Koskoca yaz tatilinin sonuna gelmiştim. Aslında biraz üzülüyordum çünkü yapacağım daha çok şey vardı bir yandan da okul açılıyordu. Evet, şu lanet okul...
Liseye geçiyordum. Bu benim için sıradan bir olaydı, hiç telaş ya da heyecanım yoktu. Ama yeni yüzler, yeni bir şehir ve bir de yeni okul..
İçimden bir küfür savurarak çalan alarmı kapadım. Saat sekizde okulda olmam gerekiyordu. Ve saat yedi buçuktu.
Hiçbir zaman çok süslenen bir kız değildim, bu yüzden galiba yarım saat saat içinde hazır olurdum.
Beyaz pantolonumu ve siyah bluzumu giyip saçlarımı taradım. Dalgalı oldukları için onlara şekil vermezdim. Bel hizama yakın olan saçlarımı severdim ama çok da üstüne düşmezdim.
Mutağa gidip annemin hazırlamış olduğu masaya oturdum.Kahvaltımı olabildiğince hızlı ve tam yaptım.
Annem babam ve kız kardeşim ile gidicektik okuluma. Tek başıma da giderdim ama onlar okulu merak ettiklerinden benimle gelmek istediler.
Annem çoktan kahvaltısını etmişti zaten.
"Hadi çıkalım" dedi bana. Kafamla onayladım ve ayakkabılarımı giydim.
Aşağı indiğimizde kardeşim ve babam olumsuzca yüzlerini bana çevirdiler. Bu da neydi şimdi?
"Yok, olmuyor. Sabahtan beridir yapmaya çalışıyoruz" dedi kardeşim.
"Neyi?"
"Araba arızalandı, sanayiye ihtiyacı var."
Kafamı sallamakla yetindim. Kol saatine baktım. 08.15
Kahretsin, geç kalmıştım ilk günden. Babam da bana baktı ve "Kızım sen git okuluna artık bizsiz. Kusura bakma böyle olmasını istemezdik."
Bir şey demeden yürümeye başladım. Sırt çantamdan kulaklıklarımı çıkarıp telefonuma taktım. Müzik dinleyerek gitmek istiyordum.
Tahminen on beş dakikalık bir yürüyüş sonrası okula varabilirdim. Kesinlikle azar işitecektim ama umrumda değildi.
Zaten ben sabıkalı bir kızdım. Bana birisi ters bir şeyler söylese yerinde durmaz mutlaka bir laf sokardım. Bu kişi ister annem babam olsun ister müdür...
Bu yüzden herkes bana asi derdi.
Tüm hayatımı düşünürken birden okula vardığımi gördüm. Sarı kahverengi boyalı binanın içine adımımı atıp okulu şöyle bir süzdüm.
Etrafta hiç kimsenin olmamasına biraz tedirgin olmuştum. Herkes sınıflarını girmiş belki de ders işliyorlardı. Geç gelen bir öğrenci hem de daha ilk günden öğretmenin cephe alacağı bir tip olmaya layık gibiydi.
Adımlarımı hızlaştırarak binadan içeri girdim. Mavi önlüklü bir hademe görünce ona sordum.
"Pardon, ben okula biraz geç kaldım da. Herkes sınıfında mı acaba?"
Adam elindeki paspası durdurarak beni süzdü. Galiba tanıyıp tanımadığını anlamak istedi. En sonunda cevap verdi.
"Koridoru takip et. Solda bir kapı var. Konferans salonu. Müdür bey orada konuşma yapıyor."
"Teşekkürler"
İçimden bir küfür savurdum. Saat 08.35' ti. Bu adam daha bitirmemiş miydi konuşmasını? Çok sıkıcı bir okula düşeceğime karar verdim.
O sinirle miydi bilmiyorum ama 'konferans salonu' yazan kapıyı tıklamadan açtım.
Yaklaşık üç yüz kişilik büyükçe bir yerdi. Tüm öğrencilerin gözleri üzerime kayarken çok hafiften utandım. Konuşma kürsüsü üzerindeki müdür ve yanındaki öğretmenler de bana bakıyorlardı. Bir açıklama yapmam gerekiyordu.
"Elimde olmayan sebeplerden ötürü geç kaldım. Pardon" diyebildim. Belki biraz yapmacıktı ama açıklama yapmaktan nefret ederim. Müdür bana ters bir bakış atsa da umursamadım.
"Ülkü"
Beni çağıran sese döndüm. Bu Ebrar'dı. Ortaokuldan arkadaşım. En sevdiğim kişi.
Sırıtarak Ebrar'ın yanındaki koltuğa oturdum. Onunla aynı liseyi kazanmak benim için harikaydı.
Müdür konuşmasına devam ederken biz Ebrar'la fısıldaşıyorduk.
"Kızım bir an gelmeyeceksin sandım ya."
Çaresizce gözüne baktım. "Araba bozulmuş ondan geciktim."
"Olsun sonuç olarak aynı lisedeyiz, hayallerimiz gerçek olacak. İnanmıyorum ya halay çekicem resmen"
Gözlerimi devirdim. "Tamam abartma. Ve burada keselim. Müdür şimdi kızar falan bir de onu çekemem."
O da başıyla onaylayınca önümüze döndük. Ben müdürü dinlemiyordum kesinlikle. Zaten şu sıkıcı konuşmayı hangi aptal dinlerdi ki?
Üzerimde birçok göz hissediyordum. Hafifçe başımı sağa çevirdim. Birisi beni izliyor gibiydi.
Kumral ve kıvırcık saçlı bir çocuk bana göz kırptı. On birlerin oturduğu yerde oturuyordu. 'Yavsaklarla falan da uğraş işin yoksa' dedim içimden.
Öyle desem de burası birçok yakışıklı çocuk ile doluydu. Tabi güzel kızlar da vardı.
Tüm soğukkanlılığımla önüme döndüm. Başıma bir bela almadan bu seneyi atlatırsam benim için güzel olurdu. Ama yine de otoritemi ortaya koyacaktım. Benden korkmaları işime gelirdi.