KÜÇÜK DİLEK, BÜYÜK AŞK.

97 5 4
                                    

Yine her zamanki gibi Azra'nın  sesi ile uykusuzluktan açmakta zorlandığım gözlerimi araladım. Beni uyandırmaya gelmişti besbelli. Bunu başarmıştı ama beni yatağımdan kaldırmak mı? İşte bunu başarmak gerçekten de zordu. Ama bu oyunda kazanan hep o olurdu. Çünkü o benim en yakın arkadaşımdı ve onu isteyerek kırmak herhalde yapmak isteyeceğim en son şeydi. Üstüme,  koltuğa fırlatılmış kıyafetlerden birini geçirip Azra ile aşağı indik. Bizimkiler çoktan doğum günü hazırlıklarına başlamışlardı. Doğum günü çocuğu olmak nasıldır bilirsiniz. Herkes bu kadar heycanlıyken ben onlara nazaran daha sakindim. Telefonun zil sesi ile sakin halim kayboldu. Arayan Oktay'dı. Hiçbir zaman özel günleri unutmazdı. Oysa ben ilişkimizin altıncı ayını bile kutlamayı  unutmuştum. Kısa bir kutlama konuşmasından sonra telefonu kapattım. Daha şimdiden mesajlar gelmeye başlamıştı. Bu benim için bir işkenceydi. Tüm mesajları okuyup, teşekkürlerimi iletmek gerçekten sıkıcı. Akşam giyeceğim elbiseyi çoktan hazırlamıştık. Azra ve annem her defasında olduğu gibi yine elbisemi beğenmemişlerdi. Onlar hep abartı ve iddialı parçaları seçerlerdi, bense daha sade ve gösterişsiz kıyafetlerden hoşlanırdım. İyi ki benimle aynı fikirde olan ve kararlarıma  saygı duyan bir babam var. Yağız'da geldi,kadro tamamlandı. En önemli parça olan pastayı yapmak için mutfağa gidip işe koyulduk. Biz Azra ile pastayı hazırlarken Yağız'da süslemeleri yapıyordu. Daha doğrusu yapmaya çalışıyor desek daha iyi olur.Pastayı hazırladıktan sonra kısa bir duş aldım, kıyafetlerimi giyip, saçımı topladıktan sonra aşağı indim. Annem çoktan hazırlanmıştı.Yine o gösterişli elbiselerinden birini giymişti.

Babam elimden tutup beni döndürürken "Çok güzel olmuşsun prensesim."diyip yanağıma bir öpücük kondurdu. "Teşekkür ederim baba." Arkadaşlarım gelmeye başlamıştı.   

"Lanet olsun o da mı? gelmiş."

"Kim?"

"Asya."

"Boşver takma kafana bu gün kimse keyfimizi kaçıramaz,Asya bile."

Ama bu haksızlıktı bu benim doğumgünümdü ve onun burda ne işi vardı.

"Peki ama onu kim çağırdı."

"Ben çağırdım güzelim,senin için sorun olmaz diye düşünmüştüm."

"Sorun olmaz Oktay ama çağırmadan önce keşke bana danışsaydın."

"Özür dilerim sevgilim."

Özür dilemesine gerek yoktu aslında, ben galiba fazla abartmıştım bu konuyu. 

Annem "Herkes geldiğine göre pastayı kesebiliriz."dedikten sonra ışıklar kapatıldı. Annem pasta ile birlikte salona geldiğinde  hepbir ağızdan "Happy birthday to you" sesleri yükseldi. Etraftan "Dilek tutmayı unutma" sesleri gelsede yine herzaman ki gibi dilek tutmadan pastamın üstündeki 17 mumu söndürdüm. Çünkü ben dileğimi hep gece yarısı tutarım. Kutlama faslı ve tebrik konuşmaları bittikten sonra müzik açılıp slov parça çalmaya başladı.

"Bu dansı bana lutuf eder misin aşkım?"

"Tabikide"

Herkes partneri ile dans ederken bir süre sonra Yağız yanımıza gelip,

"İzin verirsen sevgilinle dans edebilir miyim?"

"Memnuniyetle."

Slov parçanın ardından hereketli müziklerle dansa devem ettik. Ne kadar oturmak istesemde Azra ve Yağız her defasında kolumdan tutup beni dans etmeye zorluyordular. 

"Kusura bakmayın arkadaşlar daha fazla dayanamicam." Dedikten sonra köşeye geçip oturdum. Bir süre sonra Oktay'ın ortalıklarda görünmediğini fark ettim.Gözlerim heryerde onu arasada yoktu işte.

KÜÇÜK DİLEK, BÜYÜK AŞK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin