one

461 151 63
                                    


Kafamda kırılan yumurta, üstüne dökülen un ve süt...
"Ah Jeongyeon! Artık eskisinden de daha çirkinsin. Bak sana bir önerim var. Biraz kilo vermeye ne dersin balina gibi dolaşıyorsun etrafta." etrafımda ki kahkaha sesleri. Tam olarak üç buçuk yıldır bu işkenceyi çekiyordum. "Sinb! Rahat bırakın onu." "Oo kurtarıcı meleğimiz Park Jimin'de gelmiş."

Ah Jimin. Şu okulun belkide en yakışıklı çocuğu. Aynı ortaokulda okumustuk ve birbirimizi 7 yıldır tanıyorduk. Aynı liseye düştüğümüzü öğrendiğim ilk gün gerçekten çok heyecanlanmıştım. Bilirsiniz her kızın hayalidir ilk aşkıyla evlenmek. Benim ilk aşkım ise Park Jimin'di.

"Daha fazla uzatma Sinb. Gidin burdan." göz devirip üçü birden çekip gitmişti. SinB , Joy ve Yuna bu okula ilk geldiğim günden beri bana yapmadıkları kötülük kalmamıştı herhalde. Beni tuvalette sıkıştırıp kafamı klozete soktukları o günü asla unutamıyordum zaten. Ya da yemekhanede bütün yemek artıklarını kafamdan aşağı boşaltmalarını. Herkesin bana güldüğünü çok net hatırlıyordum. Ama her zaman Park Jimin gelir ve olayı kapatır ve bana yardım ederdi ben ise her zaman onu terslerdim.

"Hey! Hey Jeongyeon orda mısın?" dalmıştım yine. Maruz kaldığım zorbalıklardan dolayı sağlığımda bozulmuştu. Çok kilo almıştım. Hayattan zevk almıyordum. Sürekli bir yerlere dalıyordum. Ve en kötüsüde birinin beni sevebileceğine olan inancımı kaybetmiştim. "Yeter Jimin. Her seferinde gelip beni korumana ihtiyacım yok . Ben buyum cirkinim , şişmanım, yeterli değilim. Alıştım artık her şeye gelip kahramanlık yapmana gerek yok."

Hiçbir şey demesine izin vermeden oradan uzaklaşıp evime doğru yürümeye başlamıştım. Her zaman ki gibi Park Jimin'i terslemiş ama aslında içimde ona karşı beslediğim duyguları ona söylemeye cesaretim olmadığı için de ağlıyordum. O sadece bana acıyordu. Belki de eski bir dost hatrı var falan diye düşünüyordu.

Koskoca okulda sadece bir tane arkadaşım vardı . Chou Tzuyu. Aslında o çok iyi biriydi. Ama ben onun yanında görünmekten nefret ederdim. O çok güzeldi bende onun aksine güzel falan da değildim. Herkesin gördüğünde midesinin bulandığı o kızdım. Yolum bitmişti eve girmek için kapıyı araladım ve beni yeni bir nefret kapısı araladı . "Niye erken geldin. Ne bu üstün başın . Çirkinliğine çirkinlik katmışşın. Gözüm görmesin seni odana git Jeongyeon."

Babam...
Aslında babama hak vermeden de yapamıyordum. Çünkü o annemi benim yüzümden kaybetmişti. Annemin doğumdan önce iki seçeneği vardı. Ya ben hayata gelecektim ya da o hayatına devam edicekti. Annemin eksikliğini çok fazla hissediyordum. Babamında bana en ufak sevgi gösterdiği yoktu o dünyada en çok benden nefret ediyordu. Ama annem beni kesinlikle çok seviyordu. Benim için kendini feda etmişti . Ama keşke o yaşasaydı da benim gibi bir insan hiç doğmamış olsaydı.

Hayatım düşündüğümden çok daha kötü ilerliyordu. Lisemin son senesinde zorbalık görmeye devam ettim . Park Jimin ise yine her zaman ki yanımdaydı. Onu kovmak istemiyordum ama işte ben çirkindim. İnsanların bana acımasından oldum olası nefret etmişimdir. Ben her şeye rağmen ayakta kalmayı başarabilirdim ve başarıyordum da.

Zor bela liseyi bitirmiştim. Üstünden de bir yıl geçmişti. Arada kızları görüyordum . Bana hala laf atmaktan bir gram çekindikleri yoktu. Ben hala bendim . Çirkin ve obez . Hala da asla sevilmeyeceğimden emindim ta ki posta kutusunda gördüğüm mektuba kadar.

Öncelikle kendimi nasıl açıklamam gerektiğini bilmiyorum. Arayabilirdim ve ya telefondan yazabilirdim ama beni dinlemeden direk tersleyeceğimden emindim doğrusu. Lise boyunca içim de tutmuş olduğum bazı şeyler vardı. Hicbir zaman sana acıdığım için yanında olmadım. O aptal kızların yaptıkları düşündükleri kimin umrundaydı. Hatta herkesin senin hakkında düşündüğü hicbir şey umrumda falan olmadı. Her zaman sana bir adım yakınlaşmak için yanına geldiğimde beni her zaman tersledin ve bir kez olsun dinlemedin. Jeongyeon ben seni , sen olduğun için seviyorum. Dış görünüşün gram umrumda değil. Her okul çıkışı seni takip ederdim evine girene kadar. Sen tabiki de farketmedin beni. Hayvanlara ve insanlara olan sevgin beni ,her zaman hayata karşı olan mücadelen beni gerçekten oldukça büyüledi. Zorda olanın her zaman yanında olman gerçekten ne kadar naif ve iyi bir insan olduğunu gösteriyordu. Dediğim gibi dış görünüşün hiçbir zaman umrumda olmadı. Ben senin kalbini sevdim. Her defasında yanına geldim ama hiç bir zaman bana söyleme fırsatı tanımadın. Seni seviyorum.

PARK JIMIN

"Gözyaşları içinde okuduğum o mektubu anlatırken de her zaman gözlerim doluyor oğlum. Çünkü ben hayatımda ilk kez o gün sevildiğimi hissettim. Bugün burda mutluysam sen burada benim yanımdaysan her şey babanın sayesinde . Benim hayatta ki en büyük şansım o." Oğlum gelip bana kollarını sarmıştı o artık 18 yaşında kocaman bir delikanlıydı. Ve bir kıza aşık olmuştu Jihyo.
"Anne. Umarım sizin ki gibi bir aşk yaşayabilirim ve sevdiğim kişiyle mutlu bir hayat kurabilirim." başını oksarken ona iyi dileklerimi iletiyordum.

Jimin'le 19 yıllık evliydik ama hala kocamın hayatımda ki yerini anlatırken gözyaşlarımı tutamıyordum. Lisedeyken ona olan aşkımı içeme atmak zorunda kaldığım zaman ki gibi.

Hayatımın her evresinde aklıma o gelicekti. Beni lanet bir kuyudan sevgiyle çıkarmıştı.

aslında hesapta yoktuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin