Elimdeki ucuz tükenmez kalemi açıp kapattım. Hemşirenin verdiği formu doldurmuş, bir kez daha kontrol ediyordum. Verecekleri ilacın bu kez daha ağır olacağını bildiren küçük kutucuğu okuduğumu işaretleyerek yerimden kalktım. Bilgilendirme odasında otuz iki erkek, yirmi yedi kadın otuyorduk. Sabahın erken saatlerinde aç karna gelmemiz konusunda dün geceden e-posta atılmıştı. İçimden bir ses fazlaca kişiye gönderildiğinin ve erken gelenin beş yüz doları alacağını söylüyordu ki haksız da sayılmazdı. Kâğıdı uzattığımda yanımdaki adamın form istediğini ama hemşirenin erkek denekler için kontenjanın dolduğunu söylemişti.
"Üzgünüm, beyefendi." diyen kadın benim formumu alıp hızlıca önündeki bilgisayara işlemeye başladı. "Kim Jongdae, değil mi?" Sorusuna kafamı salladım. Yanımdaki kahverengi saçlı çocuğun beni incelemesinden rahatsız olmamaya çalışarak ona gülümsedim ama hızlıca çıkıp gitmesi pişman olmama yetmişti.
"Birazdan sizleri serum için odaya alacaklar. Sonrasında size vereceğimiz tarihlerde kontrollere gelmeniz gerek."
Hemşirenin kalın sesiyle çıkıp giden adamın arkasından bakmayı kestim. Hemşireye teşekkür ederek eski yerime geçtim. Minseok telefonda oyun oynamayı sürdürüyordu. Onunla geçen sene bir ağrı kesicide tanışmıştık. O zamandan beri ara ara denk geliyorduk. Bu da onlardan birisi olmuştu. Odadakilerin yaşına bakınca karşılaşmamamız imkânsız sayılırdı. "Serum ne kadar sürer?" diye sorduğumda omzunu silkti. Oyuna o kadar dalmıştı ki öldürülene kadar sorum havada bekledi.
"Yarım saat demişlerdi ama sonrasında iki saat gözlem altında kalacakmışız. Beş yüz dolar verecek olmasalar üç saatimi bir ilaç için harcamazdım. Bunun yüzünden işime yarım gün geç gideceğim." Minseok bu kez tüm ilgisini bana yöneltmiş ve konuşacak kimsesi olmadığından benimle muhabbet ediyordu. Aslında oldukça konuşkan olduğunu yeni fark ediyordum. Sakin görünüşüne rağmen hareketliydi. Kıpır kıpır ellerini en sonunda dizlerinin arasına sıkıştırdı. "Sence de bu seferki form garip değil miydi?"
"Ne açıdan? Her zamanki sorular gibi geldi bana." demiştim ama aklım formu hatırlamaya çalışıyordu. Birkaç garip soru vardı, tabii. Doğduğumuz yerleri ilk kez soruyorlardı. Doğum tarihimizi gün ve ay olarak sorulmasıyla karşılaşmıştık ama ilk kez saati sorulmuştu. Bunlar dışında oldukça sıradandı. "Sadece parasının bu kadar yüksek olması ilacın yan etkileri konusunda korkutuyor."
Minseok konuşmamıza kulak misafiri olan bir adama ters bir bakış attı. "Demek istediğim," diye söze başlamıştı ama hemşirenin gelip beş kişiyi seçmesiyle sözü yarım kaldı. "Boş ver, sanırım ben de gerginlikten saçmaladım. Basit bir alerji serumu işte. Hem var olan bütün alerjileri bitirecek olması harika."
Minseok'a kafamı salladım. Odadaki herkesin en az bir şeye alerjisi olduğunu biliyordum ki benim fındık da dâhil olmak üzere sayabileceğim otuz iki alerjimle odadaki liderlerden birisi olabilirdim. "Fındıklı latte içmeyi çok isterdim." deyip Minseok'a baktım. Barista olduğunu söylediğinden beri ondan bir davet bekliyordum. Bunu ısmarlaması için değil ama arkadaşlığımızı dışarı taşıyıp taşımayacağımızı ölçmek için bekliyordum. Çünkü bu bekleme odasında öyle garip insanlarla karşılaşmıştım ki Minseok akıl sağlığımı korumak için ihtiyacım olan birisiydi.
"Ben de çilekli süt içmek isterdim. Çilekli dondurma da olabilir."
İkimizin gevezeliği hemşirenin bizi alıp yarı oturur vaziyetteki yataklara geçirene kadar sürmüştü. Koluma damar yolu açılıp serumun aktığını görünce yanımdaki dosyaya bir şeyler karaladı. Sonrasında avuç içi büyüklüğündeki serum torbasına sarı renkli bir sıvı enjekte etti ve bitene kadar konuşmamam gerektiğini ve doktor geldiğinde dosyayı vermemi söyleyerek gitti. Zaten konuşacak kimsem olmadığı için dediği gibi sessizce doktoru bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Çöpü Ben Çekmişim
Fanfiction[#station18] D-8 Chen / Baekhyun | | Lucky One | Sci-Fi | PG-13 | 5.7K