Sessiz bir Şubat gecesiydi..Londra'nın sokakları loş bir ışıkla aydınlanmıştı.İnsanı kıran bir soğuk vardı.Ancak buna rağmen direniyordu Eric.Herşeye,kendisine bile.Ailesini 1 yıl önce trafik kazasında kaybetmişti.Ailesinin peşinde olan mafyalar şimdi de onun peşindeydi.Soğuğa rağmen kaçıyordu.Halbuki eskiden ne şımarık çocuktu kendisi!Millete şaşalı ayakkabılarıyla hava atardı.Olmayanların da üstüne tükürür,gülerdi.Artık kendisi aynı durumdaydı ve hayat onun için o kadar zordu ki... Neredeyse ağlayacaktı.Arada bir şehir kahvelerine uğruyor,arta kalanları alıyordu ve kimi gece aç yatıyordu.Yine öyle bir geceydi ve dalmıştı uykuya.Tam o anda başına doğru tutulan bir silahı hissetmesiyle uyanması bir oldu.Karşısındaki,ülkenin en ünlü mafya babasının adamıydı.Onu dinlendiği kuytu köseden sürükleyip götürdüler..
Geldikleri yer,Londranın Güneyindeki ıssız bir köy kasabasıydı.Etraf aşırı korkunçtu ve Eric'in gözlerinden kanlı yaş geldi.Acaba neden burdaydı?Neden mafyalar ailesinin ve onun peşindeydi?Aklında binlerce soru vardı ve düşüncelerini az uzaktan gelen kaba ve lakayt bir ses bozdu.
''DEMEK Kİ KURBANIMIZ YAKALANMIŞ!'
Eric miydi kurbanları?! O sadece şımarık bir çocuktu,başka bir suçu yoktu.Masumdu aslında kendisi.Yine ani bir atak yapıldı ve başını buz gibi bir suyun içinde buldu.Ardından başını çektiler sudan.Nefes nefese kalmıştı Eric.Çok kötüydü.Ağzından kanlar geliyordu ve yine o kaba ve lakayt sesli adam geldi ve ''KONUŞ'' dedi, Eric de cevap olarak ''Ben birşey bilmiyorum'' dedi o yorgun ve hasta haliyle.Adam şöyle devam etti ''Sen mi birşey bilmiyorsun genç adam'' dedi ve ekledi ''Londra halkının çoğu anne ve babandan nefret ederdi çünkü bir gece..'' kapıya hızla vuruldu ve ''POLİS! AÇIN KAPIYI'' denildi.Herkesi telaş sardı,adamlar ellerine silah aldılar ve bulundukları eski, külüstür fabrikayı terk ettiler. Tam o sırada kapı kırıldı ve bir memur ''Zanlıları kaçırdık'' dedi.Bu arada Eric ve yanındaki adamlar Londra'yı terk edip Bristol'e doğru yol almaya başladılar.Yolculukları epey uzun oldu ve Eric,yol boyunca ne konuştu , ne de savunma yaptı.
Eric'in ayakkabıları yırtılmaya başlamıstı. Hava yağmurlu ve soğuk olduğu için Eric'in ayakları dondu ve buz,ayağını kesti.Yerler kıpkırmızı oldu.Bristol'deki fabrikanın yerleri demirdi ve Eric'in tetenoz olma riski fazlaydı.Yine sürüklediler onu ve kanlar onu takip etti adeta.İçeriye girdiklerinde onu oturttular ellerini ve ayaklarını bağladılar,ardından buz gibi suya batırdılar.Eric yine büyük bir acıyla uyandı ve inledi ''Beni KURTARIN'' diye.Adamlar yine ona boş boş sorular sordular,o da hep bilmiyorum dedi.Çünkü gerçekten hiçbirşey bilmiyordu zavallı Eric.
Adamlar sorularını bitirdikten sonra yan odaya çekildiler ve uyumaya başladılar.Eric,adamların uyuduklarını horlamalarından anladı ve bunu fırsat bilerek yerdeki cam parçasını aldı ve iplerini kesti,kurtuldu.Ancak canı o kadar çok yanıyordu ki.. Ayağı sızlıyordu ve kollarında,ayaklarında uyuşma vardı.Bu da tetenos olduğunun belirtisiydi. 24 saat içinde doktora gözükmezse ölebilirdi.Bunları düşünürken çıktı fabrikadan dışarı.Yavaş yavaş adımlar atıyordu ve adamlar uyanmadıan ancak 500 metre gidebilmişti ki son gücü bir ağaç kovuğunun içine kadar yetti,oraya girdi ve bayıldı...
...DEVAMI GELECEK...