kızgın bakışlarının diğer ucunda çöken bir kale suru var

1.3K 119 91
                                    


"Öyle mi dersin Kim Jongin?"

Kyungsoo dudaklarında alaycı bir sırıtmayla baktığında karnımın alt kısımlarında kramplar hissettim. Ters oturduğu sandalyede yavaşça doğrulup tamamıyla bir zarafet timsali olarak kalktı ve bana yaklaşmaya başladı.

Klasik bazı tepkiler olurdu... Hatta tepki de değil. Bu artık onu görür görmez vücudumun ortaya çıkardığı bir savunma mekanizmasıydı. Dilin damağın kuruması, ellerin buz tutması ve gözlerin seğirmesi gibi. Ve... O bundan nefret ederdi.

"Kes şunu."

Başımı anında başka bir tarafa çevirip oturduğum yerde kıvrandım. Bu elimde olan bir şey değildi ve sürekli benim elimdeymiş gibi beni azarlaması üzüyordu. Daha fenası ise ona cevap vermediğimde ortaya çıkan durdurulamaz siniriydi.

"Öyle diyorum. Eğer kazanmak istiyorsan bunu yapmak zorundasın."

Derin bir nefes verdiğini duyduğumda bakışlarımı eğreti bir şekilde ona çevirdim ama azarlanmam bir olmuştu.

"Hayır hala geçmemiş. Gözlerin beni ürpertiyor."

Yanımdan uzaklaştığında ben de biraz gevşemiştim. Asıl o beni ürpertiyordu! Aslında gözümü seğirten oydu ve bunun farkında olmasına rağmen söylenmekten inanılmaz haz duyuyordu. Onun sık sık yaptığı şey buydu zaten. Kyungsoo' yu genelde söylenirken, sızlanırken yada homurdanırken bulurdunuz. Asla hoşnut kalmaz, memnun olmaz yada yetinmezdi.

Beni nasıl sevdi onu da bilmiyordum zaten. Kendisi de hiç söylememişti. Yalnızca kusursuzlukla dolu dünyasında duran tek leke olduğumu biliyordum. Ama öyle kötü bir şey değildi... Yani yüzüm düştüğünde böyle söylemişti. Onu anlamak her zaman zor olmuştu ve olmaya da devam ediyordu.

"Dövüşeceğin kişi senden daha ağır ve daha idmanlı. Tamam sende çeviksin ama yine de hazırlıklı olmak zorundasın. Bu yüzden önümüzdeki üç ay boyunca sıkı bir diyet ve çalışma programına tabi tutulacaksın."

Ben böyle konuşuyordum ama o ensemi emmekle meşguldü. Titrek bir nefesle onu saçlarından yakaladım."Yapma şunu Kyungsoo. Bu ciddi bir mesele."

"Senin için her şey ciddi bir mesele. Ve sen öyle ciddi konuşurken ne yapmak istediğimi gayet iyi biliyorsun." Gevşek gevşek sırıttığında ayağa kalkıp onu salonda yalnız bırakmadan önce mırıldandım.

"Evet biliyorum. Müthiş bir brokolili detoks suyu istediğini."

Tahmin edeceğiniz üzere... Do Kyungsoo oldukça başarılı bir boksördü. Ben ise Kyungsoo'nun tabiriyle onun 'lanet olası' eğitmeni...

Hayatımın ne kadar zor olduğunu tahmin etmek sanıyorum zor değil...

***

"Daha hızlı! Çok daha hızlı!"

Eh bana yaptıklarını bir yerden bir şekilde çıkarmam lazımdı değil mi? Onu ezdiğim tek yer idman yaptığımız zamanlardı. Canına okusam da tek bir şey söylemezdi yada bunu bana ödetmezdi. Çünkü her şeyi onun iyiliği için yaptığımı bilirdi.

O altın kemerin %50'si benimdi. Tamam... %40'ı. Yarısının hakkım olduğunu bir türlü kabul ettirememiştim. Neymiş kasları sızlayan oymuş. Hah. Benimde beynim sızlıyordu!

Düdüğü ritmik bir şekilde çalarken etrafında dönüyordum. Ne zaman bunu yapsam daha da hırslanır, sinirlenir ve boğa gibi sesler çıkarırdı. Şimdi baktığımda... şakaklarından kayan damlalar yanağından süzülüyordu ve gözleri sadece ileriye odaklanmıştı.

Bu görüntüyü defalarca görmeme rağmen hala ilk gün gibi etkileniyordum. Ayakları artık bir süre sonra o kadar hızlı hareket etmeye başlamıştı ki deri ipin yere çarpma sesinden bile azacak hale gelmiştim. Yutkunarak düdüğü tekrar çaldım ve bağırdım. Bağırmasam sesimi duymayacak gibiydi çünkü.

rampart // dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin