bölüm 2

76 5 4
                                    

Bu hale düştüğüme inanamıyorum.

Gerçekten. İnanamıyorum.

Elimde buz, anlımda yumruğum kadar bir şişlik var ve kolay geçecek gibi de durmuyor. Kimi kandırıyorum? Hiçbir zaman geçecek gibi durmuyor!

 Saat 5 ve ben hala okulda, sınıftayım. Üstüne üstlük dünyanın en iğrenç insanlarından biriyle aynı sırada oturuyorum.

Tunç.

Tunç’la ilgili bilmeniz gereken birkaç şey:

  Senenin başından beri bana sataşıyor ama sadece sataşmaktan bahsetmiyorum. Benden tam olarak nefret ediyor. Tam bir zorbanın teki ve bunu çok yakışıklı bir çocuk ve bana sataşıyor çünkü benden hoşlanıyor şeklinde söylemiyorum. Benden gerçek anlamda nefret ediyor. Tamam karizmatik ve biraz da yakışıklı bir çocuk olabilir ama bu benim de aynı şekilde ondan nefret ettiğim gerçeğini değiştirmiyor. Sadece öyle olduğu için söylüyorum.

  Ne düşündüğünüzü biliyorum. Ondan nefret ediyorum çünkü ondan hoşlanıyorum. Ama gerçekten de ben hayatım boyunca kötü, kaba insanlardan hoşlanmadım. Onları sadece küçümsedim. Bu çocuktan ise nefret ediyorum çünkü senenin başından beri tek yaptığı zaten mahvolmuş hayatımı daha da mahvetmek...

  En iyisi olanları en baştan anlatayım.

     Okulun etrafı yüksek olmayan bir duvarla çevrili. Duvarın üstüne tel örgü çekmişler ama arkada kalan bölümünde tel örgü yok. Bu yüzden öğrenciler genelde duvarın üstüne çıkıp orada sigara içiyor. Etrafı ağaçlarla çevrili olduğu için hocalar göremiyor. Neden bilmiyorum ama bu duvarı seviyorum. Üstüne çıkıp ayaklarımızı sarkıtıyoruz ve hayat çok daha güzel geliyor.

   Bugün de iki arkadaşımla duvarın üzerine çıkmış sigara içiyorduk. Okuldaki arkadaş grubumda dört kişi var aslında. Ben, Bartu, Alis ve Güneş. Bir de Kaan’la onun küçüklük arkadaşı Serra var ama onlar okuldan değiller.

  ‘’Hayatımda onun kadar iğrenç bir film izlemedim.’’ dedi Bartu. Güneş’le her zamanki gibi bir şeyler tartışıyorlardı. Artık onların bu haline alıştığım için araya girmedim. Ne de olsa beni dinlemeyeceklerdi. Üçümüzde duvarın üstüne çıkmış sigara içiyorduk. Alis ortalıkta gözükmüyordu.

  ‘’Saçmalama. Anlamlarla dolu bir film o.’’

‘’Anlamlı falan değil. Seyirci çekmek için dramanın dibine vurmuşlar.’’

  Bartu’yu on yıldır tanıyorum. Annelerimiz de birbirlerini küçüklükten beri tanıyor. O yüzden tanışmadan en iyi arkadaş olmuştuk bile. Bartu’nun annesi de teyzem gibi oldu çünkü annemle gerçekten de kardeş gibiler. Ve bu yüzden ondan kaçıyorum... Çünkü benimle annem hakkında konuşmak istiyor ve ben bunu gerçekten de istemiyorum.

      Alis sırıtarak çalıların arasından koşarak bize doğru geldi. Bu öylesine bir gülümseme değildi. Alis’in mavi gözlerinin içi gülüyordu. Ve işte bu gülümseme arkadaşlarım, anlımdaki koca şişliğin sebebi oldu.

  ‘’Hadi çocuklar gidiyoruz.’’ dedi Alis ve direk benim önümde durdu. Elimden çekiştirerek ‘’Hadiiiii’’ dedi.

  O beni duvardan indirirken okul eteğimi tuttum. ‘’Ne? Nereye?’’ dedim şaşkınlıkla bakarak. Bartu’yla Güneş hala tartışırken duvardan indiler.

    ‘’Ahu! Gördüğüne inanamayacaksın! Bomba gibi bir şey bu. Allah’ım!’’

    ‘’Ay, dur sigaramı bitirseydim?’’

  ‘’Boşver sigarayı. Gel sen.’’ dedi beni çekiştirerek. O an Alis’in deli gülüşünden korkmuştum ve korkmakta haklıymışım da.

Hayat GüzeldirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin