|Ending|

854 34 41
                                    

|Ending|

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

|Ending|

Merhaba, sen. Sana her seslenişimde yüzünde filizlenen rengârenk çiçekler kırpıyor mu gözlerini bana doğru yine? Çünkü, buna fazlasıyla ihtiyacım olacakmış gibi hissediyorum.

Her aşk hikayesinde bir taraf vardı hislerini kabullenemeyen ve istemeyen. Hâlbuki ben bilirdim, ikimizin de -yabancı da olsa- binbir türlü duyguya nasıl güzel sahiplik yaptığını. Böylelikle anlardım ki, bizim hikayemiz yalnızca tek bir kategoriden, aşktan çıkmış çok daha derinlerimize inmişti. Demek ki, buydu nedeni içimdeki sonsuzluk hissinin. Kimsem yokken, yalnızca onunla yetinebildiğim gerçeği aramızdakini çok daha özel evrelere yükseltmiş, belki de oksijene gerek duymamamı sağlamıştı. Onun zambak çiçeklerini kıskandıracak kokusu çoktan yer edinmişti ciğerlerime çünkü.

Duygular, çoğu kez dışlanılmıştı insanoğlu tarafından fakat engellenememişti bir türlü. Çünkü biyolojik veya psikolojik, büyük bir taht kuruyordu doğamızda. Onu tahttan indirmeye çalışırken de nefret, öfke gibi hisleri öne atsak da merkezde yerini alan her zaman aynı başlık altındakiler oluyordu. Duygular, öldükçe yenisinin eklendiği, engellendikçe başka bir türünün yerini aldığı bir parazit gibiydi içimizde. İşte ben, Min Yoongi de bunun mantığını kavradığım an bırakmıştım boşuna kürek çekmeyi.

Küreklerimi bir daha çekmemek üzere suya bıraktığımda minik teknem batmaya başlamasa seni misafir etmeyecektim benliğime belki. İyi ki, boğulmuşum sevgilim. İyi ki, boğulmuşuz.

Park Jimin'e aşık olmak, Tanrı'nın verdiği en güzel hediyeydi belki bana. Ona hâlâ daha inandığım gerçeği ise sabır seviyemin boyumu aştığını gösterir nitelikteydi. Kâh günlerce aç bıraktım kendimi, kâh geceleri, penceresinin önünde çaresizce sabahladım.

Yine o gecelerden birindeydik seninle. Mermerini aynen gülüşünde açan çiçekler gibi süslediğin pencereni görecek şekilde bahçenizdeki duvara oturmuş, uykumun gelmesini bekliyordum. Ya da tüm cesaretinle bana gelmeni...

Ellerimi oturduğum soğuk betondan ayırıp biraz uzağımdaki telefonuma ulaştım. Bu gece, planladığımı yapıp fazla yüksekte olmayan penceresine tırmanacak, günlerdir dokunmadığım tenini öpüşlerimle bezeyecektim. Belki engelleyecek ve hatta gitmemi isteyecekti fakat kalbimdeki bu hasret ateşiyle fazla oynarsa yayılacağını ve beni kül edeceğini de biliyordu. Tanıyordu artık beni, nefesim olduğunu, onsuz tek bir saniyenin bile cehenneme döndüğünü anlamıştı birlikte olduğumuz aylar sonunda.

Gönderilen: Jimin
Yine buradayım, güzelim.
Yanındayım.

Heyecanla titreyen parmaklarım yüzünden zorlukla yazdığım mesajları defalarca okurken, bir cevap bekliyordum aslında. Bu saatlerde uyumazdı o. Ya ders çalışır ya da müzik dinlerdi, fazla yapacak aktivitesi olan birisi değildi. Şarkı söylemesi ise beni en fazla darma duman eden özelliklerindendi. Özenle yaratılmış göz kapakları, kirpiklerinin ağırlığıyla kapanırken kahvenin en güzel tonunu sergileyen göz bebekleri kayboluyor, ses tellerinin oluşturduğu muhteşem melodiye büyüleyiciliğiyle eşlik ediyordu. Ve ben, avuçlarım arasındaki küçük elleri benimkilere sıkı sıkıya tutunmuşken huzurla seyredalıyordum bu görüntüyü. Ölüyordum her seferinde. Park Jimin'in aşkıyla ölmek şanslı hissettiriyordu kendimi. Yaşamımın sonlanması pek de önemli değildi benim için.

Ending Of Us|YoonMin Twoshot| ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin