Ağız

1K 89 163
                                    

"Dördüncü iğneyi batırıyoruz bugün, yavaş yavaş yatağa düşmeye başlamıştır. Var mıydı arkadaşında değişiklik?"

"Kollarında his kaybı vardı, topallıyordu bir de..."

"Gözün aydın o zaman, cenaze törenine hazır ol."

Başını önüne eğdi genç.

Yavaşça gülümsedi büyücü.

~~~~~~~~~~~~~~~~

" Harry'e eziyet etmek çok zevkli!"

"Annen baban nerede Potter?"

"Yaralı kafa!"

"Ne o, ağlıyor musun? Tüh, seni teselli edecek bir ailen yoktu değil mi?"

"Nefret ediyorum senden Potter."

"Beni öldürecek misin Harry? Ben seni severken, sen beni öldürecek misin?"

Ter içinde kalmış bir şekilde yatağında doğruldu Harry. Kabusları sık sık görürdü, çoğunda da Malfoy olurdu. O kadar ki, artık bağışıklık kazanmıştı, uyanıp yer değiştirip tekrar uyuyordu.

Bu sefer bu kadar korkmasına neden olan şey, son Malfoy'du. Dört bir yandan çevresini saran ve onu aşağılayan Malfoy'lar her zamanki şeylerdi. Ama gözleri dolu, dudakları titreyerek onu sevdiğini söyleyen bir Malfoy ilk defa geliyordu kabuslarına. Bilinçaltı diye düşündü. Düşmanı da olsa, bir insanı öldürecek olması etkilemişti galiba.

Aklını meşgul eden düşünceler yoğunlaşınca, isteksizce kalktı yerinden. Görünmezlik pelerinini alıp üstüne geçirirken pelerinin varlığına bir kere daha şükretti, şu dünyada hayatını kolaylaştıran ender şeylerden biriydi.

Ses yapmamaya çalışarak merdivenlerden aşağıya indi. Amaçsızca koridorları gezerken karşılaştığı Dumbledore ve Severus gerilmesine sebep olmuş, onların oldukça hararetli bir sohbete kendilerini kaptırdıklarını görünce içindeki merak duygusuna lanet ederek biraz daha yaklaşmıştı.

"Bedensel bir hastalık değil, en iyi şifacı ve doktorlarımız kontrol etti Dumbledore. İşin içinde büyü var, ama kaynağı burası değil! Bulmak için yaptığım bütün büyüler ters tepiyor ve böyle giderse en fazla bir kaç gün daha dayanır, belki daha az! Merlin aşkına, kafayı yemek üzereyim!"

İlk defa bu kadar endişeli gördüğü profesörler konuşarak yanından geçip giderken Harry'i fark etmediler.

Harry, donuk gözlerle hastane kapısını izledi bir süre. İçeriden gelen inleme sesiyle kendine gelirken, bir süre Madam Pomfrey'in ilgilenmesini beklese de, inlemelere hıçkırıkların da eklenmesiyle hızlı adımlarla içeriye doğru hareket etti. Kapıyı açıp ağlayan kişiyi ararken, gözlerine uçuk sarı saçlar ve bembeyaz bir ten takıldı, hemen ardından ise aynı kişiden gelen hıçkırık ve tek bir kelime. Su.

Görüntü afallamasına neden olmuştu. Lanet yemiş gibi kapının önünde dikilirken, Malfoy'un yüzü kendine doğru döndü, dolu gözler ve titreyen dudaklar bakış açısına girerken gözleri buluştu.

Rüyasındaki Malfoy'a çok benziyordu.

Bu darbe onu hazırlıksız yakalamış, düşmemek için kapının kenarına tutunmak zorunda kalmıştı. Saniyelik bir toparlanmadan sonra hızla yatağa doğru ilerledi, titreyen ellerle komidinin üstündeki bardağa suyu doldurdu, ve nazikçe yatakta yatan genci kaldırarak suyu içirdi. Aynı şekilde tekrar yerine yatırdı ve bardağı komidinin üstüne geri koydu.

Kısa bir sessizlikten sonra kısık bir ses duygu sarışın çocuktan.

"Teşekkürler."

"Rica ederim."

Tekrar sessizliğe büründüler, şimdiye kadar düşman olarak yaşamış iki gencin konuşacak bir seylerinin olmaması oldukça doğaldı aslında.

"O zaman izninle ben gide-"

"Biraz daha kalabilir misin, sana anlatacaklarım var. Bir daha bunlar için zaman bulamayabilirim."

Kendisine yöneltilen sözlerle kalktığı sandalyeye yavaşça tekrar oturdu. Karşısındakinin yüzüne bakarken içten içe bir an önce uyumak ve kalbini rahatsız eden düşüncelerden kurtulmak istiyordu.

"İlk olarak, seni seviyorum Harry. Hep sevdim."

Şok içinde ona bakan çocuğa kısa bir tebessüm gönderdi Malfoy.

"Söylemek rahatlatıyormuş. Bakma bana öyle şaşkın şaşkın, inanmasının zor olduğunu ben de biliyorum."

"A-ama, sen benden nefret ediyordun, Dudley'in kılığına girip bana eziyet ediyordun hatta demediğini bırakmıyor-"

"Son iki yıldır, neden Dudley sana pek takılmıyor Harry? Merdiven altından küçük odaya nasıl geçtin, hiç bir sebep yokken? Evin bütün işlerini neden artık sana yığmıyorlar?

"Yastık kılıflarımı ve tişörtlerimi zorla alıyordun!"

"Çünkü üzerinde senin kokun olan ve elde edebileceğim tek şey onlardı."

Bedeni bir şokla daha sarsılırken titreyerek itirazlarına devam etti.

"Okulda bana yapmadığın eziyeti bırakmadın..."

"Sana fiziksel olarak hiç zarar vermedim, sözlü saldırılara mecburdum Harry. Sana sataşmazsam, sence ortada bir sorun olduğunu anlayıp kurcalamazlar mıydı? Seninle tartışmazsam, ailem beni pişman etmez miydi? Dayak, tehdit umrumda değil, senin için katlanırım ama eğer ben yapmazsam, anında yerimi dolduracak birilerini bulurlardı. Belki yöntemim yanlıştı, ama kendimce seni koruyordum Harry."

Son itiraz olarak kısık bir "Sözlerin kırıcıydı ama..." nidası çıktı Harry'nin ağzından.

Karşılık olarak aldığı "Kırdıysam özür dilerim, affet beni." cevabı son savunma duvarını paramparça etmiş, iki eliyle Malfoy'un sağ eline kapanıp alnını koluna yaslarken, başından beri kalbini yiyip bitiren sırrı ortaya dökmüştü.

"Büyüyü yaptıran benim Malfoy, benim yüzümden ölüyorsun..."

Kısa bir sessizlikten sonra, gülümsediğini ses tonundan anlaşılan sarışın cevap vermişti.

"Senin elinden ölüm bile güzel, Harry."

Bu cevap, Harry'nin son hızla yerinden kalkıp, kimseyi takmadan büyücüye gitmesi için yeterli bir sebepti. Yaptığı işin geri dönüşü olmalıydı, olmak zorundaydı.

Eğer geri dönüş yoksa, kendisinin yaşamasının da bir anlamı yoktu.

Karbon'dan Özlem'e sevgilerle :D

VOODOOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin