Odasına girer girmez çantasını bir köşeye fırlattı,başının üzerine geçirdiği gözlüğünü çıkarıp yanında duran ahşap rengi etajerin üzerine koyup kendini yatağa bıraktı. Genç kız bütün kemiklerinin sızladığını hissediyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açıp sete doğru yola koyulmuş, akşam geç saatlere kadar çalışmıştı. Dünyanın en tatlı yorgunluğu olmalı bu, diye düşündü. Sevdiği işi yapıyordu. Yedi yaşından beri içinde olduğu sektörde minicik adımlarla başlamıştı yolculuğu. İlk dizisinde oynamaya başladığında oyunculuk yapmayı istediğini bile bilmiyordu. Zamanla o büyülü dünya genç kızı sarıp sarmalamıştı. Büyük hedefleri vardı, sadece oyunculukla yetinmek istemiyor, kendini baştan aşağı donatmak istiyordu. Lisede müzik bölümündeydi, çello ve piyano çalıyordu fakat mükemmeliyetçi bir ruha sahip olan kız asla kendini yeterince iyi görmüyordu. Çello öğretmeni kendisinden son derece memnun olsa da Miray hala kendine ''çellist'' dedirtmiyordu.
Miray şimdiki işini düşündü. Yataktan her gün şükrederek kalkmasına sebep olan bu projeyi daha ilk duyduğu andan itibaren çok istemişti. Hilal karakteri kızın küçük kalbini adeta kanatlandırmıştı. Senaryoyu ilk okuduğunda aklı, yüreği, bütün ruhu Hilal olmak için yanıp tutuşmuştu adeta. ''Hilal ben olmalıyım.'' diye düşünmüştü. ''Ben Hilal olmak için doğmuşum."
Menajerinin ısrarları sonucunda hem Hilal hem de Yıldız rolü için seçmelere girmişti. Bütün benliğiyle Hilal olmak isteyen kızın Yıldız için en ufak bir hevesi dahi yoktu ama menajeri onu seçmelere girmesi için hassas noktasından vurmuştu. Genç kızın, halkın belirli bir kesiminin sevmeyeceği ve hatta kötü bir karakter olarak benimseyeceği bu karakteri oynamaya cesareti olmadığını iddia etmişti. Bu ima Miray'ın hiç hoşuna gitmemişti. Kötü karakterlere bayılırdı bir kere! Birçok filmde, dizide en sevdiği karakterler filmin kötüleri olmuştu ama gelin görün ki Yıldız olmak istemiyordu işte... Hilal onun için biçilmiş kaftandı. Kendini bildi bileli ailesi tarafından Mustafa Kemal Atatürk ilkeleriyle yetiştirilmiş genç kız, Kurtuluş Savaşı mücadelesini anlatan bu dizide milletin sesi olan Halit İkbal'e, vatan aşığı Hilal'e ruh üflemek istiyordu. Yine de kadının çenesini kapamak için seçmelere girmiş ve istediğini almış, Hilal rolüne seçilmişti. Dizi için Halit ve Bergüzar'dan sonra anlaşma sağlanan ilk oyuncuydu.
Bunlar yazın başında olmuştu, şimdi Eylül ayına gelmişlerdi. Bugün ikinci bölümü çekilmeye başlanan dizinin birkaç gün içinde fragmanları çıkacak, 3 hafta sonra da dizinin ilk bölümü yayınlanacaktı.
Aklına gelen fikirle yerinden doğrulup laptopına uzandı. Bir haftadır işi öyle başından aşkındı ki dizideki rol akadaşlarıyla ilgili bir internet keşfi yapacak zamanı olmamıştı. Önce Instagram'a girdi. Pınar'la zaten birkaç gün önceden takipleşmişlerdi, kızın profiline girip geçmişte duran fotoğraflarına doğru gitti, kızın epeyce zengin bir fotoğraf arşivi vardı. Miray bir an kendi profilini düşündü. Uzun süreli aralıklarla, hatta çoğunlukla arkadaşlarının zoruyla fotoğraf atardı. O bunları düşünürken alttan gelen bir bildirimle kaşları havaya kalktı.
''Boran Kuzum seni takip etmeye başladı.'' Kızın yüzünde bir gülümseme belirdi. Birileri stalk konusunda kendisinden hızlı davranmıştı. O, ilk bildirimin etkisini üzerinden atamadan ikinci bir bildirim sesi kulaklarını doldurdu.
''Boran Kuzum gönderini beğendi.'' Miray adamın profiline girip takip et butonuna dokundu, sonra fotoğraflarına bakmaya başladı. En son Miray'ın televizyondan göz aşinalığı olduğu bir oyuncuyla paylaştığı fotoğrafı vardı. Fotoğrafı büyütüp üzerine iki kere tıkladı. Sonra aşağılara doğru inmeye başladı, ''angaralifestyle'' açıklamasına sahip fotoğrafı görünce bir kahkaha patlattı. Sonra biraz daha aşağıya indi, adamın sarı başakların ortasında durduğu fotoğrafı açıp incelemeye başladı. Dalgalı sarı saçları, kıstığı kahverengi gözleri ve dudaklarının üzerindeki parmaklarıyla çok güzel göründüğünü kabul etmeliydi. Genç kızın gözleri bir an adamın kaşlarına takıldı.
Kısık bir sesle, ''Kaşları da kız kaşlarından güzel maşallah.'' diyip kıkırdadı. Mezuniyet fotoğraflarına da göz gezdirdikten sonra Boran'ın profilinden çıktı. Adamın fotoğraflarına yazdığı açıklamalarla epey eğlenmişti. ''Eğlenceli çocuk.'' diye geçirdi aklından. Miray'la henüz çok vakit geçirmemiş olsalar da birbirlerini gördükleri kısıtlı zamanlarda iyi anlaşıyorlardı. İleride karakterlerinin arasında bir şeyler olacağını biliyordu ama bunun ne zaman başlayacağı belli değildi. Şimdilik adamın karakteri Pınar'ın karakteriyle bir yakınlık içindeydi. Pınar halinden son derece memnun gözüküyordu. Hatta bir kere laf arasında Miray'a, ''Senaryo bu, nereye gideceği belli mi olur? Yıldız ve Leon çok sevilirlerse onların hikayesine devam etmek ister belki senaristler. Hem bence bu dizinin vatan,millet,Sakarya kısmı Hilal'de, aşk kısmı Yıldız'da olmalı.'' demişti. Miray kızın söylediklerini dinleyip dudaklarını belli belirsiz büzerek karşılık vermişti. Pınar'ın kötü bir niyeti olduğunu düşünmüyordu, sadece kendine göre bazı istekleri ve beklentileri vardı, Miray bunun için ona kızacak değildi. Kız bu düşünceler içinde laptopını kapayıp yatağına geri uzandı. Sabahın köründe kalkacağı için kendini derin bir uykunun kollarına bırakmak istiyordu.***
Adam sigarasından son bir nefes çekip balkon demirlerinin üzerindeki küllüğe bastırdı. O sırada telefondan gelen bildirime bakıyordu. Miray adamın az önceki hamlesine karşılık vermişti.
Boran setin yaşı büyük olan oyuncularıyla ne kadar iyi anlaşıyorsa gençleriyle de bir o kadar uyumsuzluk içindeydi. Bir türlü aralarındaki muhabbetlere dahil olamıyor, onlarla ortak bir noktada buluşamıyordu. Yalnızca Miray'ı tek başına yakaladığı kısacık zamanlarda kızla sohbet etme fırsatı buluyor, sadece onunla sağlıklı iletişim kurabiliyordu. Kız diğer gençlerden küçük olmasına rağmen aralarındaki en dolu kişi olarak gözükmüştü Boran'a.
Balkondan içeri girip kendini koltuğun üstüne bıraktı. Telefonun rehberine girip aşağılara inmeye başladı. Aradığı ismi bulunca üzerine basıp telefonu kulağına götürdü. Birkaç kere çaldıktan sonra arkadaşının yıllardır aşina olduğu sesini duydu."Oooo, siz bu numarayı bilir miydiniz efendim?"
"Yuh Pelin, abartma istersen 4-5 gün önce konuştuk."
"Aman tamam be, ağız tadıyla trip attırmıyosun. Şurda iki dakikacık 'ünlü oldun bizi unuttun edebiyatı' yapacaktım."
"Sorma sorma, Hollywood'dan aradılar, Walk Of Fame'e benim ismimi de koymak istiyorlarmış."
"Boran Kuzum Yıldızı. Çok havalı çooook. Ay bu arada ben seni soyadınla falan kaydediyim telefonuma artık. Ararken eş dost görür de azıcık havam olur. Sonuçta her gün senin gibi bir celebrity aramıyor beni."
"Çenen kopsun Pelin. Neden gelmedin bugün diye soracaktım bir fırsat vermedin."
Boran bugün setten sonra en yakın arkadaşları Deniz ve Anıl'la buluşmuştu. Normalde bu buluşmalar Pelin'in de katılımıyla dört kişilik olurdu ama bugün kız gelmemişti. Deniz de Pelin'in önemli bir işi olduğunu söylemişti.
"Bir tiyatro seçmesi vardı da, girip şansımı deneyeyim dedim."
İki arkadaş uzun uzun olayın ayrıntılarını konuştular. Telefonu kapattıklarında saat epey geç olmuştu. Arkadaşlarının tiyatro yapıyor oluşuna çok seviniyordu Boran. Kendi okuldan sonra henüz hiç sahneye çıkmamıştı. Seyircilerin karşısında oynamak en büyük hayaliydi adamın.
"Onun da sırası gelecek." diye düşündü.
"Önce bu projenin hakkından gelmeliyim. Sahneye çıkacağım günler de uzak değil. İnsanların beni alkışlayacağı günler uzak değil."
Gidip yatağına uzandı. Hayalini kurduğu her şeyin çok yakın bir gelecekte kendisini beklediğinden habersizdi.Tekrar merhaba! Bölümleri kısa tutmamın nedeni henüz hikayemin yalnızca birkaç kişiye ulaşmış olması. Sizleri sıkmak istemiyorum, şayet okuyucu kitlemiz artarsa bölümlerin uzunluğunu da arttıracağım.
Eğer okuyorsanız lütfen iyi kötü yorumlarınızı esirgemeyin. Yapacağınız her türlü eleştiriye ihtiyacım var.
Bana Twitter'dan @miransoul hesabından ulaşabilirsiniz.
Tekrar görüşünceye dek hoşçakalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
FanfictionBu hikayede 2016 Eylül ayından günümüze uzanan Miran yolculuğuna şait olacaksınız. Yazılanlar tamamiyle hayal ürünüdür.