Bölüm 1 : Cinayet
⚜️
Tuttuğum eli ne kadar tökezlersem tökezleyeyim bırakmıyor, nefesim sürekli kesilse de koşmaya bir an olsun ara vermiyordum. Hayatım buna bağlıymışçasına değil, cidden öyle olduğu için durmamakta bu kadar ısrarcıydım fakat arkamdan yorgun olduğunu bas bas bağıran cılız sesin sahibi, temposuz koşumun bir anlığına duraksamasına sebep olmuştu.
"Lütfen Kook! Biraz olsun dinlenemez miyiz?"
Bir eli hâlâ ellerim arasında olmasına rağmen bunu umursamayıp dizleri üzerine çöktü ve derin derin solumaya başladı. Aldığı oksijen ciğerlerine yetmiyor olmalıydı ki ağzını bir türlü kapatamıyor ve tekrar doğrulamıyordu. Ne kadar fazla zorlandığının farkında olarak kaşlarımı huzursuzluk içinde çattım. Ne kadar süredir öylece durmadan koşuyorduk hiç bilmiyordum ve bu pek de umurumda sayılmazdı fakat aynısı onun için geçerli değildi. Bu kadarına artık dayanamazdı. Görebiliyordum. Takati kalmamıştı. Daha fazlası onun için ancak geri dönüşü olmayan sonuçlar doğururdu.
"Artık koşmak istemiyorum."
Enerjisi kalmamış sesiyle mırıldandığında çaresizlikle ben de yanına diz çöktüm ve hâlâ birbirine sımsıkı kenetli ellerimize bakarak yutkundum. Boğazım kurumuştu, ciğerlerim havaya olan ihtiyacıyla bağırıyordu fakat biraz daha idare edebilirdim. Ben ederdim etmesine ama o ne yapacaktı? Bünyesi benden zayıftı ve hastalığı yüzünden oldukça zorlanıyordu. Şu saate kadar bile dayanmış olması bir mucizeyken ondan daha fazlasını istemem cüretkârlıktan başka bir şey olmazdı.
"Üzgünüm hyung..." derken baş parmağımla yavaşça elinin üzerinde daireler çiziyordum onu rahatlatmak adına. "Astımın olduğu halde seni bu kadar zorlamamalıydım biliyorum fakat bizi yakalamalarına göz yumamazdım. O zaman tüm emeklerimiz boşuna olurdu. Oraya geri dönmek istiyor musun?"
Alt dudağını istemsizce dışarı sarkıtıp kafasını iki yana sallarken gözlerinin doluluğunu görmemem adına başını aşağıya eğiyordu. Anlamsız bir çabaydı bu. Yüzünü görmüyor veya sesini duymuyor olmam, kalbinden geçenleri hissetmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Aynı aileden yahut aynı kandan gelmiyor olabilirdik lakin benim için bunların hiçbirinin bir önemi yoktu zira bugüne kadar ailem dediğim tek insan kendisiydi. Bunu biliyor olmasına rağmen hâlâ aynı şekilde davranıyor oluşu sadece koca bir saçmalıktı.
Boşta kalan elimi yanağına koyarak elimin altındaki deriyi hafifçe okşayarak kafasını havaya kaldırdım.
"Tamam, daha fazla koşmak yok-" Karanlık caddede göz gözdirdim. "-fakat burada da kalamayız."
Ellerimi yüzünden çekerek ayağa kalkıp ona sırtımı döndüm ve hafifçe eğilerek başımı arkaya çevirip yüzüne baktım. Bana attığı boş bakışlar hafiften sinirimi bozsa da ona karşı herhangi bir ters mimik bile yapamayacağımdan sadece düz bir şekilde bakmakla yetiniyordum.
"Atla hadi sırtıma."
Boş bakışları ilk başta tereddütle dolsa da, daha fazlasına astımının izin vermeyeceğini bildiğinden kollarını boynuma dolayarak hafifçe zıpladı ve ben de bacaklarından tutarak onu sırtımda sabit tutarak doğruldum.
Her ne kadar ondan kalıplı ve güçlü olsam da saatlerdir hiç durmadan hareket eden bedenim artık bunu kaldıramıyordu ve titreyen bacaklarım biraz daha devam edersem şuracıkta iflas edeceğini oldukça bariz bir şekilde gözüme sokuyordu. İsyan bayrağını çekmeye yakındım fakat bunu ona belli edemezdim yoksa hemen itiraz eder ve benden daha kötü durumda olmasına rağmen kendisi yürümeye çalışırdı. Buna izin veremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killer Bunny Boi °1
Fanfiction"Ben, yalnızca ölümcül oyunlar oynayan küçük bir çocuğum." Serinin ilk kitabıdır. ⚜️The Series Of Killer⚜️