FARKINDA OL

16 0 0
                                    


Farkında Ol!
Sercan evinde gazetesini okuyordu. Yaşlandığı zaman bir erkek için yapılabilecek en doğal hobiydi. Ama o gün gazete okurken beklemediği bir şey gördü. Bu gazetedeki herhangi bir haber veya köşe yazısı değildi. Gazetenin içinden bir kağıt düştü. Kağıtta bir adres yazıyordu. Bu adres iki sokak ilerideki parkı gösteriyordu. O yıllarda liseye giden Yavuz henüz okuldan dönmemişti. Sercan büyük bir tedirginlikle dışarı fırladı. Eşi Ece ona ne kadar seslendiyse de sesini duyuramadı. Sercan o parka gitti. Oğlu Yavuz yara bere içinde yerde yatıyordu. Sercan olanları sorduğunda Yavu


z: ” Lisede birilerine dalaştım, önemli bir şey yok dedi.” O gün Yavuz ne yaptı ne etti babasını ikna etti fakat gerçek asla anlattığı gibi değildi.

Yavuz’u intikam isteyen bir grup insan kaçırmıştı. Yavuz kimseye bulaşmayan, kötülük yapmayan kendi halinde bir insandı. Ne yapmış olabilirdi ki? Sonradan Yavuz’un dedesinin işlediği bir cinayetten dolayı kendisinin sorumlu tutulduğunu öğrendi. Dedesi kara para aklama olayını tesadüfen öğrenen ve polise şikayet etmeye giden masum bir çocuğu kaçırmış ve sonra da boğarak öldürmüştü. Bu çocuğun akrabaları olan bu insanların devletin bir çok alanında kolu olduğunu anlayınca Yavuz babasına yalan söylemeyi tercih etti. Kimseye zarar gelsin istemiyordu. Yavuz’u kaçıran o insanların başında Kadir adında deli ama bir o kadar da dahi bir insan vardı. Yavuz’u öldürmeyeceğini , fakat günü gelince başına çok kötü şeyler geleceğini de bilmesini istediğini söyledi. Bu tedirginlikle aylar, yıllar geçti. Yavuz artık yetişkin bireydi ama hala yaşadıklarını unutama


mıştı. Bir yandan ölüm korkusu bir yandan da kalbindeki problem onu çok korkutuyordu. Bunca yıldır hiçbir şey olmadığı için onu unuttuklarını düşündü.

Ece mükemmel bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı. 27 yaşına giren Yavuz saatler sonra açık kalp ameliyatı olacaktı. Onu ameliyata mutlu bir şekilde göndermek Sercan ile Ece’nin şu an en önemli isteğiydi. Yavuz da bu ameliyatla birlikte artık huzura kavuşacağını düşünüyordu. Yavuz doktorun önerdiği gibi ameliyat öncesi hafif bir kahvaltı yapmıştı. Ağlaşmalar, gülüşmeler ameliyat öncesi sofrada bir an bile susulmadı. Ailesi Yavuz’un kafasının içinde korkuyla baş başa kalmasını istemiyordu. Hastaneye doğru yola çıktılar.

Sercan arabayı hastanenin otoparkına parketmişti. Ece ile birlikte Yavuz’un ameliyat olacağı yeri ararlarken arkalarında kalan Yavuz’a bir adam broşür verdi. Broşürde sadece “Farkında ol.” yazıyordu. Tuhaf görünümlü adamın verdiği bu bröşür biraz tedirgin etse de onu yakınındaki bir çöp kutusuna attı. Ameliyat başlamak üzereydi. Öncelikle anestezi yapıldı. Bir nebze korkutucu bir görünümü olan doktorun yaptığı anestezi iğnesi işe yaramamış gibiydi. Bir şeyler ters gidiyordu.

Yavuz ameliyat sırasında “


;Anestezik Farkındalık” denilen durumu yaşıyordu. Yani olup bitenin tamamen farkında olacak şekilde uyanıktı, operasyonu tüm acısıyla hissedebiliyordu ancak yine anestezinin etkisiyle vücudu hiçbir şeye tepki gösteremeyecek şekilde paralize olduğundan, ameliyat ekibinin bundan haberi yoktu. Birden aklına ameliyata girmeden önce “Farkında ol” yazılı broşürü veren adam geldi. Ona anestezi iğnesi yapan adamla o broşürü veren adam aynıydı. Evet işte o Kadir’di! Yoksa dedesinin suçunun cezasını ona bugün mü çektiriyorlardı? Bunları düşünürken ilk bıçak darbesiyle göğüs bölgesi yarılmaya başlanmıştı bile. Dehşet verici bir acı çekiyordu ama bu acıya karşılık gözlerini bile açamıyor, kılını kıpırdatamıyordu. Doktorlar ameliyatın yaklaşık 3-3,5 saat süreceğini söylemişlerdi. Bunca zaman bu acıya dayanmasının mümkün olamayacağını en sonunda kafayı sıyıracağını düşündü. Bir yandan da kendi dikkatsizliğine kızıyordu. Ama nasıl farkedebilirdi ki? Lise yıllarında okul çıkışlarında üniversiteli gençler bir sürü broşür dağıtıyor bazen bakıp bazen de hiç bakmadan alıp çöpe atıyordu. Üstelik “Anestezik Farkındalık” diye bir durumun olduğundan doktorlar hiç bahsetmemişti. Çünkü böyle bir ihtimalin anestezi iğnesine artniyetle başka bir madde karıştırılmadan olmasına imkan yoktu. Ama Kadir hastanedeki bir bağlantısını kullanıp doktor kılığına girmiş olabilirdi. Bunca şeyin tesadüf olmasına imkan yoktu. Kadir’in lise yıllarında başına çok kötü bir şey geleceğini söylediğinde Yavuz intikamı bunca yıl unutmayıp böylesine dehşet verici şekilde alacaklarını hiç düşünmemişti.

Bir insan nasıl ölmekten korkar? Yanarak mı daha çok acı verir, yoksa boğularak mı? Yavuz bunların çok daha fazlasını hissediyordu. Dünyada kalp kapakçığını ve ona değen makas darbesini hisseden pek fazla insan yoktur diye düşünüyordu. Öylesine şiddetli acılar yaşıyordu ki adeta içine içine ağlıyordu. Acısını yaşayamıyordu. O anda kimse ona yardım edemezdi.

Ameliyat başarıyla sonuçlandı. Ece ve Sercan oğullarını görmek için odaya girdiler. Yavuz onlara gülüyordu. İlk başta oğullarının gülmesine sevinen anne ve babası


1-2 dakika içinde korkmaya başladılar. Yavuz hiç durmadan gülüyor, kahkahalar atıyordu. Doktorlar Yavuz’u kontrol ettiklerinde ise büyük bir şaşkınlığa uğradılar. Ameliyattan önce sapasağlam olan Yavuz, ameliyattan sonra paranoid tip şizofreni olmuştu. Yani şizofrenliğin en son, en yüksek derecesiydi. Ameliyat sırasında beynin gönderdiği sinyalleri vücut uygulayamayınca beyin çok büyük hasar görmüştü. Bunun artık geri dönüşü yoktu.

Aradan yıllar geçti. Yavuz 40’lı yaşlarındaydı. Asla yalnız bırakılmıyordu. Her an kendisine veya bir başkasına zarar verebilirdi. 70’li yaşlarda olan Sercan eskiden yaptığı gibi her gün kapısına bakkal çırağının bıraktığı o gazeteyi rahat koltuğunda okumaya başladı. Sercan bir anda soğuk soğuk terlemeye ve korkudan tir tir titremeye başladı. 25 yıl önceydi. En son gazetesinden bir kağıt parçası düştüğünde olanları gayet iyi hatırlıyordu. Kağıtta ertesi gün evden taşınması için gerekli olacak şu not yazılmıştı: ” Vakit geldi. Böyle bir baban olduğu için çok şanssızsın. Gerçi sen de çok masum sayılmazsın.” Ece kayın pederinin cinayetini bilmiyordu. Sercan onu bin bir ikna ertesi gün Antalya’ya yerleşip kafa dinlemek için ikna etti. En yakın bilet bir sonraki güneydi.

14 Mart 2014 sabah haberlerinde tüm kanallar son dakika geçiyordu: ” Ankara’da bir aile yok oldu. Evin tek oğlu Yavuz önce anne ve babasını öldürüp sonra intihar etti. Paranoid tip şizofreni olan Yavuz’un bilinçsiz bir şekilde yaptığı aile katliamı akrabalarını derin hüzne boğdu.” Kadir evinde kahkahalarla bu haberleri izliyordu. Kendisi psikopat bir dahiydi. İşini öyle güzel halletmişti ki, kimse Yavuz’un yaptığından şüphe etmiyordu. Kimse Kadir’in bu işte parmağı olduğunu bilmiyordu. Bir kişi hariç. Akşam haberleri bir son dakika daha geçiyordu ve bu sefer haber doğruydu: ” Bugün yaşanan ikinci aile katliamı. Babasını işlediği cinayetler, masum insanlara çektirdiği eziyetler için öldürdüğünü söyleyen Süleyman kendi rızasıyla teslim oldu.” Ardı kesilmeyen cinayetler böylece son buldu. Kadir’in ölen torunu için yaptığı katliamları durduran öz oğlu kendini feda ederek cinayetlerin önüne geçti. Süleyman ömrünü hapiste çürüttü ve 35 yıllık hapis hayatından sonra hastalanarak hayata gözlerini yumdu.

KORKU HİKAYELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin