merhaba... ilk once bunu kime yazdigimi bile bilmiyorum yani biri okuyacak mi emin değilim eger okuduysaniz da yayinladigim ilk hikaye ve kendime pek güvenim yok yani okursaniz -hic umidim yok :D - yorum yapin lutfen :D ve bu hikeye coooook sevdigim ve beni bunu yapmaya zorlayan tugba ya gelsinn insallah begenir :D
Onu tekrar gördüğümde gerçekten çok kötü bir hafta geçiriyordum. Orada sanki günümü daha da kötüleştirebilirmiş gibi tüm mükemmelliğiyle durmuş ve arkadaşlarıyla kahkaha atıyordu… Bencil bir tarafım biz ayrıldıktan sonra hiç bu şekilde gülmeyeceğini, bu kadar mutlu olamayacağını düşünmüştü. Ama işte oradaydı mavi gözlerinin içi parıldayarak gülüyordu.. Onu o kadar çok özlemiştim ki canımı yakıyordu.. Sanki hem onu görebildiğim için nefes alabiliyordum hem de yıllar sonra bu kadar duygu yoğunluğundan boğuluyormuş gibiydim..
Daha fazla bakamayacağımı anladığımda önüme döndüm. Yanına gitmeli miydim? Tanrı aşkına gidip de ne diyecektim? Değişmiş kaba biri olmuş olabilirdi ya da asıl korktuğum eskisi kadar tatlı ve kibar biri olabilirdi.
Onun orada olduğunu unutmaya çalışarak önümdeki içkime odaklandım. Bir şekilde kafamdan çıkmıyordu. Üzerinden tamı tamına 2 yıl geçmişti. Birbirimizi sessiz sedasız terk edişimizin üzerinden tam 2 yıl. O kadar aptaldık ki..
Hayır kendime bunu yapmayacaktım. Kendime söz vermiştim değil mi? Luke Hemmıngsle ilgili pişmanlıklarımı geçmişte bırakmıştım değil mi? İçkimi kafama dikip barmenden bir tane daha istedim.
Aynı hareketi 3 kere daha tekrarladım ve biraz rahatlayabildiğimi hissettim. Beni fark etmemişti. Kendime gözlerimi devirdim. Arkadaşlarıyla eğleniyordu beni fark edecek değildi, burada acınacak şekilde oturan bendim, o değildi…
Acınacak halde demişken, okul konusunda ne halt edeceğimden ve en yakın arkadaşımla aramı nasıl düzelteceğimi hiç bilmiyordum. Uyku düzenim tam olarak tepe taklak olmuştu ah ve dünyam da.. Okuldan atılmam an meselesiydi. Bunun nedeni de benimle aynı barda oturan eski en yakın arkadaşım – arkadaştan ötemdi- dı. Bunun çok ezikçe geleceğinin farkındayım fakat geçen hafta okuldaki çocuklardan biri Luke’a o kadar kötü sözler söyledi ki bende üzerine atladım. Biliyorum biliyorum eziğin tekiyim. Bu da benim 3. Kavgam olduğu için okuldan atılma ihtimalim var. Luke’dan sonra pek uyumlu bir insan olmadığımı itiraf etmeliyim.
Sanırım ağlamak istiyordum..
Sadece… sadece.. Tanrım beni neden fark etmiyordu. Benim gibi neden o da mahvolmuş değildi. Onun yokluğunu her lanet gün hissediyordum. Oysa o mutlu ve ünlü bir hayata sahipti. Beni fark etmesinin ikimize de bir yarar sağlamayacağını biliyordum fakat buna ihtiyacım vardı tamam mı? Beni unutmadığını bilmeye. Bunların hepsi benim suçum olmasına rağmen istiyordum işte. Barmenden bir içki daha istediğimde gözlerinde uyaran bir bakış vardı..
“Ne?” diye çıkıştım. Eminim saçlarım tel tel ve yanaklarımda kıpkırmızı olmuştu.
Hırçın tavrımı fark etmiş olacak ki ellerini teslim oldum dercesine havaya kaldırdı ve gülümsedi. “Sadece çok fazla içtin tatlım.”
Dedi.
“Bana büyüklük taslama Jo. Nelerle uğraştığımın yarısını bilmiyorsun.” Dedim.
Jo arkadaşım olmasa da bir haftadır her gece geldiğim için bana alışmıştı. Ve aslına bakarsanız şu aralar iletişime geçtiğim tek kişiydi.
Benimle baş edemeyeceğini biliyordu o yüzden içkimi yeniledi ve bir daha çenesini açmadı.
Kaç tane içtiğimin sayısını kaybettim ve hangi ara dans pistine gittim ve birileriyle dans ettim hiçbir fikrim yoktu.
Luke buradaydı ve ben dans pistine çıkmıştım ha? Süper hareket tebrikler Letha(!)
Bir süre kendi başıma sallandıktan sonra kendime onun tarafına bakma izni verdim. Hah artık o kadar da mutlu görünmüyordu. Gözlerini ellerine dikmiş kara kara bir şey düşünüyordu. Yine o kendini beğenmiş, bencil tarafım çıkıp “Tanrım beni düşünüyor.” Diye bağırmış olsa da bu düşünceyi bir dakika içinde kafamdan atıp, önüme döndüm ve dans etmeye devam ettim ta ki birisi gelip kalçamı avuçlayana kadar. Kendimi o kadar hızlı geri çektim ki dengemi kaybediyordum.
Bu tacizden başka bir şey değildi.
“Sen ne yaptığını sanıyorsun?” diye bağırdım. Sesim müzikten dolayı biraz bastırılmış olsa da hiddetimi anlayabildiğini umut ettim.
“Yapma ama güzelim. Dans ediyoruz işte.” Dedi tacizcim. Kelimeleri ağzına o kadar yaymıştı ki sinirlerim iyice bozulmuştu..
“Öyle istediğin zaman insanlara dokunamazsın! Seni gerizekalı!” diye bağırdım ve erkekliğine o kadar sert bir tekme attım ki bir an kendimi acaba benim yüzümden çocuğu olmaz mı diye endişe ederken buldum.
Daha sonra olan oldu müzik kesildi. Biri kolumu tutup beni çekiştirmeye başladı ve bende ona tekme atmaya çalıştım. Sanırım barın güvenliğine meydan okuyordum..
“Hey hey bırak onu. Tamam bırak onu. Ben hallederim.” Diye bir ses duydum. Bütün gece duymak için yanıp tutuştuğum ses. Evet millet yanlış okumadınız ses Luke mükemmel Hemmings’e aitti. Evet gerizekalı beni fark edebilmen için illa olay çıkartmam gerekti.
Yüzü o kadar dikkat dağıtıcıydı ki daha sonra dönüp baktığımda sesini hiç duymadım. Beni tutan adama bir şeyler anlatırken açılan dudakları pembeydi.. Arada sanki emin olamıyormuş gibi gözleri bana kayıyordu. Kaşlarını çatmıştı uzanıp düzeltmek istedim.. Konuşurken yanağında gamzeleri çıkıyordu.. O lanet olası şeyleri nasıl da özlemiştim.
Ben ona hülyalı hülyalı bakarken bir anda o tarafından çekiştirilirken buldum kendimi.
Beni çekiştirirken söyleniyordu.