bölüm 1

121 5 5
                                    

İnsanlar değişir. İnsanlar gider. İnsanlar büyür.

Ve bu da sadece hayatın bir parçası.

Mesela ben annemin bizi terk edeceğini düşünmezdim hiç. Hayır. Terk etmek değil Ahu! Sadece kısa bir süreliğine tatile çıkmak. Evet bu daha iyi.

     Kendimi annemin, öz annemin bizi bırakmış olmasına inandıramadım çünkü. On iki yaşındaki erkek kardeşim bile tereddüt etmeden ‘terk etmek’ kelimesini kullanırken ben… ben şey kelimeyi ağzıma bile alamıyorum.

    O kadar imkansız geliyor ki. Hiçbir sorun yoktu oysaki. Yani, bana öyle gelmişti. Babamla hiç kavga etmezlerdi. Hem de hiç! Ama biraz düşününce birbirleriyle konuşmazlardı da.

     Annemin gittiği gün tek düşünebildiğim babamla annemin karakterlerinin birbirinden ne kadar farklı olduğuydu. Annem hep bir şeyler yapmak için ısrarcıydı, enerjikti, eğlenceliydi… Ondan ölmüş gibi bahsettim özür dilerim. İşte, annem öyle birisi. Babam ise daha uysal, kocaman hipster gözlükleriyle koltukta uzanıp kitap okumayı seven bir insan. Belki de bu yüzden anlaşamadılar. Belki de sadece bir şeyler değişti.

    Babamın dediğine göre ikisi de değişmiş. Artık bir taraf ilişkilerini yürütemez olmuş ve bu nedenle annem gitmiş. Burada ilişkiyi yürütemeyenin annem olduğunu biliyorum. Çünkü onun kafasında bir aile kurmaktan daha büyük şeyler vardı. Bunu biliyorum ve ona kızmıyorum. Hayallerinin peşinden gitmesi güzel. Onu destekliyorum. Sadece giderken bir hoşçakal diyebilirdi…

Ona kızgın mıyım? Bilmiyorum. Belki de.

Kafam çok karışık.

‘’Ahu..’’ Transtan uyanarak yanımda duran Kaan’a baktım. ‘’Şey iyi misin?’’

‘’Evet, tabii ki. Neden olmayayım ki?’’

‘’Ne bileyim daldın gittin.’’

‘’Olur öyle arada.’’ dedim kolamdan bir yudum alırken.

‘’Sana sıklıkla oluyor ama’’ Omzumu silkip kolamı içmeye devam ettim. İkimizde McDonald’sdaki insanları izliyorduk. Kaan’la göz teması kurmak istemiyordum çünkü bana sorular sormaya başlayacaktı.

  ‘’Ahu…’’

Aha, başlıyoruz.

‘’Bir sorunun mu var?’’

‘’Hayır. Neden olsun ki?’’ Kaan’a yalan söylemek istemiyordum. Ama daha ‘terk etmek’ kelimesini ağzıma alamazken ona evde olanları nasıl anlatacaktım ki? Kaan çok yakın arkadaşlarımdan biri. Üniversite 1. Sınıfa gidiyor. Ben de lise üçe. Onunla tanışalı bir sene olmasına rağmen içimizi dışımızı bilir olmuştuk. Bazen yeni tanıştığınız insanlar yıllardır tanıdığınız insanlara göre daha yakın gelir. Kaan da onlardandı işte ama sadece kimseye anlatamazdım. Bunu yapamazdım. Kabul etmek istemiyorum. Belki de korkağım ama istemiyorum.

Ellerimi ellerine aldı. Beni kendine döndürünce kola içmeyi bırakmak zorunda kaldım. ‘’Bak, bana her şeyi anlatabilirsin. Biliyorsun değil mi?’’

‘’Hı-hı’’

‘’Ama her şeyi.’’

‘’Hı-hı’’

‘’Her zaman yanındayım.’’

‘’Hı-hı.’’

‘’Şimdi Alis’le buluşmaya gidelim mi? Bir daha hı hı dersen ağzına vuracağım.’’

Gülerken ‘’hı-hı’’ dedim. Kaan ağzıma vurmak için uzanınca hemen ayağa kalktım. ‘’Sakın…’’ dedim parmağımı ona sallayarak. McDonald’sdaki insanlar bize dönmüştü. Kaan gülerek kolumdan tuttu. Ağzıma vurmak için uzandı ama vurmadı. Onun yerine yüzümü ellerinin arasına alarak bekledi. Derin siyah gözleriyle bir süre bana baktı. Gözlerinin rengiyle saçlarının sarı tonu birbirine hiç uymuyordu. Ama bir şekilde Kaan’ı Kaan yapan buydu ve karışık, azıcık kıvırcık olan saçları çok güzel duruyordu.

   Bir süre sonra yanaklarımı sıktığından dolayı yüzüm garip bir şekil alınca ‘’Bırakacak mısın?’’ dedim. Ama yanaklarımı sıktığı için yamuk ağzımla konuşmuştum. Hafif gülüp yanaklarımı bıraktı. Saçlarımı karıştırıp ‘’Hadi gidelim ufaklık.’’ dedi. Kahverengi saçlarımı düzeltirken ona pis bir bakış attım. Saçıma dokunulmasından hoşlanmam. Nokta.

   İstiklal Caddesine çıktığımızda yağmur yağıyordu. Yerlere düşen yağmur damlalarını izledim. Mayıs ayındaydık o yüzden Bahar yağmuruydu. Kendimi iyi hissetmeden edemedim. Nedense Bahar yağmurlarını hep sevmişimdir. Annem de sever... Tamam bunu kafandan çıkar Ahu!

   Kalabalığın arasından bir sarı kafa gözükünce onun Alis olduğunu anladım. Zaten onu fark etmemek mümkün değildi. Platin sarısı saçlar, popo çizgisinde siyah bir şort üstüne de göbeği açık bir bluz giymişti. Göbek pirsingi gözüküyordu. Alis gerçekten çok güzel bir kız. Annesi Rus bu yüzden adı yabancı bir dilde.

   Koşar adımlarla bize doğru geldi. Islak saçları anlına yapışmıştı. Yine de güzel görünmeyi başarıyordu. ‘’Ahu!’’ diye yanıma gelip beni kucakladı. Ben de ona sıkı sıkı sarıldım. Aslında dün birbirimizi okulda görmüştük (aynı sınıftayız) ama en iyi arkadaşımla böyleydik. Ne zaman birbirimizi görsek çığlık atıp on saat boyunca sarılmamız gerekiyordu. Onun kadar enerjik bir kız görmedim. Cidden! Alis beni bıraktıktan sonra Kaan’a sarıldı. Kaan o sırada ceketini çıkarmış benimle kendisini yağmurdan korumak için ceketi başımızın üstünde tutuyordu. Alis'in Kaan'a yılışırak sarılmasını görünce gözlerimi devirdim. Beni yanlış anlamayın en iyi arkadaşımı çok seviyorum! Ama... sadece... bazen sadece her erkeğe bu kadar yılışıp kalmasa diyorum. O Kaan. Yani, bizim Kaan. Pijamalarınızı giyip, birbirinize sarılıp TWD izleyebileceğiniz bir insan o. O eksik kalsaydı bari.

   Alis geri çekildikten sonra ikimize bakıp ‘’Ee ne yapıyoruz?’’ dedi. Yüzünde kocaman gülümsemesi vardı.

***

     Günün geri kalanında İstiklalde dolanıp durduk. Artık donumuza kadar ıslanmış vaziyete gelmiştik. Alis hapşırmaya başlayınca ve hava kararınca eve gitme zamanı gelmişti.  Bunu hiç istemememe rağmen…

   Kaan otobüs durağına kadar benimle geldi. Onu her zaman göremiyorum. Çünkü o görsel sanatlarda okuyor ve üniversitede, ben ise lisede… Buluşmamız bazen zor oluyordu. Çünkü maalesef sınavlar hep orada. Lanet okul!

  Hep bu zamanlarda Kaan’ı ne kadar çok sevdiğimi anlıyorum. -Arkadaş anlamında tabii- Çünkü elveda demek her seferinde çok zor geliyor. En iyi arkadaşlarınıza da bağlanırsınız ve ben Kaan’a bağlandığımı biliyorum. Artık bu korkunç bir şeymiş gibi geliyor. Annemle babamın da bir aralar birbirlerine bağlı olduklarını düşünüyorum.  

   İki yanağından öptükten sonra ‘’Bay bay.’’ dedim. O bana gene üzgün gözleriyle baktı. Sonra o da yanaklarımdan öptü. Elimi tutuyordu. Son bir kere elini sıkıp bıraktım. Her şeyi çok dramatikleştirdiğimizi biliyorum ama Kaan’la olaylar hep bu vaziyete geliyordu. Best friends forevaaaa modundan çıkamıyorduk.

   Eve geldiğimde herkes bıraktığım gibiydi. Kardeşim (Adı Ersan bu arada) Xbox’ta oyun oynuyordu. Babam yine odasındaydı. Günlerdir oradaydı. Umarım depresyona girmiyordur. Umarım. Umarım. Umarım.

  Üstümü değiştirip kendimi hemen yatağa attım. Uyumadan önce tek düşünebildiğim babamdı. Umarım yan odadan duyduğum sesler ağlama sesleri değildir. Umarım. Sadece umarım.

Hayat GüzeldirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin