one shot

66 13 4
                                    

Bugün bunları yazmış isem: sabahın erken saatleridir, gökyüzüne bakıyor hala kaybolmamış ayı izliyorumdur.

Park Chanyeol, şu zamana kadar tanıdığım en güzel ressamdı.O ünlü bir ressam değildi. O ressamlığı kalbimi boyamasıyla kazanmıştı. Tablolarında kendi güzelliğinden bir parça vardı sanki. O güzel parmaklarıyla fırçayı tutup tuval üzerinde dans ettirmesi bir denizin üstünde süzülen dalga gibiydi. Hala hatırlarım , hayranlıkla izlerdim onu ona özendiğimden midir hayranlığımdan mıdır şuan bile bilemem.

Her sabah çicekleriyle ilgilenirken günaydınlarımı sunardım hiç değişmedi bu rutin. Tatlı gülümsemesini ortaya koyuyor gidiyor, geldiğinde onu bekleyen kahvaltı sofrasına oturuyorduk. Sonra yine kendisini hapsettiği o çok da büyük olmayan atölyeye gidiyordu. Bay Park tablolarını kendine saklardı ben bazılarına merakıma düşüp bakardim.

Tablolarını gören kendisini de o fırçanın tamamlamasinı isterdi. Bunu da sanırım tek ben isterdim çünkü kimseye göstermediği bu tabloları çalıştığım Bay Park'ın evinde ben görürdüm.

Bay Park'ın içinde bulundurduğu kimseye açmadığı sandıkları olduğunu bilirdim o söylemezdi ama bazı sohbetlerimizde belirli şeylerden konu açıldığında gökyüzüne dalardı sanki o koskoca boşluğa sandıklarını haykırmak istermişcesine. Bazen de gözleri dolar çenesini sıkardı ama asla sorma cesaretini bulamazdım. Sadece sıradan bir çalışan olduğum için özel hayatına karışamayacağımı düşünürdüm. Bir gün sadece bir çalışan olmamayı onu boğan bu acıdan kurtarabilmeyi dilerdim.

Bir keresinde beraber evinin bahçesinde otururken birden susmuş, gözleri dolmuş, çenesini sıkarak içeri geçmişti ve yine o atölyeye kendini kapatmıştı. Aslında bu sık sık olurdu ama o gün ilk defa olmuştu. Ne yapacağımı bilmediğim için kapısının arkasından ona neler olduğunu sormuştum, çok kızmıştı...biliyordum onu sinirlendiren ben değildim ama o gece odamda saatlerce ağlamıştım.

Odam demişken, odamın bir köşesini Bay Park tasarlamıştı çicekleri sevdiğim için duvarıma çiçek çizmişti. Onun güzelliğinin deydiği her şey benim için o kadar değerliydi ki..
Ben odama Park Chanyeol'un hayalini saklamıştım.

Bay Park'ın durumu kötüye gidiyor gibiydi. Bahsettiğim olaylar daha sık olmaya başlamıştı. Onu kurtarmak istemiştim, onu kurtarırsam ben de kurtulacakmış gibi hissediyordum. Artık daha az atolyeden çıkıyordu. Bazen fırçaları fırlatıp bağırdığını duyuyordum yine de bir şey diyemiyordum... izin vermiyordu...

Yine bir sabah çiçeklere bakıyor her zamanki gibi Bay Park'ın günaydın demesini bekliyordum.
Gelmemişti.
O merdivenlerden dahi inmemişti. Ama atölyedeydi. Gece de uyumamıştı...
Onu bu hale getiren şey neydi?
Onun yiyip bitiren neydi?
Çok fazla endişeleniyordum. O gün bana bağıracağını bile umursamadım ve atölyeye daldım.
Boştu.
Bomboş ve hiç olmadığı kadar soğuktu.
Telaşla etrafa bakınırken boyalar arasında duran kağıda kaydı gözüm.
Bu olamazdı değil mi?
Yapmış olamazdı?

Sevgili Byun,

Hayatımda olan tek kişiye ilk ve son mektubumu yazıyorum. Bu kağıttaki satırları okurken belki göz yaşların kalemimdeki mürekkebe karışıyor, belki de çoktan evi terk etmeye hazırlaniyorsundur. Sevgili Byun, sen bu mektubu okurken ruhumun yükünü taşıyamayan bedenim okyanusun derinliklerinde olacak, bembeyaz soluk tenim okyanusun mavisiyle savaşacak.
Sevgili Byun isterim ki, birbirine yakın iki yıldıza adımızı verelim.
Isterim ki, sen kalbindeki çiçeğe dokun zaten sevgi, sana kokusunu yayacaktır.
Yanıma geldiğin günden beri beni anlamaya çalıştın, ölümüme sebep olan ruhumun yükünü kendine almaya çalıştın.
Duydum, o sana kızdığım ilk gün gecesindeki hıçkırıklarını duydum Byun... ama garip gururum özür dilememe izin vermedi.
Hem gururum hem de kendim adıma senden özür dilerim.
Seni kabul edemediğim için,
Kollarımın arasına alıp koruyamadığım için,
En önemlisi sandıklarımı açmana izin vermediğim için özür dilerim Byun.
Ve şimdi o ikimizin de sevmediği aptal gururumun izin vermediği bir şeyi söylemek istiyorum:
Seni seviyorum Baekhyun. Elveda.

22 Ekim 1995

Park Chanyeol.

Yapmıştı.
Gitmişti.

Şuan mektup göz yaşlarından okunamaz haldedir eminim. 5 yıl geçti onun ardından, beni bırakıp gidişinden. Bunları yazarken halen,gözyaşlarım önümü görmeme engel.

Bay Park bana o mektubunda ilk ve son kez Baekhyun demişti. Ne isterdim onun dudaklarından kendi adımı duymayı.

Bu satırları hastanedeki dört duvar arasından yazıyorum. Hissediyorum çok bir vaktim kalmadığını. Ama üzülmüyorum. Okyanusum beni bekler. Elveda

22 Ekim 2000

Byun Baekhyun

Weltschmerz // chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin