Bölüm 4: Depo

351 38 6
                                    

84 kilogram.

84 kilogram.

Bu size çok fazla gelmiş olabilir ama bana göre o kadar iyi bir kilo ki! Daha bir ay önce 98 kiloydum. Tam 14 kilo vermişim! Şu ölüm oruçlarından falanda tutmadım. Annemin yanına koşup "Bu tartı bozuk mu?" diye cırladım.

"Hayır." dedi televizyondan gözünü ayırmadan. Odama koşup telefonumu aldım. Evde deli gibi çığlıklar atarak zıplıyordum.

"Eylem!" diye çığlık attım telefonda.

"Ne oldu be? Yahudi karı gibi çığırıyorsun!" dedi.

"Yahudi karı mı? Boş ver Yahudi karıyı. 14 kilo vermişim!"

"Ne!" bu sefer o deli gibi çığlık atmaya başladı.

"Seni Yahudi karı!" dedim kahkahalarıma engel olamıyordum. Hiçbir zaman bu kadar kilo vereceğime inanmamıştım. Bana göre aynadaki yansımamda pek bir fark yoktu aslında ama tartıdaki o rakamların değişmesi beni çok mutlu etmişti.

Ertesi gün Eylem'in mesajı ile uyandım. "Depo." Hatırlattığı iyi oldu çünkü unutmuştum. Homurdanarak üzerime siyah eşofman takımlarımı giydim. Alt tarafı depoya gidecektik, bunun için süslenecek değilim. İç sesim "Sanki diğer zamanlarda süsleniyorsun da." dedi. "Kes sesini!" dedim. Bu iç ses susturulamıyor mu? Nereden kapatılıyor bu?

Depo ileride gözüktüğünde gidip gitmemek arasında kalmıştım. Bu depo yıllar önce sonsuzluğa kapatılmıştı. Genelde serseri tipler burada takılırdı. Yani onlara hiç rastlamadım ama öyle duydum. Orada öylece dikilirken mesaj geldi.

"Seni görüyorum. O güzel kıçını kaldırda yanıma gel."

Güzel kıç? Beni oraya getirmek için daha fazlası gerekiyordu Eylem Hanım. Çivilenmiş gibi orada öylece dikilmeye devam ettim. 1 yeni mesaj.

"Ama seni çok seviyorum."

"Of Eylem, of!" diyerek deponun önüne yürüdüm.

"Neden buradayız? Bir kafede oturup konuşabilirdik?" Deponun içinden gelen sarhoş kahkahalarına gülsem mi, onlardan korksam mı karar veremedim.

"Yardımın lazım." dedi gözlerime bakarak.

"Bu ciddi bir şey gibi geldi?"

"İçeri girebilir misin?"

"Delirdin mi?" İçeri girmekten ölümüne korkuyordum. Eylem'in neden içeri girmemi istediği hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

"Lütfen. Bu çok önemli." dedi yalvararak. Eylem Erez bana yalvarıyor! Bu tarihe geçmeli. Eylem kadar egosu yüksek bir kızın yalvarması mucizevi bir olay.

"Anlamıyorum. Ben..." dedim sözümü keserek konuşmaya başladı. "Melis yalvarırım. Herşeyi anlatacağım. Sadece kimseye görünmeden içeri gir. Orada uzun boylu, kumral bir çocuk var mı diye bak. Anlatacağım. Söz."

"Tamam." dedim derin bir iç çekerek.

Ürkek adımlarla depoya ilerlerken korku bütün vücudumu sarmaya başladı. Bu depoda bir lamba falan da mı yok? Her yer bu kadar karanlık olmak zorunda mı? Küçük bir çocuk gibi korkudan altıma yapmazsam iyi. İçeriden gelen kahkahalar daha da netleşince korkudan bende kahkaha attım. Kahkaham kulaklarımı tırmaladı. İçerdeki kafayı bulmuş beş baş bana doğru döndüklerinde ne kadar yüksek sesle kahkaha attığımı fark ettim.

"Neden buradasın?" Gelen sesle bir adım geriledim. Bu çocuklardan hiçbirini daha önce görmemiştim ve bana çok uzak tiplerdi. Hepsi... Yakışıklı ve sarhoştu.

38Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin