Multimedya da Çınar var, keyifli okumalar.
Kulübenin içine yavaş adımlarla girdim. Benim gibi bir hayata sahipseniz kesinlikle böyle şüpheci davranabilirdiniz. Daha bir hafta önce ailemle güzelce vakit geçirirken birden kapının çalınmasıyla hayatım berbat olmuştu. Bulacaktım o garip şeyi. Benim hayatımı mahvetmişti, başkalarının mutluluğunu bozmama gerek yoktu. Ama asıl garip olan benim böyle düşünüyor olmamdı. Kesinlikle bu şekilde düşünmezdim. Benim düşünce tarzım farklıydı.
"Ben üzülmüşsem, ailem öldüyse, o şey herneyse başkalarına da zarar vermeli."
Sonra aklıma başka garip bir düşünce takıldı.
Beni öldürmemişti.
Belki de intikam için beni bekliyordu. Yatağımın ucuna oturup başımı ellerimin arasına aldım. Neden bu kadar muhteşem bir hayatım varken birden ailem gözlerimin önünde parçalara ayrılıyordu.
Gerekli olan sadece biraz uykuydu. Uyumam lazımdı.
Tam kendimi uykunun yumuşak kollarına bırakacağım sırada, kapıdan kilit sesi geldi. Biri eve girmeye çalışıyordu. Hemen kendimi pencerenin yanına attım. Ayağa kalkmamla biraz gözlerim karardı. Şuan mantıklı düşünmem lazımdı. Yatağa geri döndüm ve yastığımın altından bıçağımı aldım. Bıçağı elimden alabilirlerdi belki de pantolonumun arka kısmına yavaşça koydum. Tam kapıya doğru bir adım atmıştım ki, pencerenin kırılmasıyla kendimi yere atmam bir oldu. Galiba sırtıma cam parçacıkları batmıştı. Kafamı kaldırdığım da karşımda iki tane erkek gördüm. Ya da bir taneydi ben ikili görüyordum. Tek kişi olabilirdi ama diğer görüntü farklıydı ve biri benim kafama silahın ucuyla vururken diğeri bekliyordu.
♦♦♦
Gözlerimi açtığımda sizce nerede olabilirdim. Hani şu filmlerde her zaman olan sahnelerden. Tabi ki de bir sandalyedeydim. Hem de bağlı olarak. Kafama silahla vuran çocuk yanıma gelip, eliyle kafamı dikleştirdi.
" Bana bak ufak kız. Amacımız sana zarar vermek değildi. Ama bıçağı pantolonuna koyduğunu görünce tedbiri elden bırakmıyalım dedik. Sadece bir kaç soru soracağız sana." Ağzımı yüzüne tükürmek için açmıştım ki tokat attı.
"Son kez diyorum ucube! Bizi zorlama. Adın ne?" Korkuyla gözlerine baktım. Hani bana zarar vermeyeceklerdi? Kafamı yere eğdim, korkak olma Hazan. Güçlü ol, ağlama.
"Adım Mine, Mine Aksoy."
"Ben Çınar, o da kardeşim Çağlar." Gülümsedim.
"Beni çözebilir misiniz?" Çınar kuşkuyla kardeşine -Çağlar'a- baktı.
"Pekala Mine, gerçek ismini söylersen neden olmasın?"
"Gerçek ismim bu." Çağlar benim yanıma doğru adım attı. İlk defa konuşacaktı, sesini merak ediyordum doğrusu.
" Pekala, sen kendine Mine de, biz Hazan'ı tercih ediyoruz. " Sandalyenin arkasına geçip saçlarımı omzuma attı ve eğilip beni çözmeye başladı.
"Gerçek adım Hazal, yaklaşık bir hafta önce ailem garip bir yaratık tarafından saldırıya uğradı. Bende intikam için yollara düştüm. Sadece bir kaç kişiyi olağanüstü yaratıklardan kurtardım. Ve şunu da eklersek ki kesinlikle Dean ve Sam gibi olmayacağım. Eskiden onların hayatlarına özenirdim ama sadece intikamımı alıp gideceğim."
"Sana yardım edebiliriz." dedi Çağlar. Çınar'ın aksine iyi çocuktu ama felaket derece de isimlerinin birbirine benzemesi beni öldürüyordu.
"Hayır! O amcamın katili. Seni gördüm dün amcamı öldürdün."
"Onun içine garip bir şey girmişti, çevresindekilere saldırıyordu. Ayrıca yardım falan da istemiyorum sizi şurada 2 saat tanıyorum. Ne olduğunuz belli değil! İsimleriniz de aşırı derece de gıcık verici. Kulübemden gider misiniz?"
Çağlar hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. "Hey, sakin ol. Sadece yardım edeceğiz, sen öldüreceksin."
"Neden? " diye fısıldadım.
"Çünkü...çünkü seni seviyorum."
Olamazdı, değil mi? Beni tanıyalı yarım saat bile olmamıştı. Bu işin içinde bir şey vardı ve benim hiç bir şeyden haberim yoktu üstelik. Ne biçim avcıydım ben! Önsezi yeteneğimin gelişmesi gerekmez miydi?