MEKTUP

460 11 7
                                    

Tanıtım :

5 Mart, 2008

Harry, parmaklarını sıkıntıyla buklelerinin arasından geçirdi. Durum, bu pek sık tekrarlamadığı davranışı ona yaptıracak kadar sıkıcıydı. Sınıfın geri kalanı, muhtemelen cevap alamayacakları, nereye, kime gideceğini bilmedikleri mektupları yollamanın ne kadar heyecan verici olduğuyla ilgili bağrışıp, kıkırdaşıyordu.

Tam bir saçmalık, diye düşündü yüzünü buruştururken.

"Sessiz, sessiz!" Bayan Grayson, gizleyemediği neşesiyle ayağını yere çarptı. "Herkes yerine geçsin. Mektupları toplayacağım."

Sağdan başladığı için sıranın Harry'e gelmesi uzun sürmemişti. "Harold?" o sevimli minyatür bunaktan eser kalmamıştı. Bayan Grayson şimdi çok daha... Vahşiydi. Harry onu Glenn Close'a benzetmeden yapamadı.

"Ben yazmadım," diye cevapladı omuzlarını silkip. "Bu yaptığımızın çok saçma olduğunu düşünüyorum."

"Hımm." Kadın soluk dudaklarını birbirine bastırdı. Harry oturduğu yerde büzüldü. "Ayağa kalk ve beni takip et."

Harry arkasından gözlerini devirip kadının peşine takıldı.

"Otur buraya," dedi Bayan Grayson, koridorda eşya dolaplarının bitimindeki cezalı masasını işaret ederek.

Yüzünü buruşturma isteğini bastırarak oturdu. Kadına e, ne olmuş yani? Bakışıyla dönerken bukleleri savrulmuştu.

"Bu kâğıt," dedi kadın çok önemli bir bilimsem gerçeği ortaya çıkarmış gibi bilgiç bir tavırla. "Bu zarf, bu da mürekkep.."

"Mürekkep mi?" Harry ilk defa gördüğü o şeye dikkatle bakıyordu. "Ne yapacağım onunla?"

"Mektup yazacaksın," saatine baktı. "Hemen başlasan iyi edersin."

Kadın uzaklaşırken Harry hala aynı şekilde kâğıt, zarf ve mürekkebin yanına bırakılan cinayet işlemeye teşvik eden kaleme bakıyordu. Emin olmadan kalemi eline aldı, metal ucunu hafifçe siyah mürekkebe batırırken bunun başını kaçıncı derde sokuşu olduğunu hatırlamaya çalışıyordu.

Mektubun nereye, kime gideceğini bilmiyordu. Bu kişinin cinsiyetini, yaşını, adını bilmiyordu. Tanımadığı biriyle mektuplaşmak da umurunda değildi. Mektubu alan kişinin cevap vermesini istemiyordu.

Ona tam bir pislik gibi davranmaya karar verdi. Bu işe yarardı. Tek sorun, bir İngiliz'in asla pislik gibi yani kaba olamamasıydı.

Öyleyse ben de İngiliz olmam, diye düşündü.

Kafasında bir pislik olarak düşünebildiği ilk milleti canlandırdı. Amerikanlar! Elbette, bir Amerikan kaba olurdu. Onun pislik gibi davranması hiç de olanaksız değildi. Dünyayı ikiye ayırırlardı; Amerikanlar, ve diğerleri. Harry de bunu mektupta yaparak, geri cevap alamayacağından emin olabilirdi. Heyecanla sırıtarak yazmaya başladı. Ardından bıraktı ve ne heyecanı? Diye sordu kendinden tiksinerek.

"Sevgili(?) adını bilmediğim -ve bana hala söylenmeyen- Amerikan olmayan kız ya da erkek,

İnan bana elinde tuttuğun aptal kâğıda bunları keyiften yazmıyorum. Aslına bakarsan tam aksi. Şu an mektup arkadaşlığı projesi -evet, sahiden böyle bir şey varmış- denen saçmalığa yeterli özeni göstermediğim için başımda dikilip bunları yazmamı bekleyen kadını görmelisin. Gargamel'i andıran burnunun ucundaki Clark Kent gözlükleri ve havada özgürce dans eden tel tel gri saçları olan bir Texas Tombix yaratığı! Ah, bu çok mu kaba oldu? Üzgünüm, yaptığım yalnızca mektup yazmak. Henüz Romeo'ya dönüşmedim. Evrim teorisi ispatlanmadan bunun gerçekleşebileceğini de sanmıyorum.

|•MEKTUP•|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin