden ötürü başım çatlıyordu. Bir de o alarmın sesi sanki başımın içinde iş makinesi çalışıyor hissi vermişti bana. Hemen duş alıp bir şeyler atıştırdım ki ne göreyim. Köpeğim Jonny -ismini benden aldı- halıya işemişti. Buzdolabı kapağından halı yıkama şirketinin numarasını bulup aradım. Halı yıkamacılar halıyı aldılar ve ben de sonunda harika ötesi güzellikteki patronumun yanına gittim. Patronum babasını genç yaşta kaybetmiş bir mafyaydı. Mafyalık ona babasından kalmıştı. Babası kör bir kurşunla ölmüştü. Patronum Jessica da babasının intikamını almak için yemin etmişti.
Bu yüzden de şu anda çok ünlü bir insan olan Bill Gates'i tavlamıştı ve onu öldürecekti. Çünkü Bill Gates'in babası onun babasını öldüren kişinin ta kendisiydi.
Onların bir buluşmasında ben tetikçi olacaktım ve Gates'i öldürecektim. Vakit gelmişti sniperımı aldım tam doğrulttum ki ensemde bir namlu hissettim. Başımı çeirdiğimde patronumu gördüm... Ama daha demin orada masadaydı. Tabi ya bu kadın patronumun ikiziydi. Meğer beni korkutmaya çalışmış - ah şakacı kadın-. Sonra ben işimi halettim. Jessica görgü tanığı olduğu için ifade verecekti. O çıkana kadar karakolun önünde bekledim. Zaten beni bulmaları imkansızdı. Jessica çıkınca beraber içmeye gittik. Sonra ben evime döndüm.