-Diyelim ki sen balık ol. Çok yaramaz bir balık ol ama.
Bir gün canın sıkılsın ve suyun yüzeyine çok yaklaş.
O kadar çok yaklaş ki elle tutulabilecek kadar bulutları seçebilecek kadar.
Sonra bir buluta aşık ol. Öyle aniden saçma sapan.
Seni görecek hatta halini beğenmeyecek diye hemen suyun en dibine kaç.
Havalar yağmurluymuş o sıra. Her gün gör o bulutu.
Yağmur damlalarını yakalamaya çalış ondan sana gelen birer hediyeymiş gibi.
Diğer bulutlardan ve şimşeklerden kıskan onu. En çok şimşeklerden.
O da seni seviyordur belki. Yoksa bu kadar yağmur yağamazdı.
O kadar çok yağamaz ki.
Bir gün yüzeye çıkarken sıcak bassın yüzgeçlerini.
Sanki mesela heyecandan mesela onu göreceksin diye bastı.
Bir de bak ki o gitmiş. Güneş gelmiş. Güneş ne ki? O kötü bir şey. Güneş kötü bir şey olmasa bulut gitmezdi.
Bu sefer sen yağmur yağdır bütün denize.
Bir daha göremeyeceğin için değil.
Çünkü sevse o ufacık beyaz bulut kalırdı orada.
Uğraşırdı denize inebilmek için.
Sis olurdu siz olurdunuz.