B~01

113 8 3
                                    

Selam ^^
Hikayenin giriş kısmını yazdım ancak olaylar tamamen doğaçlama gerçekleşecek. Kafamda tam bir kurgu oturmuş değil ama sevebileceğinizi umuyorum.
İyi okumalar~

••••••••••••


"Hoseok hyung çantamı neden bana sormadan makineye atıyorsun?"

Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim. Rengi solan çantam masanın üstünden bana gülümsüyordu. Ellerini göğsünde birleştirerek bana yukarıdan bakan Hyung'a sinirle atıldım. Kafasındaki saçları çekiştirmeye başladığımda acıyla inleyerek beni itelemeye başladı.

" Hala küçük bir çocuk gibi davranıyorsun Jimin. Sadece pislikten görünmeyen çantanı yıkadım işte. İstersen bu kadar uzatma."

Üstünden kalkıp mavi tişörtümü düzelttim.

" Nefret ediyorum senden!"

" Evet Jimin. Bende seni seviyorum."

Çantamı masanın üzerinden sinirle alıp mutfaktan çıktım. Daha kahvaltı bile edemeden günümü yarılamıştım. Adımlarım sertleşmeye başladığında çoktan dış kapıya varmıştım. Tekrar geçmeyen sinirimle  beraber dış kapıyı da çarparak evden çıktım. Cebimde ki bitmeye yüz tutmuş sigaramdan bir dal alıp yaktım. Bakışlarım duman yüzünden ilk bir kaç saniye bulanıklaştı. Dumana alışan gözlerim açılınca karşımdaki direğe çarpmaktan milim sıyırmıştım.

Kampüsün kapısına yaklaştığımda şu aralar gözüme kestirdiğim çocuğa diktim bakışlarımı.

Min Yoongi. Okulun ezik ama en yakışıklı çocuğu.

Arkadaşlarıyla beraber oturduğu kamelya da hiç şüphesiz göze çarpıyordu. Ona bakarak yürümekten çekinmiyordum. Gözlerim sanki odağı oymuş gibi şu sıralar sürekli onu arıyordu.
Geçiciydi ama kesinlikle iz bırakacaktı. 

Burnumu çekerek kendi arkadaş grubuma ilerledim. Bizimkiler insan dışı varlık olduklarından dolayı üstlerini çıkartacak kadar rahattılar. Görevli öğretmen etrafına topladığı kızlarla saçma bir şekilde kikirdeyerek muhabbet ediyordu. Kısacası hiçbir şey kimsenin umrunda değildi. Sadece göz devirdim.

" Jimin-ah! Yanım boş."

Seslenen Seokjin'e orta parmağımı gösterip,evden çıkmadan beni sinirden kudurtan çantamı suratına fırlattım.

"Yanındaki kendi sevgilinle ilgilen dostum. Namjoon-ah! Bak bu gittikçe sululaşıyor."

Onlar şikayet etmeme gülüşürken yaslandığım ağaçtan bedenimi ayırdım. Gözlerim yine Yoongi'ye takıldığında derin bir iç çektim.
Çocuk aşırı güzel ve seksiydi. Sadece bir günümü onunla geçirmek için ölebilirdim. O derece.

" Yedin, yedin. Al götür evine doya doya bakarsın."

Namjoon sanki komik bir şey söylemiş gibi kıkırdayarak Seokjin'in kucağından kalktı. Fevri bir hareketle Seokjin'i kendine çevirip uzun soluklu bir öpücük aldı. Onların bu rahat tavırlarına sinirlensemde, artık bende rahatça takılabildiğim bir sevgili istiyordum.

" Merhaba. Çakmağınızı kullanabilir miyim?"

" Tabii ki. Bekle bir saniye. "

Yerdeki hırkamın cebinden çakmağı çıkarıp Jungkook'a uzattım. İçimden saçma bir şekilde keşke gelen Yoongi olsaydı diye geçiriyordum.

" Götürüp, getireceğim."

"Problem değil,kalabilir."

Teşekkür ederek elimden çakmağı aldıktan sonra Yoongi'nin de içinde olduğu arkadaş grubuna ilerledi.
Jungkook  onların yanına varınca bir şeyler söyledi. Kendi aralarında gülüşürlerken Yoongi'yle bakışlarımız çarpıştı. Size yemin ederim,eridim. Seslice yutkunduğumda O'nu alıp okul bahçesinde becermemek için kendimi zor tutuyordum.

"Penisinin havaya kalktığını görebiliyorum."

"Kesin sesinizi artık."

Sinirle oturduğum yerden kalktım. Ani hareketimle çevremizdeki birkaç kişide bana bakışlarını dikmişti. Benimse gözlerimi hala ayırmadığım tek bir kişi vardı.
Evet, Min Yoongi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 02, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

THE TRUTH UNTOLDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin