Yaklaşmıştı bana yine, aynı hızla, dünyaydı bana yaklaşan, insanlardı, cani varlıklardı, ölümdü.
Hayatım boyunca süründüm ben, ölüme sürükleyeceğini bilmeden bu yolun. Sıkıldım, yıprandım.
Sabah yine aynı yerde uyandım. Baş ucumda yarısı bitmiş bir su şişesi, üzerinde olduğum tahta bir yatak. Haksız mıydım?Hayır. Hep haklıydım benim suçum da buydu işte haklı olup her zaman haksız durumuna düşmek, bir nevi ölüm denizinde boğulmaktı benim hikayem.
Yatağımdan -tahta parçasından- kalkıp yemekhaneye doğru ilerledim beyin özürlülerle aynı ortamdaydım.
Hepsinin özü iyi gibi gözüksede değildi. Kimse anlamıyordu burası iyileştirmiyor daha da öldürüyordu.
Tabağıma bir elma alıp, boş bir masaya oturdum.
Benim burada olmamın tek sebebi aniden değişen gereksiz duygu değişimlerimdi bir de bunu tetikleyen komplikasyon hastalığım vardı bu ruhsal değildi ama iyileşebilen bir hastalık değildi, saçmaydı çok saçma. Yaşamam ayrı bir hataydı zaten, yorulmuştum ve çok acı çekmiştim öncelerde, şöyle bir bakınca yaşamam daha mantıksız geliyordu zaten.
Bir kadının benim tarafıma doğru geldiğini farkettim. Göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırıp elmamdan bir ısırık aldım. Biriyle göz göze gelmeyi sevmezdim.
Kadın yaklaştı ve bana bakarak konuştu.
"Ziyaretçin var, Ezgi."________________________________
Herkese merhaba ölümlülerim bu bölüm biraz kısa oldu ama diğer bölümü daha uzun tutmaya çalışıcam,ölümle kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gezegeni olmayan ölümlüler
Teen FictionDuvarlar arasında yaşadığımız bir ölümevi ölüme kadar sürükleyecek yakınlıkta olsa nolur...