Dizlerimi kendime çektim. Ağlamaya başladım. Yine... Her gün...Her saat... Her dakika...
Ben ağlarken onun gülmesi zoruma gidiyor. Umrunda değilim. Beni görmüyor. Sadece bana kör. Ve sayısız neden...
Ben ona gülümsediğimde ona bana gülümsüyor. Ama o gülüşünün içinde hiçbir duygu yok. İçten gülüyor ama ben içinde yokum.
Kırılamıyorum...Çünkü kırılacak parçamda kalmadı...
Banyonun kapısının tıklatılmasıyla hemen gözyaşlarımı sildim ve ayağa kalktım."Kimse var mı ?" . Sanırım bu Beden Eğitimi hocamızdı. Hemen yerden kalkıp kapının kilidini açtım ve sahtece gülümsedim. "Üzgünüm hocam biraz geciktim." Hoca önemli değil der gibi kafasını iki yana sallayıp güldü . O önden ben arkadan odadan (soyunma/kız) çıktık.
(Spor) Salona geldiğimizde herkes burdaydı. Hoca bize serbest çalışabileceğimizi söyleyip gitmişti.Gözüm Jungkook 'u arıyordu. Ortada yoktu. Salonun kapısının açılmasıyla herkes kafasını o yöne çevirmişti. Jungkook gelmişti. Onu görünce istemsizce gülümsedim. Yanındada bizim yaşlarımızda bir çocuk vardı. "Naber millet?". Herkes 'iyi' ,'normal' gibi mırıltılar çıkardı. Ama biri hariç. Uyuz. "Kötü." Rose koşarak Kook 'un boynuna atladı. Onları bu şekilde görmek beni deli ediyordu. "Niye , n 'oldu? Biri canını mı sıktı?" Rose biraz daha yaklaşsa çocuğun ağzına düşecekti. Pis sürtük.
"Seni özledim." Jungkook gülerek Rose 'u yanağından öptü. Bunu görmek , acı veriyordu. "Tamam artık daha iyiyim." Ben onlara iğrenir gibi bakarken,az önce Jungkook 'un yanında olan çocuk konuşmaya başladı."Selam çocuklar. Ben Min Yoongi. Beni sevin." Jungkook Yoongi 'nin yanına yaklaştı ve elini omzuna attı. "Hayır bu Suga. Kuzenim. Artık burda." İkiside gülüşüp salondaki paspasların birine oturdular.
Bense elimdeki topu potaya atmaya çalışıyordum. Ama yok. Olmuyor. Tam bir beceriksizim. "Topu öldürmek gibi bir amacın varsa vazgeç. Ona para verdim. Berbat oynuyorsun." Hoseok 'a gözlerimi devirdim ve yanına oturdum. "Sanane hem benle alakası yok. Bu top bozuk."
Haseok biraz suratıma baktıktan sonra sesini yükseltmeye başladı. "O çocuk seni sevmiyor artık anla! " Hızlıca kafamı ona a çevirdim. "Kes sesini!" Bütün vücudum kasılmıştı ve çok sinirlenmiştim. Hoseok elindeki topu yere fırlattı ve tüm bedenini bana döndü. "Baksana! O Rose 'u seviyor. Onu öpüyor ,ona sarılıyor! Çünkü onun sevgilisi. Sen neyisin !? Hiçbir şeyi !" Hoseok 'un bağırmasıyla tüm gözler bizi buldu. Gözlerim dolmuştu. Bunları nasıl söyleyebilirdi. O benim dostum. Bana destek olması gerekmez mi ?Sessizce söylendim. "Ben onun hiçbirşeyiyim. Hiçbir şey." Ayağa kalkıp salondan çıkmaya başladım. "Haneul! Dur!" Hoseok arkamdan bağırdı ama aldırış etmedim. Sınıfa çıktım. Kimse yoktu . Sırtımı kapıya dönerek oturdum. Birkaç damla gözyaşım akıyordu ama hemen siliyordum. Sahi ben onun hiçbir şeyiydim. Onu seviyordum. O da başkasını. Bunu görmek beni zaten deli ediyordu. Birde bunların yüzüme vurulması ağrıma gitmişti.
Bir anda önümde bir peçete gördüm. Biri tutuyordu. Peçeteyi alıp gözyaşlarımı sildim. Sonra kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım. Bu Min Yo- Pardon. Bu Suga 'ydı.
Nasil olmiş lo.
Bence süpey olduğ.
Yaşaşın.
Oy veyin la
Ehheh by.