Günün erken saatlerinde tan yeri henüz ağarmamış bir haldeyken bir çığlık sesi havayı yararak kulaklarına kadar geldi.Sesin nerden,hangi yollarla geldiğinin hiçbir önemi yoktu. Çünkü bu sesin sahibinin kim olduğunu gayet iyi biliyordu.Biliyordu çünkü bu sesi her sabah aynı saatte, aynı tizlikte ve aynı şiddette işitiyordu.
Ormanın derinliklerinde gözlerden ırak ahşap kulübesinde yalnızlığı ile bütünleştiği saatlerde hep onu düşünüyor,neden bu hale geldiğine,onu neyin bu kadar acımasız hâle getirdiğine bir türlü anlam veremiyordu.
Oniki gün önceydi çığlıkların başladığı ilk gün. Çığlıkları işitmeye başladığı o ilk gün bundan tam oniki gün önceydi.İlk baslarda anlam veremediği bir ses olarak sıradan bir orman kuşunun bağırtısı sandığı bu sesler; her sabah aynı saatte,aynı tonda ve aynı şiddette kulağına gelmekteydi.Sanki birisi ya da birileri ona bir mesaj vermeye çalışıyor,ondan yardım diliyordu.
Gözlerini bu seslerle açtığı her yeni güne daha da bitkin,daha da vazgeçmiş bir halde başlamak ister istemez onun da moralini bozuyor fakat elinden bir şey gelmiyordu.Buna,bu duruma bir son vermenin zamanı gelmişti.Cesaretini toplamalı ve onu bekleyen gerçeklerle yüzleşmeliydi.
Aykea'da, galaksinin yerküreden binlerce ışık yılı uzaklıktaki ikiz sureti olan bu gezegende, ormanın derinliklerinde ahşap bir kulübede tek başına oturan Liamsi düşünmekteydi.Bu sesler neyin habercisiydi ve bu sesleri neden bir tek o işitmekteydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENSEL DÖNÜŞÜM
Science FictionAykea'da,galaksinin binlerce ışık yılı uzaklıktaki ikiz sureti olan bu gezegende, ormanın derinliklerinde ahşap bir kulübede tek başına oturan Liamsi düşünmekteydi.İşittiği sesler neyin habercisiydi ve bu sesleri neden bir tek o işitmekteydi?