Kendimi bir garajda çürümeye bırakılmış eski bir fiesta gibi hissediyorum.Yeni modeller doğru dürüst sürücüler bulurken ben bula bula dengesiz,psikopat,sakar birkaç şoför buldum.Üstüne üstlük Su'ile-Su benim ev arkadaşım,aynı zamanda Türkiyeden arkadaşım,bir de İnci var fakat onun ailesi okuyacağı okulu başka bir ülkede çoktan ayarlanmış. Fransadaki yaşantımdada Su ile aynı evi paylaşacağım-akşamdan kalmayız.Sanırım az önce bunun nedenini açıkladım.Ertesi gün Fransa'ya gidip
okula ve ortama uyum sağlamak dışında amaçsızım,utanç vericiyim ve leş gibi kokuyorum.İltihaplı yara gibiyim! Tanrım şu anda sanki adamın biri kafatasımı parçalayarak kafamdan dışarı çıkmaya çalışıyor.Tüm bunlar yetmezmiş gibi Su ile gözlerimize deniz anaları çöreklenmiş gibi..Neden sarhoşluğum geçmeden uyuyamıyorum ki..Şu anda tamda yaptığımız en iyi şeyi yapacağız,yani kirpiklerimiz yapışmış bir şekilde kıpırdamadan olabildiğince uyumak.......
...ve sabah kalktığımızda birbirimizi görüp çığlık attık..Saç baş birbirine girmiş,ojelerimizin yarısı var yada yok,makyajlarımız akmıştı.Fransa'ya gidecek iki cici kızdan başka -Su sarışın,mavi gözlü,ince,minyon şirin ve bir okadarda çekici bir kızdı- Ben(Deniz)-Esmer,kestane saçlı,ela gözlü çikolata tenli fazlasıyla çekici biriydim-herşeye benziyorduk.Bir başkası görse bizi tanıyamazdı herhalde.Zaten Su ile beni ikiz sanıyorlardı,artık ikiz olmamamız için bir sebep kalmamış gibiydi.
Hemen kendimize çeki düzen vermemiz ve yarım saatten fazla sürmesi gereken bir duş almamız gerekiyordu.Ojeler tazelenmeli,tüm gece makyajdan küflenmiş ekmeğe benzeyen
suratımızı yıkayıp dinlendirmemiz,mosmor göz altlarımızı yok etmemiz,duş almamız,giyinmemiz,bavul hazırlamamız,ayakkabı seçmemiz,kahvaltı yapmamız,ve 10.30 uçağına yetişmemiz
gerekiyordu.İmkansız gibi görünen şu yapılacaklar listesinin en azından yarısını dün gece halletmek varken biz dün gece diskoda gecenin tadını çıkartmıştık,evet bunu Fransa'nın en gözde mekanında,yada Paris'in yakışıklı dolu ışıltılı sokaklarında,cezbedici erkeklerlede yapabilirdik ama saçmalık ve terslik denince ilk akla biz geldiğimizden yine herşey ters gitmişti.
Ben sabah ağlayarak koltuğa oturdum..
-Su,şu halime bak!Suratım da bakteriler üremekte,ben leş gibi kokmaktayım,fiat mis kokulu şoför görmeyi özlemiş olmalı!
-yanlız değilsin Deniz cim,sanırım haddinden fazla passaklıyız
-Hemen harekete geçmessek Fransa'yı unutmalıyız!!! İkinci bir bilete verecek paramla ayakkabı almayı yeğlerim.
deyip hemen olduğum yerden fırladım.Ne yazıkki çok fazla işimiz vardı,saat 8:30 u gösteriyordu.Fazla zaman yoktu.Hemen odalarımıza kapanıp süslü bir halde çıkmak üzere söz vererek duşa
girdik.Duş aldım ve gözeneklerimin açıldığını hissedebiliyordum.Pudra pembesi mini elbisemi,siyah topuklu ayakkabılarımı siyah chanel
çantamla tamamladım ve saclarımı gelişi güzel toplayıp top turkuaz-pembe küpelerimi taktım,turkuaz oje sürdüm ve eiffel sembollü kolyemi taktım.Sanırım parfümümü sıktıktan ve sade
makyajımı tamamladıktan sonra sabahki halimden eser kalmadığını umarak odamdan çıktım.Su da narçiçeği bir elbise giymiş ve siyah topuklu ayakkabı,çanta ve siyah ojeler ile çıktı odadan.
İkimizde aynı tarz aynı kolye aynı ayakkabı aynı saç ikiz gibi çok şık bir şekilde fransız erkeklerin içine düşmek üzere arabaya atlayıp havaalanına gittik..
-Fransa-
Uçağımız yere yaklaştı ve bizim heyecanla çarpan kalbimiz en şiddetli halini aldı.Fransa'ya ayak bastık ve işte herşey başlıyordu...
Kalacağımız ev henüz hazır değildi,o yüzden otelimize yerleştik.Sıcak bir duş aldıktan sonra,kendimizi yatağa attık,ve atış o atışş... Saat 7.00 civarlarında oda servisinin kapıya hayvan gibi vurmasıyla sıçradık yataktan,birşey istemediğimizi söyledik ve adamcağız moron suratımızı görünce koşarak uzaklaştı.
-Domuz gibi uyumuşuz..Kendimi çok pastorize hissediyorum..
-Bende ama çok aç olduğum için miğdem dümdüz,küçücük,bomboş..AÇIM! Neden yemek söylemedin?' diye ciyakladım,inanın o sesi neremden çıkarttığım hakkında hiç bir fikrim yok.
-Eee..Mantıya ne dersin,ve sonrasında ........ boşluğu doldur bakalım?
-Frenchboys waiting we....
-Haydi kalk şu yataktan. Bu ölümlü bedenin beslenmesi gerek
-Dışarıdamı?
-Bu vaziyette dışarıya çıkmamı beklemiyorsun herhalde? Pastorize TAM YAĞLI,leş gibi kokan bozuk süt gibiyiz,bilmem söylememe gerek varmıydı?'dedim ve Su kendini tuvalete attı,sanırım kokumuzdan miğdesi bulandı :)
Dışarıda sıradan bir lokantada karnımızı doyurduktan -ve tabiki bu sırada radarımız açık nede olsa burası fransa- sonra otelimize dönerken gözüm bir bara takıldı.Su yu dürttüm.Gülerek parmağımla barı işaret ettim,tabiki ne demek istediğimi anladı söylememe gerek bile yoktu.Otele vardığımızda akşam için ne giyeceğimizi düşünüyorduk,sonunda Su Mini nar çiçeği üzerine yapışan sade bir elbise giydi,ben ise yine mini siyah ve üzerinde minik minik taşlar olan bir elbise giydim.Ben bordo Su ise beyaz platformlu ayakkabılarını giydi.Makyaj çok yapmamıştık,doğallıktan yanayız.Son kez aynada kendimizi süzdükten sonra Su kendi çantasını aldı kapıyı actı'avımız baslasın'-bu satırdan sonra ava giden avlanır sözünün doğruluğunu size bizzat kanıtlayacağız-
Son sesinde yükseğinde kulaklarımızda uğultuya neden olacak bir gürültülü ortama girmek üzereydik.Evet,Türkiye'nin barlarının altını üstüne getirmiş iki fırlama olabiliriz ama Fransa'yı
haliyle tanımıyoruz,ama bu gece tanıyacağımızı umuyorum.
Bu düşüncelerde boğuşurken bir anda kendimizi içeride bulduk.İçerideki sarışın,boncuk
kaslı,tatlı,mavi gözlü,siyah gözlü,kısası,uzunu bir sürü erkek vardı.Hemen Gizem'in kulağına
yapıştım..
-Heeeeeyy! Fransızların bu kadar seksi olduğunu biliyormuydun? Bilipte söylemediysen çok
adisin dostum!!' Ortam o kadar gürültülüydü ki Su bana bağırarak cevap vermek zorunda kalmıştı.
-Hayır fotoğraflar dışında bilmiyordum,ama sanırım bu gece fazlasıyla bilicez:))' dedikten sonra çok fazla şey anlatan bir bakış attı.Telepati yeteneğimiz yüksektir,bakışarak anlaşabiliriz,yada dürtüşerek,ancak bu gece buna ne kadar ihtiyacımız olduğundan şüphe duymuyordum.
Bulunduğumuz yerde Karaoke de vardı.İnsanlar içiyor,eğleniyor,sıra sıra şarkı söylüyordu.Aslında çoğu kişi monoton ve sadece yakışıklıydı..Ama onlar yakışıklılıktan başka çok şey barındırıyorlardı..Bahsettiğim kişiler tamda karşımızda bizi kesen çocuklardı.. Fransızlara pek benzemiyorlardı ama uzun süredir burada yaşadıkları besbelliydi. Su çok sert bir şekilde dürttüm.-
-Deniz şu karşıdaki yavrulara bak
-Yavru mu?
-Buradaki Şikagoluların taklidini yapıyorum,onlar kızlara,erkeklere yavru,bebek,çıtır diye hitap ederler,argodurlar yani,bir o kadarda sempatikkk..
-Tamam özet geç kısa kes,kaptırdın sen iyice,kimmiş bu YAVRULAR! göster bakayım
-Tamda karşındalar
dediğim anda Su yu kendine getirtmek için cimcirmek zorunda kalmıştım.Birkaç metre ilerimizdeki çocukların içlerine düşmüştü resmen.Hafif bir çığlık attıktan sonra kendine gelmesi zor olmadı.
Artık sap gibi durduğumuz yerden ilerlememiz gerektiği kanaatine vardım.Hemen Su yu kolundan çekiştirerek,karşıdaki yavruların yan masasına geçirdim.
-Bu iyiliğimi unutma.
-Denizzzzzzzzzzzz,sen süpersinnn :):):):)
