Eski Bir Dost Girdi Hayatıma, Bir Yaşıma
Eskitilmiş bir paltoydum. Isıtmaz, paslanmış ve işe yaramaz. Kollarım, gövdem yırtılmış soğuğun keskinliğini bütünüyle içime hapseder olmuştum.
Küçük bedenim çöpe atılmaya bile layık görülmemiş kanalizasyon kanalına atılmıştım. En azından diyorum, en azından haşereler yoldaşlık ediyor bana.Karanlığın sarmaladığı sokaklar insanların kötülüklerini saklıyor, onlara yardımcı oluyordu. Hava; yazın bitişi ile kışın başlangıçı arasında bir yerdeydi. Yeterince soğuk değildi ama bu bile bedenimi dondurmaya yetiyordu. Yılların bıraktığı çıplak vücudum taşıdığı izleri silip, kendini ısıtmayı bilemiyordu bir türlü. Benliğimi unutamayacak kadar çok iyi biliyordum kendimi. Acı çığlıklarım bedenimde yara olmuş kabuk bağlamayı akıl edememişti. Bende onları kırmızı bandanalarla sarmış, anlaşılması güç kılmıştım.
Bugün, kırılmışlıklarından kurtulan saçlarım özgürlüğüne kavuştuğunu gösterir gibi dört bir yana savruluyordu. En azından bir parçam özgür diye geçirdim içimden. İzlediğim boş park yerine hırçın hırçın kıyıya vuran suları gözlerimin önünde canlandırıyor ve kulaklarımda çınlayan ilahi notalar bir süreliğine de olsa huzurla sarmalanmamı sağlıyordu.
Önümden geçenler bir saniyeliğine bakışlarını bana çeviriyor ardından devam ediyorlardı yürümeye. Üstümdeki kabanıma sıkı sıkı sarıldım saklamak istediklerimi saklar gibi. Yaklaşan adım sesleri ve yanımdaki boşluğu dolduran bir bedeni hissettim. Dönüp bakma tenezzülünde bulunmadım ta ki adımı duyana kadar.
" Anı. "
Kırgınlığın ve özlemin sarmalandığı ses tonu titrememe sebep olmuştu. Bunun soğuktan olduğuna ikna ettim kendimi, şayetki kendimi telkinleme konusunda epey iyiydim. Yılların anılarının kirli sureti bağdaş kurmuş dibine oturmuştu. Şeytani gülüşü bizi çocukluğumuza götürmüş ve yeniden, bıkmadan öldürmüştü.Yerimden kalkmaya yeltendiğim sırada zarif eliyle kolumu sıkı sıkı tutmuştu. Lütfen bırak beni. Konuşamadım. O an kendimde konuşacak mecali bulamadım çünkü. Güçlü olmaya zorladığım bedenim, önünde titreyecek ve hıçkırıklara boğulacaktı. Ona, kendini suçlu hissetmesine olanak sağlayamazsınız.
" Anı, lütfen konuş benimle."
O, ağlamaya çoktan başlamıştı bile. Her zaman en kırılganımız o olmuştu zaten. Üzüldüğünde ağlamaktan gocunmuyordu asla. O, sandığından daha cesurdu çünkü.
Kolumu elinden kurtarıp bankın en ucuna kaydım. Henüz onunla yüzleşmeye gücüm yoktu. Belki de hiç olmayacaktı.
" Rahat bırak beni Yaz. "
Hıçkırdı. Kalbim ince ince sızladı. Gözlerim buram buram yandı. Onun yanında değil. Şimdi değil. Bacağımı, üstüne koyduğum elimle sıktım olağan gücümle.
" Yapma Anı. Beni böyle itme. "
İtmek zorundaydım Yaz. Göz ucuyla baktım ona. Sarı saçları omuzlarına geliyor ve güneş kadar parlaktılar. Kırmızı kabanı karanlıkta parlıyordu adeta. Kırmızı severdik bir zamanlar. Ama gözleri... Işığını kaybedeli yıllar olmuş gibiydi. En az benim kadar ölmüştü o da. İki yaralı,münzevi kızlardık biz.
" Bak Yaz, biz geçmiştik ve orada kaldık. Şimdi lütfen bir daha gelme. "
Biraz olsa sözümü dinleyip dediğimi yapmalıydı. Geçmişin pis yıllarında tanışmış ve ayırılmıştık. Her şey orada kalmıştı, kalmalıydı. O kirli anılardan kurtulmak için basit bir yoldu sadece. Bir daha hiç görüşmeyecektik.