-''Şey.. Ben sizi bu geceki gösteri için tebrik etmek istedim. Çok güzel çaldınız. Son bölüm doğaçlamaydı, değil mi?''
-''Evet. Alışılagelmiş müzikten sıkıldığınızı düşünerek biraz modern sanatla ruhumu birleştirdim ve içimden geldiği gibi çaldım. Bence insanlar her zaman kurallara bağlı kalmamalı, ruhunu özgür bırakmalı.''
Peter, kadının söylediklerini dikkatle dinleyip kelimelerindeki harflerin 5'e bölümünden kalanlarını hesaplıyordu. İnsanları dinlerken bunu sürekli yaptığı için genellikle kaşlarını biraz çatıyordu, çünkü hızlı düşünüp odaklanması gerekiyordu. Bayan Laura, onun bu bakışlarını bir ciddiyet olarak algılayıp biraz üzüldü. Kendisi gülerken karşısındaki adamın ciddi durması onu rahatsız etmişti.
-''Ah, evet. Haklısınız Bay..''
-''Peter.''
-''Memnun oldum Bay Peter, ben de Laura.''
Laura'nın beşe tam bölünmesi, Peter'de küçük bir samimiyet ve sevinç uyandırdı. Çatık kaşlarını yumuşatıp kabalık olmasın diye elini uzattı.
-''Ne güzel bir isim... Memnun oldum Bayan Laura.''
Tokalaştıktan sonra Peter çok sessiz kaldığını fark ederek kadını evine bırakmayı düşündü. Ama arabasının olmadığını hatırlayınca konuşmak için araladığı dudakları tekrar kapandı. Birbirlerinden bir hareket beklercesine baktılar ve sonunda bu strese son veren kişi Laura oldu.
-''Ben de bazen çalıyorum. Daha doğrusu çalmaya çalışıyorum ama pek beceremiyorum. Çocukken aldığım dersler sayesinde birkaç küçük parça işte, bilirsiniz...''
Peter sempati duymaya başladığı bu kadını daha yakından tanımak istiyordu. Kadının ona gelmiş olasının asla bir tesadüf olamayacağını, bu durumu iyi değerlendirip bu gece onunla tanışması gerektiğini düşündü. Heyecan yavaş yavaş onu içine çekiyordu. Konuşmaya devam ettikçe biraz daha derinlere çekilip nefessiz kalıyordu. Geriye bir adım alıp biraz soluklandı ve;
-''Çok güzel. Piyanonuz var mı?''
-''Evet, evde annemden yadigar bir piyano duruyor.''
-''Doğrusu, o piyanoyu ben de görmek isterim.''
Artık üstüne düşeni yapmış ve ilk adımı atmıştı. Şimdi sıra Laura'daydı.
-''Neden olmasın? En kısa zamanda beklerim.''
Peter bu gece şanslı hissediyordu. Buna güvenip son bir risk daha almak istedi. Hiç hazırlanmadığı bir sınavdan soru görmek ister gibi cesaretini toplayıp;
-''En kısa zaman mı? Sanırım geç bile kalıyoruz hanımefendi.''
Laura, Peter ile aynı durumdaydı. O da bunu hiç beklemiyordu ama onun hayatı doğaçlamalara alışık değildi. Yüzündeki tebessüm buğulandı.
-''Aslında..''
-''Uygun görmezseniz tabii ki beklerim ama bazen koşulların değil ruhumuzun dediğini dinlemeliyiz... Plan programların 'dur' dediği yerde iç sesinizin 'koş' demesini dinlemez misiniz hiç? Formüllerin yetersiz kaldığı yerde kendi yolunuzla çözüme ulaşmaya çalışmaz mısınız? Hayat böyle bir şey. Akışına bırakmakta fayda olabiliyor. Bu gece hayatın karşımıza ne çıkaracağını merak etmiyor musunuz?''
Laura, Peter'in sözlerini dinlerken ne kadar sıradanlaştığını fark etti. Her şeyin lüks ve gösterişli olduğu hayatında yapmak istediklerini değil kendi hayatına çizdiği çizgiler içinde yaşıyordu. Ailesinin ona devrettiği bir iş yerinin sahibi olmak onun seçimi değildi. Üzerindeki bu ışıltılı elbiselerden oldukça rahatsızdı, saçları rahat hareket etmesine engel oluyordu ve topuklar da canını acıtıyordu. Hayatını kendisinin değil kuralların ve başkalarının görüşlerinin kontrol ettiğini fark edip kendi durumuna acıdı. Yıllarını bu şekilde heba etmişti.