Saatlerdir gözlerim denizde düşünüyorum yaşadıklarımı en büyük şoklarımı ara sıra gülüyorum ama çoğunlukla üzülüyorum. Benim hayatım şu denizin maviliği kadar yalan belki de. Ben kendimi ne kadar mavi sansam da hep renksizim aslında. Gözlerimi birinin bana seslenmesi ile denizden ayırdım.
'Asya hanım artık gidelim mi?' Başımı onaylar şekilde salladığımda tekerlekli sandalyemi tutarak beni arabaya doğru götürdü. Bu arada ben Asya 19 yaşında hayatı boka batan birisiyim. 3 gün önce geçirdiğimiz kazada sadece ben sağ olarak bulundum ancak belden aşağısı felç şekildeyim. Doktor geçici desede ben pek inanmıyorum bu duruma. Ben ne zaman inanmaya başlasam başıma bir iş geliyordu. Eve geçtiğimizde Asuman teyze beni alıp salona getirdi. Fizik tedavi için doktor gelmişti. Mavi gözlerini kısıp bana baktığında kafamı önüme eğdim. 'Merhaba Asya' dediğinde ise sadece kafamı sallamakla yetindim. Asuman teyze benim yerime doktora 'Asya kızım kazadan sonra hiç konuşmadı.' Dedi. Doktor Asuman teyzeye bir kart verdi ve buraya mutlaka gitmemiz gerektiğini söyledi daha sonra eline değnek alıp beni tekerlekli sandalyeden kaldırmaya çalıştı. İlk başlarda zorlansam da ayağa yardımları ile kalktım tabi bırakırlarsa düşeceğimi biliyordum. Asuman teyze bırakmıştı beni ama doktor bey hâla tutuyordu. 'Asya üç dediğimde bırakacağım seni adım atamasanda ayakta durmaya çalış.' dedi. Kafamı onaylar şekilde salladım ve derin derin nefes almaya başladım evet ben bunu yapabilirim. 'Bir... iki... üç...' beni bırakmıştı ayaklarım titrese de dik durabiliyordum daha iyisini yapmam gerektiğini düşündüm ayağımı hareket ettirmeye çalıştım ayağımı kaldırmam ile dengemi kaybettim tam yere izim çıkacaktı ki beni doktor bey tuttu ve sandalyeme oturttu. 'Evet Asya ilk günden gayet iyiydin yarın yine geleceğim sen şimdi dinlen.' Dedi. Asuman teyze kapıya kadar beni götürdü ve kapıyı doktor beye açtı. 'Görüşmek üzere Kaan bey.' dedi. Odama doğru parmağımı gösterdigimde Asuman teyze odama götürdü. Yatağıma yatırıldığımda çalışmanın verdiği yorgunluk ile gözlerimi uykuya yumdum.
Geceye doğru çıkılan yolculuğumuzda kardeşim Şirin ile şakalaşırken annem ile babam el eleydiler şaka amaçlı ellerini ayırmaya çalışırken onlar inatla sımsıkı tuttular Şirin ile birbirimize bakıp güldük o anda Şirin annemin elini ben ise babamın elini tuttum zaten o sırada olan oldu. Virajı alamayan babam zikzak çizmeye başladı Şirinle birlikte birbirimize sarılıp ağlarken uçurumdan aşağıya doğru düşüyorduk...
Yatağımdan aniden kalktım. Hemen elime telefonumu alıp Asuman teyzeyi aradım. Asuman teyze hemen telefonu meşgule alıp yanıma geldi. Alışmıştı artık benim kâbuslarıma. Hemen suyla yüzümü yıkadı ve yatağımın diğer köşesine yattı. Bana sarıldığında sanki annem sarılmış gibi hissettiğim için bende ona sarıldım.
Sabah gözlerimi açtığımda Asuman teyze yanımda değildi. Saat daha 9 du. Hemen Asuman teyzeyi aradım meşgule attıktan 10 saniye sonra hemen yanıma gelip tekerlekli sandalyeme oturttu beni. Mutfağa geldiğimizde kahvaltımızı yaptık. Kuzey abi beni psikoloğa götürmek için almaya gelmişti. Arabaya oturttuktan sonra kendiside şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
15 dakika içinde gelmiştik. Doktorun yanına uğradığımızda birkaç bir şey anlattı dinlediğim söylenemezdi. Sürekli konuşmaya çalışmam gerektiğini söyledi ver bir kaç hareket yaptırdı. Görüşme sürem bittiğinde ise arabaya geri döndük. Kuzey abi evin yoluna değil de başka bir yola sapmıştı şaşkınlıkla ona baktığımda mezarlığın önüne gelmiştik. Peki ben görmeye hazır mıydım? Bilmiyorum. Beni tekerlekli sandalyeye bindirdikten sonra mezarların arasında ilerledik acaba neredeydi ailemin mezarları. Tam durduğumuz yere baktım. Sultan Saymaz , Salih Saymaz. Bunlar Kuzey abinin anne ve babasıydı. Kuzey abinin anne ve babası eskiden bizim evde çalışıyorlardı haliyle bizde Kuzey abi ile çok iyi arkadaştık. Kuzey abi 15 yaşlarında iken anne ve babası yanlış şeritten geçen tırın onlara çarpması ile feci şekilde can verdiler. İşte o günden beri bizimle çalışmak istedi ailem ne kadar evlatları gibi bakmak istese de o çalışacağını söylemişti. Kuzey abinin hüzünlü şekilde mezar başında durduğunu gördüğümde kolunu tutup ona tebessüm ettim. Kolunda olan elimi tutup o da gülümsedi. 'Bak Asya bunlar benim 7 sene önce kaybettiklerim. Ben senden daha küçük yaşta kimsesiz kalmıştım ama bak bana hâla dimdik ayakta durabiliyorum bence bunu sende yapabilirsin. Aileni görmek ister misin?' Yüzüme baktı bir tepki bekler gibi. Gözlerimi sıkıca kapatıp hazır olduğumu belli edercesine kafamı salladım. Az ileride gördüm işte ailemi Kuzey abi nerden geldiğini bilmediğim o üç kavanozu ellerime tutuşturdu. Pembe kavanoza annemin mavi kavanoza babamın toprağından koydu. Elimde olan turuncu kavanoza da ben Şirinin toprağından koydum. 'Bunlar senin ailen ben ailemi hatırlamak için sürekli topraklarını alıyorum ki özlediğim zaman sarılacak bir şeyleri olsun.' Üstüme koyduğu kavanozlara sıkıca sarılmıştım. Artık eve gitmemiz gerekiyordu.
Kaan bey fizik tedavi için gelecekti. Hemen arabaya doğru ilerledik.
Eve geldiğimizde Asuman teyze ile Kaan beyi sohbet ederken gördüm. Asuman teyze kocaman gülümsemesi ile bana sarıldı. 'Bak kızım Kaan oğlumuz bir hafta içinde iyileşebilir diyiyor.' Dedi. Kaan bey öksürüğü ile bizi böldü. 'Evet Asya sende dünki gördüğüm gayreti görürsem senin bir haftada iyileşeceğini düşünüyorum. Bak eğer diğer hastalarım gibi gayretsiz olursan yıllar sürer.' Beni korkutmaya çalışıyordu galiba. Çalışmaya başladığımızda iki tane koltuk değneğini elime tutuşturdu. Dik durabiliyordumama adım atmaya korkuyordum derin nefes alarak adım atmayı denedim. Biraz sendelesemde adım atmıştım. Hemen heyecanla Kaan beyin yüzüne baktım o da benim gibi gülümsüyordu. 'Çok iyi gidiyorsun Asya' daha adım atamayınca Kaan bey beni tuttu. 1 saatlik çalışma ardından gitmişti. Hemen tekerlekli sandalyemi ilerletip mutfağa Asuman teyzenin yanına gittim yemekleri hazırlamış masayı kuruyordu. Dışarıya çıkıp Kuzey abiyi kolundan tuttum içeri çağırdığımı anlayıp hemen eve doğru tekerlekli sandalyemi sürdü. Yemeğimizi yedikten sonra Kuzey abi beni odama götürdü. Yatağıma yatmamı sağlayıp üstümü örttü. Kapıyı kapatıp gitti. Uykum olmadığı için yanı başımdaki abajurü açıp kitap okumaya başladım ki camıma taş atıldı. Hemen değneklerimi alıp adım atmaya başladım. Kendimi o kadar çok zorladım ki geri dönebileceğimi sanmıyorum. Cama açtım dışarıda Kaan bey vardı. Ne işi vardı onun burada. Beni gördüğünde hemen gülümsedi. "Ben sana bir haftada iyileşirsin demedim mi?" Dedi. Aslında değneklerle yürümüştüm. Hemen kolumun altındaki değneği gösterdim ancak o hiç umursamıyorudu 'şimdilik değnekle ilerlemiş olman bile çok iyi.'dedi. Elini sallayıp uzaklaştı.
...................
Evet arkadaşlar destek olursanız sevinirim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Teen FictionHer şeyin bittiği anda bir şeylerin düzelmesi belki de bu imkansızlığı çözecektir...