Pencerenin kenarına oturmuş sessizce yağmur tanelerini izliyordum. Üstümdeki bol hırkayı çıkartıp camı açmıştım.
Soğuk rüzgar ve içeri nadir giren yağmurun damlaları tenime değiyordu. Bu beni mutlu ediyordu.
Soğuğu cidden seviyordum.
Bazen dışarıdaki insanların bu eve istekle baktığını görürdüm.
Buranın bir altın kafes olduğunu bilmiyorlardı.
Gene aklıma o gelmişti.
O pislik ... Taehyung.
Gerildiğimi hissedince rüzgarın ve yağmur tanelerinin beni soğumasını umarak pencerenin yanındaki koltuktan kalktım . Açık camdan kafamı çıkartıp toprağın güzel kokusunu içime çekmeye başlamıştım.
Düşündüğüm gibi sakinleşiyordum.
Biraz daha yaklaştım cama kendimi biraz daha sarkıttım şimdi göz kapaklarımda hissediyordum yağmuru.
Saç diplerinde hissetmek için biraz daha kendimi çıkartmıştım. Biraz da olsa saç diplerimde hissetmek istiyordum yağmuru.
Hafif değdiğini hissetmem ile gri bol tişörtümün arkadan sertçe çekildiğini farkettim.
Çekilmenin etkisi ile tişörtün yakası boğazımı sıkıştırmıştı acı ile inleyip geri adım atmak zorunda kaldığımda. Tişörtümü tutan el omzumu tutup beni kendine çevirmişti.
Taehyung'tu beni çeken onu görmenin etkisi ile suratımı buruşturmuştum. O bunu fark etmişti . Benim ondan tiksindiğimi biliyordu.
Sırıtan suratındaki biçimli dudakları şeklini bozmamıştı ama kaşları çatılmıştı. Sinirli bir ses ile suratıma nefesini üfleyerek konuştu."Ne oldu ?! Benden intihar eder mi kurtulmaya çalışıyorsun ?! " dediğinde bende ona kaşlarımı çatarak bakmıştım. Beni kendine daha fazla bastırıp omzumu tutan eli daha fazla sıkılaşmıştı. Kesin moraracaktı. Konuşmaya devam etti ."Ama burdan atlasanda bir şey olmaz en fazla bacağın kırılır." Kulaklarıma dudaklarını sayarak ve bastırarak söyledi.
"Ben istemedikçe ölemezsin bile ."Fısıltı halinde çıkmıştı bu kelimeler onun ağzından. Fısıltı olsa bile sesi oldukça sertti ve surat ifadeside bunu destekliyordu.
Onu itmeye çalışıp bağırdım itmek ise yaramasada. İfadesi biraz titremişti.
"Yeter artık ! İnsanım ben İnsan! İnsanın ne olduğunu biliyorsun değil mi ?"
"Sonunda sesini duydum. Evet insansın ama benim insanımsın Lee Jian. Benim ... insanım. "
Yere umutsuzca bakıp gözlerimdeki kurumuş yaşları dökmeye çalışmıştım ama o kadar fazla ağlamıştım ki artık ağlayamıyordum bile.
"Benden sıkılacağın günü bekliyorum. "
Dediğimde ifadesiz suratı gene gülümsemişti.
Gözlerimi öpmeye çalıştığında kendimi geri çekmek istemiştim. Eli sertçe çenemi tutup geriye kaçışımı engellemişti.Dudağımı dudağını dayayarak konuştu.
"En sevdiğim oyuncağımdan sıkılmak gibi bir niyetim yok ."
Lanet olsun nefesi ağzıma girmişti. Kendimi kusmamak için zor tutuyordum dışarıdan cidden etkiliyici gibi biri görünse de benim için her davranışı mide bulandırıcıydı.
Beni kolumdan tutup odaya sürüklemişti.
Odanın kapısını kapatıp kitlediğinde amacının ne olduğunu anlamıştım.Yalvaran gözler ile ona bakmaya başlamıştım.
"Sakın . Yeter! " Diye bağırmıştım ama üstündeki siyah gömleği çıkarmak ile meşguldü . Gömleğini çıkarmaya çalışmasını izlerken aklıma gelen fikir ile sağa koştum.
Büyük her tarafı siyah ve kırmızı desenler ile dolu odanın kendine ait bir ebeveyn banyosu vardı.
Oranın anahtarı vardı. Oraya gidersem kapıyı kitleyip kurtulabilirdim diye düşünüp koşarken .
Belimde hissettiğim eller ile çırpınmaya başlamıştım.
Belimi tutan sıkı iki el beni kendi bedenine yapıştırmış. Ardından yatağa atmıştı.
Üstüme doğru gelirken bir canavardan kaçarcasına geri doğru gitmeye başlamıştım.
Çıkarmış olduğu gömleği karın kaslarını ortaya sermisti ama benim gözlerim onun gözlerinde idi.Eli kemerini gittiğinde bağırdı.
"Hâlâ benden gitmeye , kaçmayı düşünüyorsun değil mi? "
Bağırmıştı.
"Sana değil mi ?!" Dedim diye biraz daha bağırmıştı.
Cevap bekliyordu. Bir an gelen cesaret ile onun gözlerine sinir ve az buçuk dolmuş gözlerim ile baktım."Öyle! Gideceğim buradan. "
Kemerini çıkarıp pantolonun düğmelerine gitmişti eli ."Bunun imkansız bir seçenek olduğunun farkına var diye yapıyorum bunları.
Benden gitmek ha ?
Bu senin için imkansız. "
Diye pantolonun dan da kurtulmuştu yanıma yatağı dizini koyup bana yaklaştığında. Yerin ayrılmasını ve içine girmek istediğimi fark etmiştim.
Geriye doğru giderken sırtım yatağın başlığı ile bütünleşmişti. Kenara doğru gidecektim fakat beni saçlarımdan tutmuş kendine doğru çevirmişti.
"Anlayacaksın. " diye fısıldayıp acıyan saç diplerimde tutup kendi suratına yapıştırdı benim suratımı.
Suratımı çevirmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Dudakları benim soğuk dudaklarım üstünde hızlıca hareket ediyordu.
Dudaklarımı birbirine açılmasın diye kenetlediğimde açılsın diye boğazımı sıkmıştı.Ama açmayacaktım . Gözüm açık onu itmeye çalışıyordum o ise gözlerini kapatmış beni hissetmek için uğraşıyordu.
En son sinirle gözlerini açıp saçındaki elini çekmişti suratını benim suratımdan saniyeliğine ayırıp çektiği elin baş parmağını zorlayarak ağzıma sokmuştu.
Ağzımı açtığını görünce yeniden yapışmıştı ama baş parmağı hâlâ ağzımdaydı. Onun parmağını ısırıyordum.
Bacaklarımın arasına kendini zorla sokup boğazımı yeniden tuttu. Kafamı başlığa vurduğunda acı ile ağzımı açtım inleyecekken ağzıma onun dili girmişti.
Gene olacaktı.
Gene susacaksın .
Eğer bu kadar ileri gittiyse onu kesin durduramazdım.
En son çırpınmayı bıraktığımda dilini dişlerimin üstünde gezdirip ağzımdan çıktı.
"Uslu kız. " diye suratıma nefesini üfleyip boynuma inmişti. Gri tişörtün yakasını tutup tek hamlede yırtmıştı.
Bugün kaçışım yoktu.
Sıcak dudaklarını boynuma dayayarak emmeye başlamıştı.***
Boynumda , suratımda ve göğüslerimin üzerindeki morluklara baktım çirkin bir mavi ile mor arasında giden renge bürünmüştü aynada kendim ile göz göze geldiğimde bir şeyi fark ettim.
Gözlerim eskisi kadar ışıldamıyordu.
Ellerimi kafama vurmaya başladım.
Tırnaklarımı kollarıma geçirip boş banyoda yere çöküp bağıra bağıra ağlamaya başlamıştım.
Taehyung düşündüğümden de zalim oldu. Umarım beğenmişsinizdir tatlış okuyucular Beğenmediğiniz yerler varsa söyleyin ve yorumlarınızı okumak beni mutlu eder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flammable | KTH
FanfictionGene gece iki üç sıralarında bu lanet olası yataktaydım ... gene üstümden geçen adamın o lanet kokusunu yanımda duymaktaydım. Gözlerimden akan yaşlar siyah çarşafa damlıyor ve ıslatıyor du . Çarşafa sarınıp lanet olasının yanından en u...