1.1 Akşam

3.2K 80 5
                                    


Serin bir geceydi. Kış mevsimi, iyiden iyiye kendini hissettirir olmuştu. Denizden gelen rüzgâr, kuvvetini arttırmaya başlamış, önüne kattığı su taneleriyle camları dövüyordu. Dışarıdaki yağmur, gecenin ilerleyen saatlerinde sağanağa çevirecek gibiydi. Genç adam, aniden çarpan korkuluğun çıkardığı gümbürtü ile yerinden sıçradı. Karargâhtan geldiğinden beri Bolşevik askerlerin el atından dağıtacağı yeni bildiri üzerinde çalışıyordu. Elindeki kitabı kenara koydu, kalemini karalamalarının üzerine bıraktı ve ayaklandı. Mutfak pencerelerinden birinin korkuluğunun sürgüsü yuvasından kurtulmuştu. Son esen deli rüzgâr ile de açılan tahta kanatlar, olanca kuvvetle ahşap çerçevede patlamıştı. Leon ev ile ilgili tamiratları daha fazla erteleyemeyeceğinin idraki ile ertesi gün marangoz Theodor'a uğramayı aklının bir köşesine not etti. Bodrumda, hamamın hemen yanındaki dolapta bulduğu alet edevat kutusu geldi aklına. Biraz uğraştıktan sonra kutudan bulduğu tel parçasının da yardımıyla sürgüyü destekledi ve sabaha kadar dayanması umuduyla ellerini temizleyip salona yöneldi. Duvara dayalı koyu renk masaya dönmek istemedi, okumaktan gözleri ağrımıştı. Odada gezdirdiği bakışları kütüphanenin karşısındaki piyanoya takıldı. Leon, çok uzun zamandır siyah beyaz tuşların temasından kendini esirgediği halde neden bir piyano satın aldığını düşündü. Muhtemelen alışkanlıktandı, çünkü hem Atina'da çocukluğunun geçtiği evde hem de İzmir'deki konakta bir piyano vardı. Hayatı boyunca evim dediği yerleri düşündü, gözünün önüne gelen her karenin bir köşesi bu hüzünlü müzik aletince işgal edilmişti. Usulca piyanoya doğru adımladı, çektiği tabureye eğreti oturdu. Aklındaki her şey buhar olup uçmuştu, sadece göğsünden vücuduna yayılan tatlı bir heyecan ve korku kalmıştı. Gözlerini kapattı ve elini ürkekçe ahşap kapağa yerleştirdi, tahtanın cilalı dokusunu hissetti parmak uçlarında. Hiç kıpırdamadan bu hissin teninde bıraktığı soğuk pürüzsüzlüğün tadını çıkardı. Aniden eli kendi kontrolünden azade bir halde açık renkli kapağın üzerinde hareket etmeye başladı. Sağ elin cüretinden etkilenen sol el de kendine ahşabın kenarında bir yer bulunca birden piyanonun kapağını açtığını fark etti Leon. Kaç sene olmuştu bu tuşlara dokunmayalı sahi.

Komutan Vasili'nin takdirini kazanmak uğruna beyazlardan çektiği parmaklarını, avucuna bırakılan soğuk metal kabzalara dolamakta sakınca görmemişti. Şimdi üstünden yıllar geçmiş olsa da o beyazlara dokunma ihtiyacı ile dolup taştı Leon. Aradan geçen zaman aleyhineydi, ani bir ısı dalgası gibi suratına çarpan bu farkındalık ile midesinden yükselen paniği hissetti. Nankörlüğünün bir bedeli olacaktı elbette, parmakları geçen senelerde sihrini yitirmişti, Leon biliyordu bunu ama sanki şimdi denese 5 yıl evvelki gibi olacaktı her şey. Cesaretini topladı ve parmakları ile tuşları dansa davet etti. Çaldığı çok basit bir parçaydı. Yeni başlayan miniklere öğretilen sadeleştirilmiş hali ile Beethoven'ın 9.senfonisi evin duvarlarında yankılanmaya başladı. İkinci tekrarda değişen perdeye geldiğinde anlık bir seğirme ile işaret parmağı tek bir notayı kaçırdı. Hala kapalı vaziyetteki gözlerinin önünde beliren nota kağıdında hatasını aramaya başladı. Yanlış bastığı notayı idrak edince eline kızgın bir cisim temas etmiş gibi aniden tuşlardan çekti parmaklarını ve gözlerini açtı. Elleri havada asılı kalmışken büyük bir gümbürtüyle göğüs kafesini zorlayan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Bu sırada sol tarafından yuvarlanan sıcak bir damlacığının yanağında bıraktığı tuzlu yolu hissetti. Bundan 16 sene önce, annesinin zarif parmakları kendi tombul parmaklarına dolanmış halde birlikte çaldıklarından beri ilk kez bu parçada o hatayı yapmıştı.

Veronika üst kattaki oturma odasında, sayısını unuttuğu kadehlerden birini gevşekçe elinde tutarken gözlerini boş duvara dikmişti. Vasili yeni bir rütbe kazanmak uğruna gönüllü olduğu vazifelerden birindeydi. Tüm hizmetçiler ayakaltından çekilmiş, koca konak kabir sessizliğine bürünmüştü.

MinvalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin